‘Hayat Başlasın’ programına katılan Nebahat Çehre, “Yaş aldıkça ölümden korkmaya başladım” demiş. “Aşkın adını unuttum, yıllar geçti, tarif bile edemem. Ne aşkı, bir erkekle yemek bile yemedim. En son 1990’lı yıllarda aşık oldum” diye devam etmiş.
Türk sinemasının en başarılı ve güzel kadınlarından, ‘yaşsız’ dediğimiz insanlardan... Dinamik, genç ve karizmatik havası yıllar geçtikçe daha da artıyor. Zaten bugünün dünyasında henüz ölümü aklına getirecek yaşta hiç değil. Daha uzun yıllar, onu izlemeye ve örnek almaya devam edeceğiz inşallah.
Aşka gelince... 90’lı yıllardan beri bir erkekle yemek bile yememesine, aşık olmamasına çok şaşırdım önce. ‘Böyle hoş bir kadın neden yalnızlığı seçer?’ diye düşündüm. Neticede aşk, yaşandığı sürece insana enerji ve mutluluk veren bir duygu.
Sonra bir daha düşündüm ve ‘Nebahat Çehre’nin yıllar geçtikçe gençleşip güzelleşmesinin bir sebebi de aşk yaşamaması olabilir’ dedim! Zira o aşk denilen şey, bir yandan enerji ve mutluluk verirken, bir yandan da birçok şeyini alıp götürüyor insanın! Yaşanan büyük hayal ve kalp kırıklıklarıyla üzüntüler, ömürden çalıyor, ruhu tüketiyor, acısı sadece duygusal olarak değil fiziksel olarak da çıkıyor, insanı
İnsanların kendi karakter-lerindeki bozuklukları tüm hem-cinslerini içine katarak genellemesi, sinirimi hoplatıyor! Bir programda denk geldim, yayın konuğu beyimiz, ilişkisinin kendi hataları yüzünden bittiğini ve bunun burukluğunu yaşadığını söylüyor. Hani bunu söyleyen kişinin, pişmanlık duyuyor olmasını beklersiniz değil mi? Yok nerdee!
Konuşmasına erkeklerin genlerini ve sosyal medyayı suçlayarak devam ediyor. Erkeklerin çapkınlık yapmasının gayet normal olduğunu anlatıyor geniş geniş!
Onların kafası tek bir yere çalışırmış da, üç kağıtçılık ve dolandırıcılık dışında yapabildikleri en büyük şey çapkınlıkmış da, bu onların genlerinde varmış!
Yoksa karısına, çocuğuna, evine iyi bakarmış; tüm bunların yanında çapkınlığa da anlayışlı olmalıymışız biz kadınlar! Bir de kadınları suçlu çıkardı iyi mi! Aileye ve evine iyi bakmaktan da önce bir ilişkinin en elzem kuralıdır sadakat! Sadakatin olmadığı yerde dürüstlük, dürüstlüğün olmadığı yerde güven, güvenin olmadığı yerde saygı, ‘ahlaklı ve gerçek bir ilişki’ o - la - maz! O karanlık kafanız bastı mı?
Ha bir de çapkınlığı hakkı sanan, ihaneti normal bulan insanlar, üç kağıtçı ve dolandırıcıdır zaten! Kendilerine kalbini
Türkiye’nin en büyük efsanelerinden, unutulmaz sanatçı Sadri Alışık adına verilen ‘Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Oyuncu Ödülleri Töreni’nin 21’inci yılında oradaydım. Geceye ilgi öylesine büyüktü ki, tören kalabalık nedeniyle gecikmeli başladı.
Usta sunucu Yekta Kopan’ın sunduğu törenin başında; barkovizyondan geçmiş senelerin ödül törenlerini, Çolpan İlhan’ın duygusal konuşmasını izledik. Son bir yılda kaybettiğimiz sanatçılarımızın fotoğraflarını ve Alışık’ın gözleri dolarak söylediği “44 yıl bu mesleğin acısını, sıkıntılarını yaşadım ama şerefini de taşıdım. İnanır mısınız tüm bunlardan sonra mutlu öleceğim” sözlerini ve filmlerinden görüntülerini izlerken; hepimiz geçmişe gittik, çok duygulandığımız anlar yaşadık.
Komedi dalında En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu seçilen Zafer Algöz’ün ödülünü almaya “Çaktırmayın Zafer Algöz’müşüm gibi yapın” diyerek Cem Yılmaz gelince salonda bu kez kahkaha dolu dakikalar başladı. Komedi dalında ‘İftarlık Gazoz’ filmiyle En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü alan Yılmaz hem sahnedeyken, hem de oturduğu yerden esprileriyle hepimizi gülme krizine soktu, her zaman olduğu gibi!
Gecede Çolpan İlhan, Ekrem Bora, Ayhan Işık ve Üstün Akmen adına verilen özel
Şu an yazarken bir yandan Murat Evgin’in yeni albümü ‘Kaderimsin’i dinliyorum ve ciddi acı çekiyorum! Özellikle aşk yarası olanlar dikkat etsin. Çünkü aşkla, ayrılıkla, aşk acısıyla ilgili en yoğun duyguları her şarkıda fazlasıyla hissedeceksiniz. Bizi kalbimizin tam ortasından vuruyorsun, aşka dair acılarımızı en derinden yaşatıyorsun, vallahi bu kadarı ayıp Murat Evgin, bize de yazık!
Şarkılar arasında “Şunu daha çok beğendim” diye bir seçim yapamadım inanın ki, çünkü baştan sona büyük keyifle dinledim. O çok özlediğimiz eski şarkılar gibi içten, gerçek duygular barındıran, her cümlesinde derin anlamlar taşıyan ve iyi müziği iliklerinize kadar hissedeceğiniz harika bir albüm bu.
Çıkış şarkısı ‘Kaderimsin’, Öykü Gürman’la birlikte dinlemeye doyulmaz bir düet olmuş. ‘Arka Sokaklar’ dizisinin hepimizin ezbere bildiği Murat Evgin imzalı şarkısı ‘Bambaşka Bir Şehir’, 10’uncu yıl versiyonuyla yine çok etkileyici. Kalbimde sakladığım tüm duyguları açığa çıkaran ve gözlerim dolu dolu dinlediğim aşk şarkılarının yanında; Tema Vakfı için bestelediği ‘Türkiye Çöl Olmasın’ ve TOÇEV için bestelediği ‘Günebakan’ şarkılarıyla da sanatçı duyarlılığını gösteriyor Murat Evgin.
‘Kaderimsin’
Lise günlerimi düşünüyorum da, her gün yeni hayallerle uyanır, onları gerçekleştirmek için planlar yapar dururdum. Müziğe ve şarkı söylemeye olan tutkum, geleceğe dair beni en çok heyecanlandıran şeylerin başındaydı, şan derslerine aksatmadan gider, hayallerimi gerçekleştirmek için kendimi hazırlardım.
İşte bu yüzden; 19 yıldır aralıksız yapılan ve 29 Nisan Cuma günü büyük finali gerçekleştirilecek olan ‘Vodafone Freezone Liselerarası Müzik Yarışması’na katılarak müziğe dair hayallerini gerçekleştirmek isteyen liseli gençlerin heyecanını hissedebiliyorum! Böylesine uzun soluklu ve saygı duyulan dev bir organizasyonda, Türkiye’nin her yanından yarışmaya katılan 446 lise arasından ilk 30’a kalarak final hakkı kazanmak bile büyük başarı, hepsine tebrikler...
Yarışmanın önderi Hacıpaşalıoğlu
‘Vodafone Freezone Liselerarası Müzik Yarışması’; bu sene Eurovision’da San Marino’yu temsil edecek olan (Onu San Marino’ya kaptırdık diye vallahi içim yanıyor hâlâ!) ve uluslararası alanda birçok başarıya imza atan değerli sanatçımız Serhat Hacıpaşalıoğlu’nun önderliğinde organize ediliyor. Eurovision hazırlıklarının yoğunluğuna rağmen, genç müzisyenlerin hayallerine ortak olmaktan
Geçen sene aramızdan ayrılan Hakko Ailesi’nin değerli büyüğü Ketty Hakko’nun torunları için yazdığı masalların arasında çocukluğumun, henüz dünyanın gerçekleriyle yüz yüze kalmadığım günlerine geri döndüm. “Torunlarımı öykülerimle, sevgi ve güzellikler dolu bir dünyaya inandırmak istedim” demiş Bayan Ketty ilk masal kitabının ön sözünde. İşte tam da bu yüzden sadece çocuklara değil, bizlere de çok iyi geliyor okudukça; sevgiye ve güzelliklere, arada bir sihirli dünyalara kaçmaya o kadar ihtiyacımız var ki...
Ketty Hakko’nun ‘Büyükanne K’nın Öyküleri’ isimli masal kitapları çok özel bir projeyle eğitime katkı sağlıyor şimdi. Vakko ve ÇABA Derneği’nin iş birliğiyle kitapların satışından sağlanacak tüm gelir; ÇABA Derneği’nin Çok Amaçlı Erken Çocukluk Eğitim Merkezi’ne gidecek.
Çok özel bir proje...
Bu anlamlı projenin tanıtım gününde kitaplardaki Anne Grenadine imzalı illüstrasyonların büyük kartonetleri, bulunduğumuz balo salonunu büyülü bir dünyaya çevirmişti, aynen Bayan Ketty’nin masallarında yarattığı gibi... Oğlu Cem Hakko ve kızı
Sima Lodrik’in içten ev sahipliğinde,
Bernaylafem organizasyonuyla, Ketty Hakko’yu sevgiyle hatırlarken, onun sayesinde eğitime destek
Henüz beş yaşında dünya tatlısı bir minik sanatçı adayı Kuzey Köker... DMC etiketiyle çıkan yeni single’ı ‘Hayat Bayram Olsa’nın klibini izlerken yaşadığım sevgi patlaması ve küçücük bir çocuğun üstün yeteneği karşısında tüylerim diken diken oldu. Defalarca dinledim ve izledim, doymak mümkün değil! O nasıl insana mutluluk veren bir yorum ve izleyenin içini sevgiden eriten bir performans öyle...
İlk şarkısını dört yaşındayken çıkarmış. Hikayesi çok hoşuma gitti. Kuzey, bir gün stüdyoda babası Candar Köker (Kuzey’in babası Candar Bey müzik sektörünün yakından tanıdığı yılların tecrübeli müzisyeni, armut dibine düşer dedikleri tam da bu işte!) ve değerli sanatçı Soner Arıca’yla otururken; Arıca’ya dönüyor ve “Hadi ‘Arkadaşım Eşek’i birlikte söyleyelim” diyor. Barış Manço’nun en sevdiğim şarkılarından olan ‘Arkadaşım Eşek’e hemen bir düzenleme hazırlanıyor ve şarkıyı ‘Barış Manço’nun anısına’ çıkarıyorlar. Ardından yine Soner Arıca’yla düet yaptıkları ‘Neler Oluyor Hayatta’ single’ı geliyor. İkisinin birlikte rol aldığı kliplerin nasıl tatlı olduğunu anlatamam, henüz görmediyseniz izlemeniz şart!
Kuzey’in babası Candar Bey’e “Siz mi onu teşvik ettiniz şarkı söylemeye?” diye sorduğumda
Bade İşçil ve Malkoç Süalp’in düğün fotoğraflarını hatırlıyorum. Mutlu çiftler görmeye bayılırım, onlar da kısa zaman içinde çok aşık olup evlenivermişti. Bir de dünya balı bir çocukları oldu, değeri bilinmesi gereken bir tabloydu bu kanımca!
Ancak birbirlerini yeterince tanımadan ani kararla evlendikleri gibi, yine ani bir kararla boşanmak istediler. Eh artık evliliklerin flörtten farkı kalmadığı ve aile kurmanın bir sorumluluk olduğu, emek gerektirdiği gerçeğini kimse sallamadığı için kısa zamanda evlenip boşananlara alışkınız.
Ama bir zamanlar birbirine aşık olduğunu söyleyen, yuva kuran iki insanın gün gelip de bu derece düşman olabilmesini, milyonların gözü önünde ağır suçlamalarla birbirini yerin dibine batırmasını ben anlayamıyorum. Konuştukları sadece mal, mülk, para, şiddet... Haliyle bıraktıkları izlenim aslında ortada aşk falan olmadığı!
Bitmeyen kavgalarıyla ilgili haber görmediğimiz gün neredeyse yok!
Kısacık bir evliliğin kavgasının bu kadar uzun sürebilmesi şaka gibi! İki göz önünde insan olarak aranda anlaşırsın, sessiz sessiz yoluna gidersin, hem kendini hem aileni cümle aleme rezil etmeden...
Bu çift örneğinde ise, biz görmekten bıktık, onlar birbiriyle