Türkiye’nin en büyük efsanelerinden Zülfü Livaneli’nin 50’nci sanat yılı şerefine Sezen Aksu’dan Nükhet Duru’ya, Selda Bağcan’dan Kardeş Türküler’e, Yaşar’dan Teoman’a kadar 50 değerli sesin Livaneli şarkılarını yorumladığı ‘Bir Kuşaktan Bir Kuşağa’ albümü hazırlandı. Bu kıymetli projenin konseri ise ÇABA Derneği tarafından organize edildi ve muhteşem gecenin tüm geliri de derneğe bağışlandı.
50 yıldır milyonlarca kişi tek yürek söylediğimiz kült Livaneli şarkılarını kendisinden dinlemenin verdiği duygu bambaşka ama müzik dünyasının başarılı yorumcularından, Turhan Yükseler orkestrası eşliğinde dinlemek de ayrı bir keyif oldu.
Ömrümün en kıymetli anları...
Geceden aklımda en çok yer edenlere gelince... Feridun Düzağaç’ın “Livaneli Cumhuriyet kadar güzeldir”, Derya Köroğlu’nun “Hâlâ onun umut ışığında yürüyoruz” ve Sezen Aksu’nun Livaneli’ye hitaben “Hem dostun, hem bu ülkenin insanı olarak buradayım, sana minnetimi sunmak için. Bütün acılarımızı söylemişsin” sözlerinden çok etkilendim.
Kardeş Türküler’in ‘Leylim Ley’, Yaşar’ın ‘Gün Olur’, Kubat’ın ‘Memik Oğlan’ yorumları anlatılmaz yaşanır cinstendi. Minik Serçe’mizi dinlemek her zamanki gibi harika bir mutluluktu. Ayrıca esprili
Geçen pazar evimizin gerçek anlamda efsane bir misafiri vardı: Türkan Şoray... Annemle birbirlerini çok seven iki dost oldukları için ben de onunla vakit geçirmek, yakından tanımak gibi çok büyük bir şansa sahibim. Son olarak beni Instagram’da takip etmeye başladı, paylaşımlarımı beğendiğinde bir heyecanlanıyorum ki sormayın!
Türkan Sultan öylesine içten, doğal ve mütevazı ki; sanki sadece Türkiye’ye değil, dünyaya gelmiş en özel sanatçılardan biri değilmiş gibi davranıyor.
Kendisiyle ilgili güzel sözler söylendiğinde, saatlerce sohbet ettiğimiz kahvaltı masasında ona olan hayranlığımız dile geldiğinde utanıveriyor, duygusal bir konudan bahsedilirken hemen gözleri doluyor, onu tanıdıkça hayranlığım daha da sonsuzlaşıyor. Sohbet sırasında bazen bir anda heyecan basıyor beni. ‘Bir dakika, ben şu anda Türk sinemasının büyük efsanesiyle bir aradayım, inanamıyorum’ hissi yaşıyorum.
17 Kasım’da Azerbaycan’dan çok anlamlı bir ödül alacak Şoray. Avrasya Akademisi, Hazar Üniversitesi’nde düzenlenecek törende ona ‘Avrasya Efsanesi’ ödülü verecek. Ayrıca Avrasya Akademisi’nin üyelik diplomasıyla akademinin sadece 30 bilim ve sanat adamıyla sınırlı üye listesindeki ilk ve tek kadın
Demet Akalın’ın Elele dergisine verdiği röportajda hak yemekle ilgili söyledikleri günlerdir aklımdan çıkmıyor. Hakkımın öylesine hunharca yendiği zamanlar geçiriyorum ki, ondan beni bu derece etkilemiş olmalı.
“Şerefime Namusuma, Merve Özbey’in çıkış şarkısı olacaktı. ‘Hayır’ dedim, ‘O şarkıyı ben alacağım.’ Erdem Kınay dedi ki; ‘Bak bu şarkının hayrını görmeyeceğiz. Bu Merve’nin çıkış şarkısı.’ Çocuk gibi günlerce ağladım ve şarkıyı aldım. Şarkı, hit ve dünya listelerine girebilecek bir şarkıyken hiçbir şey olmadı. Hatamı anladım. Herkesin kısmeti kendine. Bir kere hak yedim hayatımda, o da Merve Özbey’inki. Şimdi nesi olsa koşturuyorum hemen” demiş Demet Akalın.
Akalın’ın hatasıyla sevabıyla her konuda bu kadar dobra ve açık sözlü oluşunu çok seviyorum. “Ben hak yedim” diyebilmek ve bunu kabul edebilmek yürekli insanların işidir. Öyle insanlar var ki, hem dibine kadar hak yiyor, hem de bunu göremeyecek kadar kör ve kötü.
Anlattıkları herkese ders gibi...
Düşünün ki, istisnasız söylediği her şarkı hit ve milyonların diline pelesenk olan Demet Akalın’ın ‘Şerefime Namusuma’ şarkısı istediği noktaya gelememiş ve bunu da hak yemiş olmasına bağlıyor. Bence bu anlattıkları hepimize
Dan Brown’ın ‘Da Vinci Şifresi’ isimli romanından uyarlanan film dünyayı ayağa kaldırmış, büyük ilgi görmüştü. Daha sonra aynı yazarın ‘Melekler ve Şeytanlar’ adlı eserinden uyarlanan film, izlenme rekorları kırdı ve şimdi de yine Tom Hanks’in başrolde olduğu, serinin son halkası ‘Cehennem’ gösterimde...
Söylemeden geçemeyeceğim; Tom Hanks 60 yaşına gelmesine rağmen aksiyon performansından hiçbir şey kaybetmemiş, bu yaşta ben bile o kadar koşamazdım.
Filmin konusu özetle şöyle; İngiltere Cambridge Üniversitesi’nde sanat tarihi ve simge bilim profesörü olan Robert Langdon, yaralı vaziyette Floransa’da bir hastanede
uyanır. Buraya nasıl geldiğini, neler olduğunu hatırlamamaktadır. Dante’nin ‘İlahi Komedya’ eseriyle bağlantılı bir sırrı çözdüğü takdirde ‘Dünyaya veba salgını yaymak isteyen’ birilerini durdurabilecektir.
İstanbul’un kıymetini biliyor muyuz?
Floransa’da başlayan film, Venedik’te devam ediyor ve İstanbul’da bitiyor. Yerebatan Sarnıcı filmdeki esrarın çözüldüğü yer. Tüm dünyanın izlediği bir Hollywood yapımında İstanbul’u görmek büyük keyifti. Sürekli terör olaylarıyla gündeme gelen Türkiye’nin aslında nasıl da görülmesi gereken etkileyici bir ülke olduğunu dünyaya
Bugün ülkemizin bir mucize sonucunda çağdaş ve özgür bir ülke haline gelmesini kutluyoruz. 29 Ekim, Atatürk’ün parçalanmış ve her parçası ayrı bir devlet tarafından paylaşılmış vatan toprağını Kurtuluş Savaşı’yla tekrar bütünleştirip özgür bir ülke yaratmasının 93’üncü yıldönümü...
Bu Cumhuriyet’i kurmak için hayatını veren binlerce genç yerine şimdi onu korumak için hayatını verecek milyonlarca genç var. Sanatçı Tolga Ertem; Atatürk’e ve Cumhuriyet’e olan takdirlerini 29 Ekim’de başlattığı bir resim sergisiyle anlatıyor. Davetiye o kadar anlamlı ki sizinle paylaşmak istedim:
İçimizdeki güç...
“Ne Mutlu Türk’üm Diyene cümlesiyle yetişmiş nesiller, içlerinde birer Mustafa Kemal hissederler. Hissetmeliler de... İlk kişisel sergimde Ata’mıza olan minnet ve vefa borcumun naçizane karşılığını verebilmeyi, ‘ben’ ve ‘biz’deki Mustafa Kemaller’in içlerindeki gücü bir kez daha hissedebilmelerini amaçlıyorum.
Ben Mustafa Kemal ruhumla ürettiğim, Ata’mızın çağdaş anlayışla yorumlanmış portrelerini, sen Mustafa Kemal olarak izle ve yeniden yorumla istedim. Sergideki resimler bu yoğun duygu ve enerjiyle yapıldılar...”
Ben bugün ilk iş olarak sergiyi izlemeye gideceğim. İstanbul’daysanız kaçı
Verdiği bir röportajda şiddet gören kadınlara susmamaları için seslenen Zuhal Topal’ın toplumu etkileyecek mesajlarının öneminden bahsetmiştim geçen hafta. Söyledikleri milyonlarca kişiye ulaşan isimlerin böyle konulara dikkat çekmesi büyük değer
taşıyor.
İlk gününden beri hiç kaçırmadan izlediğim ‘O Hayat Benim’ dizisinde ise, bu kez şiddet eğilimli erkeklere tokat gibi bir mesaj verildi. Dizide en sevdiğim karakterlerden olan, bayıldığım oyuncu Ahu Sungur’un hayat verdiği Hülya’nın, kızına tokat atan damadına isyan ederken söylediği; “Kadına vurduğunuz zaman daha mı çok erkek oluyorsunuz siz? Karısına vurana adam denir mi? Kadına vurana erkek denir mi?” sözleri topluma verilen çok güçlü bir mesajdı. Sungur’un etkileyici performansıyla birleşen bu sözler, bütün tüylerimi ürpertti. Aynı etkiyi diziyi izleyen milyonların da yaşadığına eminim.
Reyting rekorları kıran bir dizinin sahip olduğu gücü hâlâ önüne geçilemeyen toplumsal bir yaramıza, ‘kadına şiddet’ konusuna dikkat çekmek için kullanmasına helal olsun. Boşuna ‘O Hayat Benim’ aşığı olmamışım!
EROL EVGİN’LE NOSTALJİNİN EN GÜZELİ...
Türk pop müziğinin yaşayan efsanesi Erol Evgin, sonsuza kadar eskimeyecek eşsiz şarkılarını S
Türkiye’nin en başarılı aranjörlerini düşününce akla gelen ilk isimlerden biri Erdem Kınay. Yaptığı her işte farkını ve imzasını hemen hisseder, “Bu şarkıyı kesin o yapmıştır” dersiniz. Öyle kendine özgü ve benzeri olmayan bir tavrı vardır müziğinin...
Onu daha da özel kılan bir başka özelliğiyse yeteneğini ve birikimini sadece kendi kariyeri için değil; ışık gördüğü genç isimlere prodüktörlük yaparak da kullanıyor olması. Mesela, Merve Özbey gibi çok büyük bir yeteneği, desteklemese, adını hâlâ duymamış olabilirdik. Öyle ya, başarıyı hak eden nice yetenek şans bulamadığı için sesini duyuramıyor...
Kınay; yıllar boyunca hit şarkılara imza atmasının ardından çıkardığı proje albümleriyle ve inandığı gençlere müzik kariyeri yarattığı yapımcılık yönüyle bambaşka bir boyuta geçti. “Önümüzdeki zamanlarda ağırlıklı olarak genç yetenekleri keşfedip, onlara beste ve prodüktörlük yapacağım” diyor.
Yeni yeteneklere şans veriyor...
Başkalarının başarısına tahammül edemeyen, yükselme potansiyeli olanların başını ezen sayısız deneyimli ismin olduğu müzik dünyasında Erdem Kınay’ın ‘yeni yetenek kazandırma’ planı inanın çok değerli... Yolun başındaki genç bir isim için onunla featuring yapmak, böyle
Merak etmeyin ben de Sabahattin Ali’nin 1943’te yazdığı ama bugün yazılmış ve şarkıcı Madonna’dan söz ediyormuş gibi yapılan geyikten bahsetmeyeceğim. Yeteri kadar yazıldı, çizildi ve söylenmesi gerekenler söylendi. Bence programın en trajikomik kısmı skandal sözler sarf edildikten sonra telaşla araya giren ve kitabın yazıldığı tarihi söyleyen Jess Molho’dan sonra ortaya saçılan şaşkınlık sahnesiydi.
Sanki yapılan skandal yanlışın tamiri mümkünmüş gibi toparlama-düzeltme
gayretleri işi daha da batırdı.
Bu açıdan bakarsak...