Kurulduğu günden itibaren Türkiye’nin gurur kaynağı olan, en prestijli moda kuruluşlarımızın başında gelen Vakko’nun zarif ve asil annesi, markanın kurucusu merhum Vitali Hakko’yla bir ömrü omuz omuza geçiren eşi Ketty Hakko; perşembe günü tüm sevenleri tarafından Bay Vitali’nin yanına uğurlandı.
Bayan Ketty’i uğurlamak başta oğlu Cem Hakko, kızı Sima Lodrick, torunları ve tüm ailesi için çok zordu tabii. Hepsi üzüntüden bitkin düşmüştü ama Ketty Hakko hayatı boyunca etrafında öyle bir sevgi çemberi oluşturmuş ki ardından gözyaşı dökenler sadece ailesi değildi. Vakko ve Power Grubu’nun A’dan Z’ye tüm ekibi ve bir ordu dolusu seveni onunla vedalaşmakta çok zorlandı.
Bayan Ketty’i güllerle uğurladık
Nakkaştepe’deki Vakko Moda ve Power Medya Merkezi’nde yapılan ilk törende her şey Bayan Ketty’nin ve Vakko’nun asaletine yaraşır şekilde gerçekleşti. Tüm sevenleri sırayla tabutunun üzerine beyaz gül bırakırken sevgi ve özlem dolu bir sessizlik vardı. Hakko ailesi yaşadıkları derin acıya rağmen taziye dileklerini ileten herkese tek tek ilgi ve sevgi gösterdi. Ne kadar özel bir aile olduklarını, o gün onları izlerken bir kez daha anladım. Bay Vitali ile Bayan Ketty’nin zerafet ve asaleti tüm
Türkiye’de ‘plastik cerrahi’ denildiğinde akla gelen ilk isim hiç değişmedi: Prof. Dr. Onur Erol... Bugüne kadar sadece bizim ülkenin estetikte en ünlü doktoru olmakla kalmadı; plastik cerrahiye getirdiği kendi yöntemleri ve buluşlarıyla tüm dünyanın saygısını kazandı, attığı her yeni adımla Türk plastik cerrahisine dünya çapında prestij kazandırdı.
Ve kazandırmaya da devam ediyor...
Burun estetiğinde dünyanın en önemli derneği olan ‘The Rhinoplasty Society’ kurulduğu 1996 yılından beri ilk kez, Amerikalı olmayan bir doktoru, Onur Erol’u başkanlığına seçti. Artık alanında efsaneleşmiş cerrahımız bizi bir kez daha gururlandırdı. Nice başarılara...
ÇİN NEFRETİMİN TARİFİ YOK!
Doğu Türkistan’da yaşanan acımasız zulüm ve soydaşlarımızın katledilmesiyle ilgili günlerdir bir şeyler söylemek istiyorum ancak her defasında boğazım ve kalemim düğümleniyor, yazacak kelime, isyanımı haykırabileceğim cümle bulamıyorum.
Müslüman oldukları için gördükleri insanlık dışı işkencelerin fotoğrafları karşıma çıktığında hemen kapatıyorum, hiçbir hücrem kabul edemiyor bu vahşetin gerçek olduğunu...
Uygur Türkleri için çaresizce dua etmekten, artık insanlara ve hayvanlara yaptıkları tüm
Geçenlerde yazlığa giderken, annoşumla tatilde okuruz diye, Özgür Aras’ın yeni kitabı ‘Gitmek Gerek Bazen’den aldık birer tane.
Hay almaz olaydık! Kitaba öyle bir sardık ki, ne doğru dürüst uyku uyuyabildik, ne adam gibi denize girebildik! Bitirene kadar gece gündüz Aras’ın su gibi akan bir dille anlattığı muhteşem aşk hikayesini konuştuk, yorumlar yaptık, bu eşine zor rastlanır aşkın ‘kıymet bilmeyen kahramanı’na söylenip durduk.
Tatildeki ana tartışma konumuz ‘Gitmek Gerek Bazen’di.
Maalesef annem kitabını benden önce bitirdi ve filmlerde de yaptığı gibi farkında olmadan sonunu söyledi sağ olsun! Sonlara doğru epey ağlamış bu arada, “Özgür Aras’ın beni bu kadar ağlatmaya ne hakkı var?” diye dolanıyordu evin içinde!
Bana ilaç gibi geldi
İnsandan çok şey alıp götürse, acı verse bile böyle gerçek aşkları yaşamak çok az kişiye nasip oluyor. Hele bu devirde, bırak aşkı, aşkın kırıntısını bile bulamıyoruz!
Bencillik, hissizlik, aşksızlık, saygısızlık had safhada! Öyle erkeklerle karşılaşıyorum ki, cesaretleri ve rahatlıkları karşısında dehşete düşüyorum. Aşktan yana ümidim tükeniyor, içime kapanıp kendimi saklıyorum.
İşte bu yüzden Aras’ın ‘Gitmek Gerek Bazen’i bana ilaç gibi geldi, hâlâ
Yeni şarkı çıkaran herkesin promosyon yöntemi farklı. Kimi reklamını işi üzerinden yürütürken, kimi magazinin nimetlerinden faydalanarak çok daha kolay yoldan dikkat çekmeyi tercih ediyor.
Ünlü şarkıcımızın durduk yere yaptığı “Erkek aldatmalı ama çaktırmamalı” şeklindeki veciz açıklaması mesela!
Tabii ki erkek kadına göre poligammış, aldatıp da yakalanmayan erkeğe saygı duyulmalıymış, insanlar böyle erkekleri seviyormuş! Cidden beynimden vurulmuşa döndüm bu cümleleri okuyunca!
Yaşı kemale ermiş ve üstelik de söyledikleri milyonlarca kişiye ulaşan bir sanatçının bu şekilde konuşmasına pes ki ne pes! İlk şoku atlattıktan sonra bunun şarkı promosyonu için olduğunu düşündüm çünkü bir anda tüm dikkatleri çekecek, üzerinde epey konuşulacak cümleler bunlar...
Kötü örnek olmaya hakkınız yok!
Oysa ki yıllar içinde ‘rol model’ olma noktasına gelmiş kişilerin; hiçbir sebeple, bu derece kötü örnek olacak, insanların kafasına saçma sapan fikirler sokacak, erkeklere “Aaa bak kadınlar aldatıp çaktırmayan erkek seviyormuş, hem zaten biz çok eşliyiz, haydi hurraaa!” rahatlığını verecek konuşmalar yapmaya hakkı yok.
Geçen sene aniden gidiverdi buralardan, 17 yaşında erkenden uçtu gökyüzüne güzel gözlü Alp Şen...
Öğretmeni Ceyda Yılmaz’ın ardından yazdığı ‘Alp’in İyilik Bahçesi’ kitabını tek bir an kafamı kaldıramadan, bir solukta bitiriverdim. Yılmaz; bu iyilik, sevgi ve incelik dolu genç adamı öyle bir anlatmış ki, sanki Alp’i yıllardır tanıyormuşum gibi hissettim. Bazen gözlerimden oluk oluk yaş aktı, bazen Alp’in kitapta anlatılan sevimlilikleri beni gülümsetti.
Uzun zamandır bu kadar yoğun duygular yaşamamıştım ve hiç tanımadığım, hiç görmediğim bir insanı daha önce hiç bu kadar çok sevmemiştim.
Alp’in ne kadar özel ve farklı bir genç olduğunu anladığım satırlarda aklıma hep anne - babası geldi. Begüm Şen, hayatımda tanıdığım en güzel kadınlardan biri; kalbiyle, ruhuyla ve içindeki güzelliğin yüzünü aydınlatışıyla güzel o...
Durduk yere aklıma gelir mesela ve içim sevgiyle dolar, ne mutlu ki onu tanımışım; dünyanın en zor acısını yaşamasına rağmen asaletini, dik duruşunu ve sükunetini hiç bozmamaya gayret eden ne güçlü, asil ve özel bir kadın... Adnan Şen de iyilik ve pozitif enerji yayıyor her an... Böylesine güzel bir çiftten de Alp gibi bir melek çıkmış işte...
Kendini iyiliğe adadı
Bir
Geçen hafta bu yaz Bodrum’da mutlaka gidilmesi gereken yerlerden; beyaz Maldiv kumlu plajı ve denizi, harika müzikleri ve ortamı, lezzetli yemekleri ve kokteylleriyle yeni açılan ‘Yalıkavak X Beach’; hayatınızda edebileceğiniz en taze, lezzetli ve keyifli kahvaltı için kendinizi köy hayatının huzurunda bulacağınız ‘Asmalı Çardak’ ve özellikle mantısıyla çöp şişini tatmanız gereken köy restoranı ‘Bağarası’nı anlatmıştım. Şimdi devam ediyorum...
Mufla Bodrum: Yalıkavak Marina’nın az ilerisindeki sıra sıra balıkçıların arasına bambaşka bir restoran açılmış bu yaz. Gerçi gittiğime gideceğime pişman oldum çünkü aylardır formumu korumak için yaptığım diyetler; ‘Mufla’nın anlatılmaz yaşanır efsanelikteki lezzetleriyle tarihe karıştı! Bu yaz kilo alırsam suçlusu; Mufla’nın ‘İstanbul Culinary Institute’ eğitmeni olan şefi Devran Karaalp ve ekibidir. Kendilerini o karşı konulamaz yemeklerden dolayı kınıyorum!
Mufla usulü havyarlı patates, tabak tabak yediğim füme tereyağ, İtalyan böreği, vişneli sarı fasulye, iç baklalı - portakallı enginar gibi aklımı alan başlangıçları yalayıp yuttuktan sonra; “Ana yemek yiyemem, doydum” dediğimi hatırlıyorum. Gerisi flu, muhteşem lezzetteki yemekleri ve
Aşkın Nur Yengi’nin unutulmaz şarkılarından, sözleri Sezen Aksu’ya ait ‘Sıramı Bekliyorum’ en sevdiğim pop şarkıları arasındadır. Bu harika şarkı şimdi deneyimli DJ Cihat Uğurel’le dünya güzeli şarkıcı Suadiye’nin ortaklığında yeniden doğdu! Hem de ne doğmak!
Önde gelen radyocular, internette kısa zamanda yüz binlerce kez tıklanan şarkının yazın hitlerinden olacağı konusunda hemfikir... Şarkının, Teoman Topçu yönetmenliğindeki klibinde Suadiye ortalığı tam anlamıyla yakıyor, Uğurel’inse yurt dışından transfer olmuş gibi, o derece yabancı DJ’lere benzeyen havası ve tarzı var, bayıldım.
Yalnız bu çok dikkat çeken başarılı projenin sahibi Cihat Uğurel’e bir çift sözüm olacak a dostlar! Kendisi bu çok sevdiğim şarkının cover’ını yapmaya karar verdiğinde, “Sıramı Bekliyorum’u sana söyleteceğim” demişti ama şimdi bakıyorum, projede kendimi göremiyorum! Allah’tan çok sevdiğim ve beğendiğim Suadiye yorumladı da keyifle dinliyorum. Sevmediğim biri olaydı, kıyameti kopartırdım vallahi! İçimi de döktükten sonra 2015 yazının enerji saçan ikilisine tez zamanda milyonluk dinlenmeler diliyorum, zaten öyle olacağı çok net!
Kardeşim Kuki’yle seçim öncesi birkaç günlüğüne Bodrum’a kaçıp, baş başa sezon açılışımızı yaptık! Öyle bir çalışma temposu içindeyim ki, kısacık tatil ilaç gibi geldi... Dinlenirken bile sizi unutmadım tabii; gönül rahatlığıyla tavsiye edeceğim, hatta bir de üzerine mutlaka gitmelisiniz diye ısrar edeceğim yerler gördüm!
Asmalı Çardak: Ömrümün en güzel ve keyifli kahvaltısını ‘Asmalı Çardak Kahvaltı Evi’nde yaptım. Bahçesine girdiğiniz anda cennette miyim diyorsunuz, yemyeşil ağaçlar, kuş cıvıltıları, yiyeceğiniz taptaze yumurtaların kaynağı olarak etrafta koşturan tavuklar...
Ve sonra dünya tatlısı insanlar karşılıyor sizi; mekanın sahibi Mehmet Bey de, tüm ekip de birbirinden içten ve tatlılar...
Kendi evimde, kendi ailemle gibi hissettim kendimi... Kuki’yle ‘ünlü kahvaltısını deneyelim’ diye girdiğimiz ‘Asmalı Çardak’tan saatlerce çıkamadık, öylesine bir huzur ve sıcaklık...
Oturduğumuz boş masanın saniyeler içinde nasıl donatıldığına, zengin köy kahvaltısındaki her bir lokmanın lezzetine kelimeler vallahi kifayetsiz kalır!
Böreklerden reçellere her şeyi kendileri yapıyorlar, domatesten yumurtaya masada ne varsa taze taze önünüze geliyor...
Kahvaltı, kişi başı 30 tl. O tadı