Kardeşim hüngür hüngür ağlayarak beni arayınca telaşlandım; “Ne oldu, neyin var?” soruma, “Mehmet Ali Birand ölmüş” cevabını alınca boğazım düğümlendi, bir şey söyleyemedim...
Sanki hayatımda büyük yeri olan, çok yakın bir akrabamı kaybetmiş gibi ben de ağlamaya başladım, haberi idrak ettikten sonra. Halbuki Mehmet Ali Birand’ı ben de, kardeşim de hiç yakından tanımadık, görmedik...
Ama onun hepimizin hayatında yaşarken farkında olmasak bile yeri vardı. Kendine has ve başka kimselerde olmayan sempatik, doğal haber sunumuyla, gülümseten gaflarıyla her gece evlerimizin ‘en sevilen konuklarından’ biriydi. Sanki televizyonda haber sunmuyor da karşı koltukta oturup gündemi yorumluyormuş gibi, evlerimizin içindeymiş gibi, uzansak dokunacakmışız gibi gerçek ve yanımızdaydı her akşam.
Hep bizimle olacak gibiydi
Hani bazı insanlar ‘hiç ölmeyecek’ gibi gelir ya, işte Birand onlardan biriydi. Hastalığını ilk duyduğumda da çok üzülmüştüm ama içimden hep “Ona bir şey olmayacak” diye düşünüyordum.
Sanki hayatım boyunca ekranda olduğu gibi, ileride çocuklarım olduğunda da, ben yaşlandığımda da, o hep orada gülen yüzüyle ve tüm samimiyetiyle bizimle birlikte
Erkeği ‘fazla sıkmak, nefes aldırmamak, sürekli hesap sormak’ hem gereksiz, hem de karşı tarafı yoran bir durum. İlişkide kimse kimseyi sık boğaz edip kovalamamalı. Hata yapan olursa zaten kaybeder
Geçen cumartesi yazdığım ‘Akla Zarar Erkekler’ başlıklı yazımda genelleme yapmasam da kadın kısmının canını sıkan erkek modellerinden bahsettim. “Neden erkeklere yükleniyorsun?” diye bozulan okuyucular oldu; bunun üzerine bugün de ‘erkeklerin canını sıkan kadın modelleri’ni yazayım dedim! Eşitlikten yanayız dostlar!
*Erkeğe ‘nefes alma’ hakkı tanımayanlar: Bu modeldeki kadın “Ya aldatırsa” endişesiyle erkek arkadaşının kendisi olmadan nefes almasından bile hoşnut değildir! Erkek erkeğe evde toplanıp playstation oynamak ya da bir akşam yemeği yemek bile ilişkide ‘kıyametin kopması’ için yeter de artar. Yalnız unutmamak lazım; aldatmayı kafasına koyan kişiye zaten engel olamazsınız, o yüzden erkeği ‘fazla sıkmak, nefes aldırmamak, sürekli hesap sormak’, hem gereksiz, hem de karşı tarafı yoran bir durum. İlişkide kimse kimseyi sık boğaz edip kovalamamalı. Hata yapan olursa zaten karşısındakini kaybeder; bu kadar basit!
*Kafayı geçmişe takanlar: Erkekleri delirten modellerden
Gerçek hayatta romanlardaki, filmlerdeki gibi sevdiğine sadakatla bağlı, onu koruyup kollayan, her hareketiyle ona değer verdiğini belli eden adam gibi adam bulmak söz konusu değil. ‘Erkekimsiler’se her yerde
Dünya çapında milyonlarca satan ‘Grinin Elli Tonu’ romanındaki baş döndürücü erkek kahraman Christian Grey’den bahsetmiştim.
Baş döndürücü olmasının sebebi çok yakışıklı ya da çok zengin oluşu değil. O; sevdiği kadına kendini adayan ve sıradan bir tip olmasına rağmen ona kendini dünyanın en muhteşem varlığı gibi hissettiren, her hareketiyle çok değer verdiğini belli eden, gözünden bir tek damla yaş akmaması için her şeyi yapan, onu her şeyden koruyup kollayan ve en önemlisi de sevgilisine ‘sadakatle’ bağlı bir erkek olduğu için baş döndürücü...
Gerçek hayattaysa birazcık ilgi gördük mü karşımızdakini ‘adam’ sanıyoruz artık. Zira bu özelliklerin hepsini bir arada bulmayı geçtim, birkaç fazladan güzel özelliği bulmak bile söz konusu değil.
Beni en çok zıvanadan çıkaran ‘erkekimsiler’se şöyle;
1) Aldatmayı adamlık sananlar: Bu modelde düzgün ve uzun süreli ilişkisi olan erkekimsi; kız arkadaşı her şeyiyle dört dörtlük olsa bile onu mutlaka aldatıyor. Sonra da
Pazartesi günü CADDE’de oyuncu Filiz Taçbaş’ın “Kuzu postunu giymeyen kuzu eti yemiyor mu? Hülya (Avşar) giyer kime ne? Eskiden kürk giyenler şimdi hayvansever oldu” açıklamasını okurken dönen nevrim; aynı günkü “CADDE’nin Patisi” köşesini de okuyunca cidden tavana vurdu! Kürkü zevkle giymek nasıl bir kafa?
Köşenin yazarı Itır Ilgaz; vizon, tilki, tavşan, çinçila ve hatta kedi-köpek gibi hayvanların sadece bazı şımarıkların giyim zevki uğruna nasıl hunharca katledildiğini (Kimi boynu kırılarak, kimi elektrik verilerek, kimi sopayla vurularak, kimi burunlarından kancaya asılarak... Yazarken bile gözlerim kararıyor) anlatmış.
Acaba Filiz Hanım bu veciz açıklamasını yapmadan önce CADDE’nin Patisi’ni okusaydı yine aynı rahatlıkla, aynı cümleleri kurar mıydı diye çok merak ettim!
Kürkü zevkle giymek nasıl bir kafa?
Et yemekle kürk giymeyi aynı kefeye koymak kadar büyük bir saçmalık da olamaz ayrıca. Bir tanesinde insan vücudunun ihtiyacı olan proteinle beslenmesi için hayvanlar acı çektirilmeden anlık bir hamleyle öldürülüyor ki bunu düşününce bile insanın et yiyesi kalmıyor; diğerindeyse sadece manasız bir gösteriş uğruna, bazı
Etrafımdaki kızlardan hangisiyle muhabbete başlasam, karşımdakini eninde sonunda ‘Grinin Elli Tonu’ kitabından ve konuşması bile cesaret isteyen fantezilerden bahsederken buluyorum
Bu kitap okuyan herkesi adeta hipnotize etmiş! Hele bir gün kitabı okuyan iki kankamın arasına düştüm ki, eyvahlar olsun! Akıllara zarar yakışıklı, zengin ötesi, karizmatik ve gizli cinsel zevkleri olan Christian Grey’den ve tutulduğu masum Anastasia’yla aralarındaki cinsellik, tutku dolu hikayeden bahsederken adeta kendilerinden geçiyorlardı.
“Böyle bir adamı hayal edince ve kitabın büyüsüne kapılınca yanındaki adamdan soğuyorsun!” demeyi de ihmal etmediler!
Gri’nin tonuna kurban
Neticede aylardır “Saçmadır, reklam parlatmasıdır” diye almamakta direndiğim 572 sayfalık kitabı bir kaç gün içinde ‘hüüüp’ diye okudum.
E. L. James’in ‘erotik roman’ olarak anılan kitabı, bir yanıyla hepimizin hayalini süsleyen bir aşk ve tutkuyu anlatıyor. Sevdiği kadının tek bir “Keşke yanımda olsaydın” sözüyle anında Amerika’nın bir ucundan öbürüne giden, centilmen ve tapılası bir adamla; ona fena halde kapılmış sıradan bir genç kızın hikayesi... Ancak adamın kapalı kapılar ardındaki istekleri ilişkiyi
En temizi, yeni yıla evde sevdiklerinle yemek yiyip, keyfinin istediği müziği çalıp muhabbet ederek, tombala oynayarak, televizyon izleyerek girmek. Yalnız asla ve asla Victoria’s Secret meleklerini izlemekten bahsetmiyorum
Çevremdekilerle birlikte her yeni yıla büyük heyecanla gireriz ama bu sefer türlü endişe ve korkularla beklediğimiz 21 Aralık’ı sağ salim atlatmanın neşesine kapıldık ve yeni yıl olayına pek eğilemedik sanki! Her yılbaşı gecesi mutlaka dışarı çıkan, organizasyonlara, partilere katılan bir sürü tanıdığım bu sefer program bile yapmadı. Herkes sevdiği dostları veya ailesiyle yeni yılı evde karşıladı. Zaten en mantıklısı da bu...
Yılbaşı gecesi trafiğe çıkmak çile, hadi hedefine vardın; gittiğin yerde eğleniyor musun yoksa kalabalığın arasında can mı çekişiyorsun belli değil, insanda kafa kalmıyor gürültüden patırtıdan, sokak partilerine katılsan ayrı işkence.
Bu melekler benden uzak olsun!
En temizi evde sevdiklerinle güzel bir yılbaşı yemeği yemek, keyfinin istediği müziği çalıp muhabbet etmek, tombala oynamak, televizyon izlemek.. Yalnız asla ve asla Victoria’s Secret meleklerini izlemekten bahsetmiyorum bu noktada! Bana yine aynı kâbusu
2013‘ün astrologlar ve uzmanların söylediği gibi özel bir yıl olduğuna ve ‘hak edenlerin yükselip, kötü niyetlilerin düşüşe geçeceği’ bir dönemin başladığına ben de inanıyorum. O yüzden keyfim pek yerinde!
Yeni bir yılı karşılamak beni her seferinde çok heyecanlandırıyor. Yeni yıl yeni başlangıçlar, hayallerin gerçekleşmesi için yeni umutlar demektir; ‘kendini sıfırlayıp’ her şeye yeniden başlamak, ‘yenilenmek’ için harika bir fırsat demektir!
Her yılın sonunda kendime yeni yıl için bir ‘Yapılacaklar’ listesi mutlaka hazırlarım! Birçoğunuz da yapıyorsunuz eminim! Şimdi şöyle hepimiz için ‘ortaya karışık’ bir liste vereceğim, isterseniz bu sefer hazıra konabilirsiniz!
2013’te yapılacaklar
* Her günü planlı-programlı yaşa (Hafta sonu hariç!), hiçbir anını boşa geçirme, gereğinden fazla uyuduğun her saati kendinden çalıyorsun, erken yat-erken kalk, günü yaşa!
* Düzenli spor yapmayı asla ihmal etme, kendini harika hissetmenin en kolay yolu spor yapmaktır, bunu aklından çıkarma!
Bizde de asla dışarıdan görüldüğü kadar sempatik ve tatlı olmayan sürüsüne bereket ünlü isim var. Ama gel gör ki, şov dünyasının insanları kamera ışığını gördüler mi ‘dünya tatlısı kişi’ rolü kesmeyi çok iyi biliyorlar
Kısa zaman önce Türkiye’ye gelen Jennifer Lopez sempatik tavırlarıyla herkesi kendine hayran bırakmıştı. Ama işin aslı o ve onun gibi bazı dünyaca ünlü yıldızların gerçek yüzü hiç de öyle gördüğümüz kadar tatlı ve sevecen değilmiş. Buyrun bakın milyonların bayıldığı starlar aslında nasıl?
JennIfer Lopez: Çalıştığı film setlerinde ekipler onunla ‘konuşmaya kalkışmamaları’ için uyarılıyormuş. Öyle ki filmin kostüm sorumlusu ve makyözlerini bile yanına yaklaştırmıyor, kendi özel ekibi haricindeki insanlarla asla muhatap olmuyormuş. Jlo’nun film setinde çalışanlardan biri “O açık ara birlikte çalıştığım en kötü ve egoist insandı” diyor.
ChrIstIna AguIlera: Popstar hem hayranlarına, hem de birlikte çalıştığı ekiplere karşı inanılmaz derecede kabaymış. Hiç kimsenin yanına yaklaşmasına izin vermeyen Christina; elini sıkmaya kalkan olursa “Sakın bana dokunma” diye terslermiş. Bazen insanlara “Şu anda benim alanıma girdin, uzaklaş hemen” diye bağırdığı bile