“Sağlıkta yeni soygun formülü” başlıklı yazıma, İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Erdener Özer’den yorum geldi. Özer, tespit ve uyarılarımdan dolayı tebrik ederek başladığı yazısında, “Bu gerçekleri, İzmir Tabip Odası olarak yıllardır öngörüyor ve her ortamda söylüyoruz. Ne yazık ki, basın yoluyla bunları halka aktarmakta, onlarla bu gerçekleri paylaşmakta yetersiz kalıyorduk” diyerek, bu konudaki duyarsızlığından dolayı medyaya sitem ediyor.
Ülkemizde 2002’den beri uygulanan, temel hedefi sağlıktan para kazanmak olan “Sağlıkta Dönüşüm Programı”nı eleştiren Prof. Özer, söz konusu programın başlangıçta herkeste memnuniyet yarattığını ancak 2007 sonrasında, sistemin önemli aktörü hekimlerin mağdur edildiğini vurguluyor.
Prof. Özer, “Bu kez sıra, sistemin diğer önemli aktörü hastalara, yani vatandaşa geldi” diyor ve ekliyor:
“Son seçimlerden sonra ‘paran kadar sağlık’ dönemi olarak tanımlanabilecek, sağlıkta uygulanan dönüşüm programının son aşamasına gelindi. Katkı payları ile vatandaş cebinden sağlığa harcama yapacak, ucuz ilaç nedeniyle katkı payı ödemek yerine ilaç parasını karşılayacak. Böylece devlet, sağlık alanındaki kamusal rollerinden birini de terk etmiş olacak. Son
Kim ne derse desin, son zamanlarda huzurumuz kaçtı.
Pompalı tüfekli insan avcıları ile başımız dertte.
Psikopatlar, ellerini kollarını sallaya sallaya cinayet işliyor.
Öyle çakıyla, bıçakla da değil, pompalı tüfekle...
İşte yakın çevremizden birkaç örnek...
Buca’da, kendisine küfrettikleri gerekçesiyle tüfek kuşanan bir cani, kuzenler Ekrem ve Kazım’ı gözünü kırpmadan öldürdü.
* * *
İzmirli ekonomist Ayten Karadağ iki hafta önce önemli bir konuya dikkat çekmişti:
Sağlık Uygulama Tebliği’nde yapılan değişiklikle, vatandaşlar, aile hekiminin yazdığı reçete için devlete 3 lira ödeyecek. Bu para, 35 milyar lirayı bulan sağlık harcamalarını azaltmayacağı gibi vatandaşa da külfet getirecek. Bu hatadan dönmek gerek.
Kimseden ses çıkmadı.
Bu açıklamadan bir hafta sonra, Atatürkçü Düşünce Derneği Konak Şubesi, hepimizi yakından ilgilendiren bir konuya dikkat çekmek için eylem yaptı.
Eylem, Milliyet Ege’de “Paralı reçete, tansiyon yükseltti” başlıklı haberle duyuruldu.
Atatürkçü gençler, Aile hekimlerinin yapacağı muayene sonunda yazacakları reçete karşılığı vatandaşın 3 lira ödemek zorunda kalacağını, bu konuda herkesin bilinçlenmesi, bu konuda mücadele verilmesi gerektiğini haykırdılar.
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi 4. sınıf öğrencileri, bu eyleme destek verenlerin tansiyonunu ölçerek bir nevi promosyon sundular.
İzmir’de yaşayan herkesin ortak derdi oldu trafik...
Vapura veya metro kullanabilen, kendini şanslı sayıyor.
Bu iki ulaşım aracıyla işi olmayan, otobüse binmek zorunda kalan ya da özel otomobiliyle işine gitmesi gerekenlerin vay haline...
Sabah ve akşam saatlerinde insanı çıldırtan o trafik sıkışıklığı yüzünden ambulanslarda kim bilir kaç kişi hastaneye yetişemeden öldü.
Kim bilir kaç öğrenci, derse geç kaldığı için fırça yedi.
Kim bilir kaç kişi, işine zamanında gidemediği için kovuldu.
Üçyol’da metrodan inen vatandaş, Üçkuyular yönüne otobüsle devam etmek zorunda.
Eski dost düşman olmaz, diye bir atasözümüz var.
Peki eski düşman dost olur mu?
“Olmaz” diyorsunuz değil mi?
Ben de öyle diyordum ama CHP’deki örnekleri görünce, aklım karıştı.
İl Başkanı Tacettin Bayır’ı devirmek amacıyla başlatılan imza kampanyası sonundaki buluşmanın fotoğrafını görünce, geçmişte yaşananlar film şeridi gibi gözümün önünden geçiverdi.
Dün birbirlerine söylemedik laf bırakmadılar, bugün dostluğa, muhalefete kadeh kaldırıyorlar!
El ele verip CHP’yi kurtarmaya (!) çalışanların, geçmişte birbirlerine karşı nasıl kin ve nefret dolu olduklarını, örneklerle hatırlayalım.
Soğuk espri sezonunu kapatıyorum.
Yanlış okumadınız, titreden esprilere kış nedeniyle ara veriyorum.
Çünkü dostlarım, özellikle de sevgili kızım, kışın geldiğini, havaların iyiden iyiye soğuduğunu, bu yüzden artık karşımdaki insanları donduracak esprilerden uzak durmamı söylüyor.
Zaten Hamdi ağabeye (Türkmen) de söz verdim. Gazetede sağlıklı kimse kalmayacak diye endişe ediyor!
Sezonu kapatırken, izninizle zuladakileri sizlerle paylaşayım.
Söz, ilkbahar gelmeden sizi üşütecek, titretecek espri yapmayacağım!
Aman dikkat! Eğer gripliyseniz, bu yazıyı sakın okumayın!
Buca Belediyesi’nde CHP’li 25 üye vardı.
Hasan Kurt, “Gördüğü lüzum” üzerine, Meclis üyeliğinden ve Bütçe Komisyonu’ndaki görevinden istifa etti. Dönmek niyetinde değil.
Topu topu 24 kişiler ama darmadağın olmuş durumdalar.
Buca Belediye Meclisi’ndeki CHP Grubu gibi bölünmüş, bölünme ne kelime, paramparça olmuş bir grup, hiçbir Meclis’te yoktur herhalde.
Levent Köstem, Osman Ergündoğar, Güngör Kaya’dan oluşan bir üçlü var ki, her türlü yolsuzluğun, çirkinliğin üzerine gidiyor. Yanlışa yanlış dedikleri için de pek sevilmiyorlar.
Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar, diye boşuna dememişler.
Bir zamanlar bu grupla birlikte hareket eden Adnan Öztekin, galiba şimdilerde tarafsız takılıyor.
Mail kutumuz doldu taştı. Dört bir yandan mesaj yağdı. “Flaş flaş flaş! AKP İzmir Milletvekili Rifat Sait, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Makedonya’ya gidiyor.”
Bir süre sonra yine mail bombardımanı...
Aynı derneklerden, aynı kişilerden...
Rifat Sait, Başbakan’ın ABD gezisine de katılmış da...
Şimdi Makedonya’nın başkenti Üsküp’e gidiyormuş da...
Bu kadar reklama ne gerek varsa...
* * *