Muhteşem eğlencelik

31 Mart 2018

Steven Spielberg’ün ana akım eğlence yaratmadaki başarısını hatırlatan “Başlat Ready Player One”, yönetmenin uzun süredir çektiği en iyi film.

Başlat Ready Player One / Ready Player One”, Steven Spielberg’ü Spielberg yapan “E.T.” veya “Üçüncü Türden Yakınlaşmalar” gibi filmlerinin saf, heyecanlı ve hayal gücünden beslenen ruhuna yakın bir bilimkurgu. Ernest Cline’ın aynı adlı romanından uyarlanan film, yönetmenin ana akım eğlence yaratmadaki hünerini özleyenler için müjdeli bir haber gibi.

Film, 2045 yılında geçiyor. Yıkılmış bir dünyada geçen hikayede insanlar OASIS adlı sanal gerçeklik uygulamasında zaman geçiriyor. Ana karakterimiz Wade, bu evrenin hayatını kaybetmiş yaratıcısının oyunun dünyasına sakladığı ödülün peşine düşerken, büyük bir şirketin bu dünyayı tehdit eden hırsıyla da mücadele ediyor.

Spielberg, hayranlık uyandıran bir hayal gücüyle inşa ettiği bir evrende bir kez daha dostluk, iyi niyet, dayanışma gibi konuları işlerken teknolojinin rolünü de sorguluyor. Sinemadan müziğe popüler kültür referanslarıyla izleyicisinin aklını başından almayı da ihmal etmiyor. “Ready Player One”, Spielberg’ün ana akım eğlenceye muhteşem dönüşü olarak nitelendirilebilir. Film,

Yazının Devamı

Robotlar ve canavarlar karşı karşıya

24 Mart 2018

Dev robotların canavarlarla çarpıştığı “Pacific Rim”in devam filmi “Pasifik Savaşı: İsyan / Pacific Rim Uprising”, aynı izleği takip etse de ilkinin gerisinde kalıyor.


Akla “Transformers”ı getiren ancak insanlar tarafından kumanda edilen dev robotların Godzilla misali canavarlarla mücadelesini konu alan 2013 yapımı “Pacific Rim”in devam filmi “Pasifik Savaşı: İsyan / Pacific Rim Uprising”, yine aynı formüle dayanıyor.

Ana karakter, ilk filmde Idris Elba’nın canlandırdığı Stacker Pentecost’un oğlu Jake. Canavar Kaiju’ların işgalinden 10 yıl sonrasında geçen filmde, Jake robot jaeger’lerin pilotlarının eğitildiği üsse eğitmen olarak döner. Dünya yeni bir tehdit altında kaldığında iş bir kez daha Jake ve arkadaşlarına düşecektir.

Ana akım eğlencenin Guillermo Del Toro yönetmenliğinde bir örneği olarak vaat ettiğini sunan ilk filmin izleği ikincide de takip ediliyor. Mizaha yer veren, kendisini ciddiye almayan ve izleyiciyi eğlendirmek dışında bir hedefi olamayan ilk filmin bu anlayışları “Pasifik Savaşı: İsyan / Pacific Rim Uprising”de de göze çarpıyor. Ancak Del Toro’nun eksikliği hissediliyor. İkinci film, ilkine göre daha dağınık ve an an çok karakterli yapısında kayboluyor.

Yazının Devamı

Ünlü operasyon bir kez daha

17 Mart 2018

Askeri operasyonları sinemalaştırmayı seven yönetmen José Padilha, ünlü Entebbe operasyonunun politik arka planını gösterirken aciz kalıyor.

Elite Squad” ve “Elite Squad: The Enemy Within” filmlerinin yönetmeni ile “Narcos” dizisinin yaratıcısı Brezilyalı sinemacı José Padilha, bu kez “Entebbe’de 7 Gün / 7 Days in Entebbe”yle sinemanın sıklıkla işlediği bir operasyonu merkeze alıyor: Entebbe Operasyonu.

Yıl 1976. Filistin Kurtuluş Örgütü ve Alman sol örgütlerinin iki üyesi Tel Aviv’den Paris’e uçan bir Air France uçağını kaçırırlar. Uçağı İdris Amin yönetimindeki Uganda’nın Entebbe’deki hava alanına indirler. Uçaktaki rehineler karşılığında İsrail devletinden Filistin Kurtuluş Örgütü üyelerinin serbest kalmasını talep ederler. Başbakan İzak Rabin, pazarlık yolunu düşünse de Savunma Bakanı Şimon Perez, zorlu bir harekatın hazırlıklarının yapılması taraftarıdır.

Berlin Film Festivali’nin en şoke edici Altın Ayı Ödülü kararlarından biriyle ödüle uzanan “Elite Squad”tan da bildiğimiz üzere Padilha, askeri operasyonlara odaklanmayı seven bir yönetmen. Nitekim bu filmde de bu yönünü ortaya koyan Padilha, gerçek hikâyenin getirdiği politik arka planı çizmek konusunda ise aksiyon

Yazının Devamı

Pamuk ipliğine bağlı

10 Mart 2018

Yeni filmi “Phatom Thread”le ilişkilerin ve aşkın doğasının karmaşıklığını işleyen Paul Thomas Anderson, izleyicisine güçlü bir sinema duygusu geçiriyor

Ateşli Geceler / Boogie Nights”, “Manolya / Magnolia” ve “Kan Dökülecek / There Will Be Blood”ın aralarında olduğu filmlerle sinemanın en sevilen yönetmenlerinden birine dönüşen Paul Thomas Anderson, yeni filmi “Phantom Thread”le aşka odaklanıyor.

1950’ler Londrası’nda geçen hikayede sosyetede popüler ve işine aşık terzi Reynolds Woodcock, müzmin bir bekar. Ablası Cyril’le rutinlerine sıkı sıkıya bağlı bir hayat süren Woodcock, Alma’yla tanışır ve bir ilişki yaşamaya başlarlar. Ona da hayatındaki diğer kadınlar gibi davranan Woodcock, Alma’nın onun hayatında kalma konusundaki kararlığına rağmen her zamanki davranış şekillerini sürdürebilecek midir?

Anderson’ın bu soruya verdiği yanıt, hiç de klişe değil. Film, Alma karakteri üzerinden birlikteliklerdeki iktidar ilişkilerini de kenara atmıyor ve sevginin oluşumu üzerine alışılmadık bir senaryo sunuyor. Bu öykü akışı, Daniel Day-Lewis ve Vicky Krieps’in oyunculuk performansları, Anderson’ın zarif ve güçlü anlatımıyla birleşiyor. En İyi Film, En İyi Erkek Oyuncu (Lewis), En İyi Yardımcı

Yazının Devamı

Özel bir anne-kız öyküsü

3 Mart 2018

Oyuncu Greta Gerwig, ilk filmi “Uğur Böceği / Lady Bird”le kendisini bir yönetmen olarak kanıtlıyor ve hem duygusal hem eğlenceli bir büyüme öyküsü ortaya çıkarıyor.

Bağımsız sinemanın en özel oyuncularından Greta Gerwig, ilk kez yönetmen koltuğuna oturduğu “Uğur Böceği / Lady Bird”le bu alanda da rüştünü ispatlıyor. Filmin kendisine ‘Uğur Böceği’ olarak hitap edilmesini isteyen ana karakteri Christine, Sacramento’da bir lise son öğrencisi. Tutumlu ve güçlü karakterli annesiyle sürekli çatışan ve başına buyruk bir tip olan Christine üniversiteye New York’ta gitme hayalleri kurar. Onun bir yılını takip eden film, bu süreçte Christine’nin erkeklerle ilişkilerine, arkadaşlıklara ve maddi sıkıntılarla boğuşan ailesine odaklanır.

Gerwig, kendisinden emin ve kuvvetli bir genç kızın büyüme öyküsünü, mizaha ağırlık veren, hafif ancak sığ olmayan bir bakışla anlatıyor. Yönetmenlik olarak zarif gözlemlerini yansıtırken, milenyum başlarının atmosferini yakalıyor. Karakterine karşı şefkatini sunarken, ailenin özellikle de anne kız ilişkisinin karmaşasını da yakalıyor. Karşımızda hem yeni ve başarılı bir yönetmenin kariyerini müjdeleyen hem de son dönem Amerikan bağımsız sinemasının en hoş

Yazının Devamı

Gerçek hikayeden suç gerilimi

24 Şubat 2018

Ridley Scott’ın 1970’lerde geçen suç gerilimi “Dünyanın Bütün Parası/All the Money in the World”, gerçek bir hikayeye dayanıyor. İtalyan mafyasına mensup bir grup suçlu dünyanın en zengin adamı J. Paul Getty’nin 16 yaşındaki torununu kaçırır. Çocuğun annesi Gail, Getty’den fidye ödemesini ister. Ancak Getty, bunun aile üyelerinden başkalarının da kaçırılmasına yol açacağını söyleyerek reddeder. Para ödenmedikçe suçluların planları da işlemez ve gerilim artar.

Film öncelikle gündeme J. Paul Getty’i canlandıran Kevin Spacey’nin taciz suçlamalarının ardından oyuncu kadrosundan çıkarılmasıyla geldi. Filmin gösterimi ertelendi, Oscar kampanyası askıya alındı. Spacey’nin sahneleri çekilmiş olduğu için aynı sahneler Christopher Plummer’la yeniden çekildi. Filmin en çok övgü alan yönlerinden birinin Plummer’ın Oscar adaylığı kazanan performansı olduğunu da belirtelim.

Filmin aldığı ilk eleştiriler, tür sinemasının en etkin yönetmenlerinden Ridley Scott’ın son dakikadaki bu önemli değişikliğe rağmen başarıyla işleyen bir suç gerilimine imza attığını vurguluyor.

“Dünyanın Bütün Parası / All the Money In the World”

Yön.: Ridley Scott

Oyn.: Michelle Williams (Gail Harris), Christopher Plummer

Yazının Devamı

Yılın en sevilenlerinden

17 Şubat 2018

Altın Aslan’la başladığı yolculuğunu 12 dalda Oscar adaylığıyla pekiştiren “Suyun Sesi / The Shape of Water”da yönetmen Guillermo Del Toro, yaratıcılığını ve fantastik dünyasını farklı olandan yana alınan bir tavırla taçlandırıyor.

Hollywood’un aranan isimlerinden birine dönüşen Meksikalı yönetmen Guillermo Del Toro, fantastik bir dünyayı ve bu alandaki yaratıcılığını farklı olandan ve kabul görmeyenden yana tavır alarak kullanan bir yönetmen. Başyapıtı “Pan’ın Labirenti”nde öne çıkan bu yaklaşımı ödül sezonunun gözdelerinden yeni filmi “Suyun Sesi / The Shape of Water”a da hâkim. Dünya prömiyerini geçen yıl Venedik Film Festivali’nde yapan ve festivalin büyük ödülü Altın Aslan’ı kazanan film, 12 dalda Oscar adayı ve bu ödüllere de damga vurması bekleniyor.

1960’ların Soğuk Savaş atmosferinde Baltimore’da geçen filmin ana karakteri duyma engelli Elisa. Hükümetin Soğuk Savaş için silahlar geliştirdiği bir laboratuvarda temizlik görevlisi olarak çalışan Elisa, buraya deney amaçlı getirilen insansı bir su canlısıyla bağ kurar. Bu gizemli canlının gördüğü işkencelere dayanamayan Elisa, ona yardımcı olmaya karar verir.

İngiliz karakter oyuncusu Sally Hawkins’in Elisa rolünde çok

Yazının Devamı

İzleyici artık özgür

10 Şubat 2018

E.L. James’in popüler romanlarından uyarlanan seri, video klipler, kötü diyaloglar ve garip krizlerden oluşan bir toplamla sonlanıyor.

E.L. James’in “Grinin Elli Tonu”yla başlayan popüler yetişkin romanları kısa sürede eleştirmenlerin sevmediği ve gişede devam anlamına gelen sonuçlar elde eden sinema uyarlamalarına kavuştu. Bu serinin son halkası “Özgürlüğün Elli Tonu / Fifty Shades Freed”, filmin çifti Anastasia ve Christian Grey’in evliliğiyle devam ediyor. İkili evlendikten sonra ilişkilerinin bu yeni aşamasının sorunlarıyla cebelleşirken, Christian zenginliğiyle Anastasia’nın başını döndürme çabalarında. Evlilik için tehdit ise onlara kötülük yapmaya çalışan Anastasia’nın eski patronu Hyde’dan geliyor. Araba takipleri, darp gibi gerilimler sürerken ikili bu tehdidin gerçek nedenini anlamaya çalışıyor.

Filmin hikaye akışı bu şekilde özetlense de izleyiciyi aslında mutluluk, gezme tozma ve romantik anlar montajlarının müziklerle birlikte sunduğu çeşitli cilalı video klipler bekliyor. Video kliplerin olmadığı anlarda dünyada yazılabilecek en kötü diyaloglar veya akıl almaz saçmalıkta krizler beliriyor. Film, Hollywood’un romantizm adına sunduğu her klişenin en özensiz haliyle

Yazının Devamı