Fransa Cumhur-başkanı Hollande, terör saldırısının hemen ardından teröristlere verilecek tepkiyi “savaş” olarak tanımladı. Bir yandan kamuflajlı askerler sokağa çıkarken, bir yandan da Fransız Hava Kuvvetleri IŞİD mevzilerini bombalamaya başladı.
Askerlere ön saflarda rol veren kararın iki yönü olduğu açık. İlki, güven duygusu zedelenen kamuoyuna mesaj vermek. Başka bir ifadeyle, “kamu diplomasisi”. Böylece terör saldırısının neden olduğu korku dünyasını yeniden tanzim ederek, devletin “düşmanları” cezalandırma gücünü göstermek.
Savaş ilanının öteki yüzü ise IŞİD’in somut ve fiziki varlığına ulaşarak onunla askeri yöntemlerle hesaplaşmak. Siyasi varlığına son vererek savaşma iradesini kırmak. Hiç yabancısı olmadığımız bu fikir 11 Eylül sonrası Bush yönetimi tarafından uygulamaya konuldu. Bu gün de Afganistan ve Irak’ta Bush’un “terörle savaşı” devam ediyor. Fakat “savaş”ın Paris’e ulaşmasını engelleyemedi.
Amorf devletimsi yapı
IŞİD, sınırların kesin ayrışmadığı üç boyutlu bir tehdit. Birinci boyut, haritada yerini gösterebileceğimiz, “amorf devlet”. Musul’dan Rakka’ya uzanan bir coğrafyada “egemen”. Yönettiği 7-8 milyon halkı, siyasi ve dini lideri, “halifesi” bulunan bir sistem. Ordusu var, kural koyuyor ve vergi topluyor.
Bu yapıya “savaş” ilan ederek, askeri yöntemlerle mücadele edebilirsiniz. Eğer ordusunu, silahlı gücünü yok ederseniz, konvansiyonel savaşma azmini kırarsınız. Hava kuvvetleri kısmen bu boyutta işe yarar. Yine de sorununuz karada sizin için savaşacak birilerini bulmaktır. Tıpkı ABD’nin peşmerge ve PKK/PYD, Rusya’nın Esad’ın ordusunu sahaya sürdüğü gibi.
Terör ağları
IŞİD’in ikinci boyutu, örgütün doğrudan yönettiği “ağlardır”. Batı Afrika’dan Libya’ya, Afganistan’dan Rusya’ya, Orta Asya’dan Kafkaslara ve Avrupa’ya uzanan geniş bir coğrafya da aktifler.
Mücadele, “savaş” ve “polisiye” yöntemlerin birlikte kullanıldığı, istihbaratın esaslı unsur ve uluslararası işbirliğinin ön plana çıktığı bir yaklaşım gerektiriyor. Üstelik birinci boyutta ilerleme sağlandıkça, bu boyut yeni bir dinamizm kazanacaktır. Çünkü artık hedef somut değil, zihinlerdeki fikirlerdir.
Örgüt adına ‘fason eylemler’
Üçüncü boyut, IŞİD sorununun en muğlak olanıdır. Bu boyutta yerel unsurlar, örgüt adını kullanarak eylem yaparlar. Fakat gerçek hayatta hiç IŞİD’li görmediği halde sanal âlemde etkisinde kalmış, kendi nefret ve dışlanmışlık duygusuna cevabın örgütün ideolojisinde meşruiyet bulacağına inananlardan söz ediyoruz.
Bu gruptakilerle baş etmenin “savaşla” olacağını düşünmek işin özünü gözden kaçırmaktır. Mücadelenin odak noktasını “teröristler” kadar, bu potansiyeli harekete geçiren atmosferin yaratıcısı toplumların vicdanları, ön yargıları ve devlet politikaları olmalı.