Missouri’ye davetlisiniz

3 Şubat 2018

Martin McDonagh, ABD’de hayali kasaba Missouri’de geçen filminde izleyicisine kara mizah, dram ve akıldan kolay çıkmayan bir karakter vadediyor.

İngiliz yönetmen Martin McDonagh, “In Bruges” ve “Yedi Psikopat”la senaryo ve diyalog yazımının en yetenekli yaratıcılarından biri olarak sinemaseverlerce sahiplenildi. Yedi dalda Oscar adayı “Üç Billboard Ebbing Çıkışı, Missouri / Three Billboards Outside Ebbing, Missouri”, McDonagh’ın senaryo ve karakter yaratımı konusunda başarısını bir kez daha kanıtladığı, ayrıca filmlerinin görselliğindeki etkileyiciliği de bir adım öteye taşıdığı bir yapım. Üstelik McDonagh, Amerika’da geçen öyküler anlatan Avrupalı yönetmenlerin kendi dünyalarını yansıtma konusundaki tuzaklara da düşmüyor.

Filmin ana karakteri Mildred’ın kızı bir cinayet kurbanı. Yaşadığı küçük kasabada, polisin işini hakkıyla yapmadığını düşünen Mildred, kiraladığı billboard’lara yazdığı ilanlarla polisten hesap soruyor. Film, engel tanımayan güçlü kadın karakter Mildred’ı Frances McDormand’ın büyük yardımıyla sinema dünyasına kazandırıyor. McDonagh, Coen Biraderler’in en iyi filmlerini akla getiren bir kara mizaha başvururken, dram anlarını da zorlanmadan seyirciye geçirebiliyor.

Yazının Devamı

Labirentten son çıkış

27 Ocak 2018

“Labirent” serisinin son filmi “Labirent: Son İsyan / Maze Runner: The Death Cure”, seriye özel bir son sunmayan, yalnızca takipçilere hitap eden bir son halka

2014 yılında başlayan ve dönemin aksiyon dolu gençlik filmleri furyasının düzgün serilerinden “Maze Runner”, üçüncü film “Labirent: Son İsyan / Maze Runner: The Death Cure”la sonlanıyor. James Dashner’ın romanlarından uyarlanan seriyi hatırlatmak gerekirse, etrafı labirentlerle çevrili bir yerde toplanan bir grup çocuğun Thomas liderliğindeki kaçışı ve dış dünyada dönen bir komployu merkeze alıyordu.

Bu filmde Thomas, aralarında Newt ve Frypan’in olduğu arkadaşlarıyla insanları etkileyen bir virüse etik dışı deneylerle çözüm arayan şirket Wicked tarafından alıkonulan arkadaşları Minho’yu kurtarma derdinde. Bu deneme, birçok isyanı tetiklerken bu gruba ihanet eden Teresa’yla Thomas’ın da yollarını kesiştiriyor.

Filmin karakterleri yıkık bir dünya içinde dostluk üzerinden bir ütopya peşinde koşarken, filmin son halkasında onların yanında ancak hayranları yer alabilir. İlk filmde ümit vadeden bir başlangıç yapan ancak akılda yer etmeyen bir ikinci filme sahip seri sonlanırken karakterlerle duygusal bir bağ kuran takipçileri

Yazının Devamı

Meksika kültürüne yolculuk

20 Ocak 2018

Pixar’ın yeni animasyonu “Coco”, hikayesini Meksika kültüründen alan hem eğlenceli hem duygusal olmayı başarabilen bir film

Animasyonun dev stüdyosu Pixar’ın yeni filmi “Coco”, köklerini Meksika kültüründen alan sıcak ve duygusal bir film olarak yılın en sevilen animasyonlarından biri olmayı hak ediyor.

Filmin ana karakteri Miguel, 12 yaşında bir çocuk. Aile geçmişi onun çok istemesine ve yeteneğine rağmen müzisyen olmasının önüne geçiyor. Ölüler gününde yanlışlıkla kendisini ölü şehrinde bulduğunda ailesinin hayatını kaybetmiş üyeleriyle de tanışır ve yaşayanların arasına dönmeye çabalar. Bu Miguel’in kimliğini ve önceliklerini sorgulayacağı bir süreç olacaktır.

Film, Pixar’ın her animasyonuna yansıyan teknik üstünlüğünün renkli bir dünyayla birleşimi. Meksika kültüründen beslenen senaryo, güçlü ve duygusal bağ kurulabilecek karakterler ve müzikleriyle zorlanmadan izleyicisinin sevgisini kazanıyor.

“Coco”
Yön.: Lee Unkrich, Adrian Molina
Ses.: Anthony Gonzalez (Miguel), Gael Garcia Bernal (Héctor), Benjamin Bratt (Ernesto de la Cruz), Alanna Ubach (Mamá Imelda), Renee Victor (Abuelita) Sen.: Adrian Molina, Matthew Aldrich

Yazının Devamı

Spielberg’den gazetecilere sevgiyle

13 Ocak 2018

Film, “Başkanın Bütün Adamları /All The President’s Men”in (1976) dünyasını özleyen izleyicinin hasretini gideren bir gazetecilik güzellemesi

En İyi Film Oscar’lı 2015 yapımı “Spotlight”ın ardından Amerikan sineması en büyük yetenekleriyle gazeteciliğe yeni bir güzelleme sunuyor: Steven Spielberg’ün yönettiği, başrollerini Meryl Streep ve Tom Hanks’in paylaştıkları “The Post”. Gerçek bir gazetecilik başarısını merkeze alan filmde, 1970’lerin başlarında, Richard Nixon’ın başkanlığı döneminde ve gazete olarak The Washington Post’tayız.

The New York Times, J. F. Kennedy ve Lyndon B. Johnson’ın da aralarında olduğu birçok başkanın Vietnam Savaşı’nı toplumun çıkarlarına aykırı şekilde sürdürdüğünü gösteren bir devlet raporu ele geçirir. Gazetenin bu haberleri yayımlaması hukuk yoluyla engellenir. Aynı skandal raporu Ben Bradlee genel yayın yönetmenliğindeki The Washington Post da ele geçirir. Ancak yayın kararını verecek kişi The Washington Post’un patronluğu kadın olduğu için erkek egemen yayın dünyasında hiç ciddiye alınmayan Kay Graham’dir.

Kadınlık konusuna özel önem

Film ana eksen olarak Graham ve Bradlee’nin aralarındaki ilişki üzerinden hareket ediyor. Ancak gazetenin heyecanlı

Yazının Devamı

Arif’in zaman yolculuğu devam ediyor

6 Ocak 2018

Cem Yılmaz’ın popüler bilimkurgu komedi serisinin üçüncü halkası “Arif V 216”, mizahın hüzünle birleştiği bir devam filmi

2004 yılında “G.O.R.A.”yla başlayan Cem Yılmaz yaratımındaki ve uzayda geçen bilimkurgu filmi, 2008’de çekilen devam filmi “A.R.O.G”la ana karakteri Arif’i Taş Devri’ne taşımıştı. 10 yıl sonra gelen üçüncü halka “Arif V 216”da ise ana kahramanlarımızı 1969 yılında izliyoruz.

Arif, dünyada dönen ve insan olmak istediğini açıklayan robot 216’nın dünyayı Yeşilçam filmlerinden tanıdığını fark eder. İkili yanlışlıkla zaman makinesiyle 1960’lara gider ve burada kendilerini bir tür Yeşilçam dünyasının içinde bulurlar.

“Arif V 216”, Yılmaz’ın ilham kaynaklarından Sadri Alışık’tan Zeki Müren’e, Ajda’dan Ayhan Işık’a iyi fakirler ve kötü zenginlere uzanan birçok bilindik şahıs ve kalıp üzerinden referanslarla dolu bir film. Espriler bunlar üzerinden hızla ve akıcı bir şekilde ilerlerken, “iyi insan olmak”la ilgili melankolik bir tonu da arada kendisini gösteriyor. Oyunculuklar başarılarıyla dikkat çekerken, Cem Yılmaz’ın izleyicisine her zaman vadettiği yüksek yapım şartlarını, dönem atmosferinden kostümlere görüntü yönetiminden setlere bir kez daha görüyoruz.

“Arif V 216”

Yazının Devamı

Muhteşem bir eğlencelik mi?

30 Aralık 2017

Başrole müzikallere en çok yakışan oyunculardan Hugh Jackman’ı yerleştiren ve renkli bir hikaye bulan “Muhteşem Showman” akılda kalıcı olmayı başaramıyor

La La Land/Aşıklar Şehri”nin müzikallere iade-i itibar yapmasının ardından gelen “Muhteşem Showman/The Greatest Showman”, başrolünde müzikallere en çok yakışan aktörlerden Hugh Jackman’ı yerleştiriyor. Jackman’ın canlandırdığı P. T. Barnum, fakirlikten gelip bir sirk kurarak zenginleşen bir adam. Onun hayal gücüyle ve toplumun göz çevirdiklerini şova dönüştürme becerisiyle elde ettiklerini merkeze alan filmin yönetmeni bir sinema filmi için ilk kez yönetmen koltuğuna oturan reklam yönetmeni Michael Gracey. Filmin müziklerinde ise “La La Land”in müziklerinde imzası bulunan ekip var.

Aslında alışıldığın yanında alışılmadığın tarafında duran bir metne sahip olan hikayeye tezat olarak filmde geniş kitlelere hitap eden seçimler öne çıkıyor. Filmin görsel dünyasının görkemi ve Jackman’ın bu tür filmlerdeki karizması dışında tutulduğunda “Muhteşem Showman”, sıradan müziklere yükselmeyen bir duygu yoğunluğunun eşlik ettiği bir seyirlik.

“Muhteşem Showman / The Greatest Showman”
Yön.: Michael Gracey Oyn.: Hugh Jackman (P.T. Barnum),

Yazının Devamı

Allen, bildiğimiz gibi

23 Aralık 2017

Woody Allen’ın yeni filmi “Dönme Dolap / Wonder Wheel”, yönetmenin tiyatroya yaklaşan ve filmografisinde zirvelerde yer almayan bir yapım

Sinemanın en üretken yönetmenlerinden Woody Allen cinsel taciz tartışmalarının ortasında gösterime giren yeni filmi “Dönme Dolap/Wonder Wheel”da izleyiciyi tiyatro göndermeli bir hikayenin ortasına bırakıyor.

Bir lunaparkta yaşayan Ginny ve kocası Humpty’nin hayatı bir mafya üyesiyle evlenerek uzun süre ortadan kaybolan Humpty’nin kızı Carolina’nın dönüşüyle altüst olur. Plajda can kurtaran olarak çalışan ancak tiyatro oyunu yazma hayalleri kuran filmin anlatıcısı Mickey ise Ginny’yle bir ilişki yaşarken Carolina’ya da ilgi duymaya başlar.

1950’ler atmosferini arkasına alan ancak Allen’ın sürekli işlediği ilişki çıkmazları, insan doğasının karmaşıklığının yanı sıra döneme dair söyleyecek sözü olmayan film, yönetmenin önemli yapıtları arasında değil. Allen hakkındaki iddiaların filmlerinin üzerine gölge düşürdüğü bir dönemde izleyici karşısına çıkan filmde, Ginny karakterinin iniş çıkışlarını, ortaya konan nevrotik tabloyu ve genç Carolina’ya biçilen masum rolünü de tarafsız düşünmek pek mümkün değil. Filmin en dikkat çekici yönü bir kez daha

Yazının Devamı

Taşlar yerine oturuyor

16 Aralık 2017

2015 yapımı “Star Wars: Güç Uyanıyor”un kurduğu dünyayı katbekat aşan devam filmi “Star Wars: Son Jedi” izleyicilere aradıkları evrenin yanı sıra duygusal etki ve teknik başarıyı da sunuyor

2015 yılında “Star Wars: Güç Uyanıyor / Star Wars: The Force Awakens”la çekingen gözüken ve yere sağlam basmayan bir adımla devam eden popüler kültür fenomeni, yolunu yeni film “Star Wars: Son Jedi / Star Wars: The Last Jedi”la buluyor.

“Güç Uyanıyor”un sonunda Luke Skywalker’la buluşan Rey ondan jedi olmaya dair yeni bilgileri keşfetmeye çalışıyor. Diğer yandan İlk Düzen, Prenses Leia liderliğindeki Asiler’e karşı amansız bir savaş yürütüyor. Asiler arasındaki kahramanlarımız Poe ve Finn, hayatlarını kurtaracak yollar bulmaya gayret ederken, Güç’ün karanlık tarafındaki Kylo Ren de karakterinin derinliklerini keşfediyor.
“Brick” ve “Looper” filmleriyle tür sinemasında kendisini kanıtlayan yönetmen Rian Johnson, “Güç Uyanıyor”un ilk filmlerin retro dünyasına yaptığı saygı duruşunun devamını getirmiyor. Filmini yeni seride tanıştığımız karakterleri soluksuz bir maceraya dahil ederken onların değişimini, çelişkilerini de göstermek üzerine kuruyor.
Dolayısıyla ilk filmde eğreti kalmış birçok yeni

Yazının Devamı