Bayramın son günü: İlk bakışta aşk

24 Ağustos 2012

Bazen insan ilk bakışta bir eve veya araziye de aşık olabilir. Olmalıdır da. Bu günlerde ev almak isteyen birkaç arkadaşıma verdiğim öğüt bu: Aşık olmazsan satın alma. İnsanın hayatının büyük bir bölümünü geçireceği yer, dönmek istediği, içinde bulunmaktan mutluluk duyduğu bir yer olmalı. Odaları, dışarıyı içeri getiren pencereleri, resimli ve fotoğraflı duvarları, yemeklerin pişirilip yendiği mutfağı, müzik ve film dolu salonuyla insana huzur ve zevk vermeli. Sevilmeyen ev ağır bir yüktür. Bitli bir palto gibi sırtında taşır onu. Aynen sevilmeyen bir vücut gibi.

İnsan aşık olmalı satın alacağı eve ve mümkünse, ev de ona aşık olmalı.

20 sene önce

Yirmi seneyi geçti. Güneşli bir nisan sabahıydı. Geriye kalan tek menteşesinin üzerine yıkılmış, yağmurların eskitip gümüş para rengi verdiği bir kapıyı itip bir bahçeden içeri girdim. İncirin yanına kadar yürüdüm. Hava kokulu, ışık Akdeniz parlağı idi. Çevresinde beş on koyun, beyaz gömlekli bir çoban karşıma çıktı. Bir koyunun üzerinde bir güvercin duruyor, koyun nereye giderse onunla gidiyordu. İlk defa böyle bir şey görüyordum. Altı dönümlük toprağın sağ tarafı boydan boya servilerden bir duvardı. Arazinin sonuna kadar

Yazının Devamı

İsimleri isimlendirmek

23 Ağustos 2012


Lale, sümbül, çiğdem gibi “soğanlı” çiçeklerin vatanı yazların uzun, sıcak ve yağmursuz olduğu yerlerdir. Soğan, hem tohumdur, hem bitkinin yaşamını sürdürmek için besin depoladığı ambar, hem de yazın içinde uyuduğu yer. Sonbaharda, toprak ıslanıp soğuyunca, günler kısalınca, soğan uyanır, kök ve yaprak büyütmeye başlar. Bir gün yaprakların arasından, bir sapın ucunda, muhteşem bir çiçek çıkar. Anadolu’dan başlayıp, Azerbaycan ve İran’ı geçtikten sonra Orta Asya bölgesinde ta Çin hududuna kadar uzanan bölge soğanlı bitki cennetidir. En büyük bitki zenginliği, açık ara, bizdedir. Avrupa, soğanlı çiçekleri, Türklerin İstanbul’u fethinden sonra, oraya yolladığı elçiler aracılığıyla tanımaya başladı.
Fatih’in Topkapı sarayında çalışan, bostanlarını eken ve şehrin meydanlarını çiçeklendiren 920 bahçıvanı vardı. Bu bahçelerdeki fazlalıklar, düzenli olarak, şehrin çiçek pazarlarında satılırdı. Bu bahçelerin sultanı lale ve sümbüldü. Çinileri, tabakları, sultanların giysilerini süsleyen lale çiçek aşığı Osmanlı hanedanının sembolü oldu.
Sultan II Selim, 1571’de, bu günlerde Suriye’de yerle bir edilmekte olan Azzaz’a ferman yollayarak 50.000 lale soğanı gönderilmesini emretti.

Yazının Devamı

Sadaka ile yaşayan kadın

22 Ağustos 2012

Ozanköy

Bayramın birinci günü Bach dinleyip börülce ayıklıyorum. Acı badem ve kurutulmuş gülle tatlandırılmış çay içiyorum.
Bir kelebek bahçeye açılan kapının camlarında çırpınıp duruyor. Dışarısını görebildiğine göre neden dışarı çıkamadığını, neyin kedine mani olduğunu anlayamıyor. Kalkıp kapıları açıyorum, bu defa salonun diğer ucunda, dağa bakan pencereye uçup onun camlarından dışarı çıkmayı deniyor. Geri dönüyor. Tam dışarı çıkacakken kapıdan ikinci bir kelebek giriyor. Bir süre eşikte zafer dansı yaptıktan sonra, o, kelebeklere has inmeli çıkmalı uçuşla, sessizliğin içinde uzaklaşıp gidiyorlar.
İnce belli bir arı üst kata çıkan merdivende asılı aynanın arkasına çamurdan yuva yapıyor. İçine yumurtalarını koyacak. Oturduğum yerden ara sıra vızıltısını duyuyorum. Üst kattaki pencere sürekli açık olduğu için oradan giriyor ve çıkıyor.

Gürültü ve sükunet...
Vakit erken. Derin bir sessizlik var ve bu bayramın ilk gününün en çok sevdiğim yanı. Kimse çalışmıyor, kimse bir yere gitmiyor, kimse gürültü çıkarmıyor. Bach’ın (1685-1750) çello için yazdığı altı süitin sonuncu ve en şen olanını dinliyorum. Bach kadar dahi müzisyenler olsa bile artık böyle müzikler yazılamaz

Yazının Devamı

Küçük rol yoktur

18 Ağustos 2012

On yedi yaşındaki kızım Sara İngiltere’de tiyatro öğrenimi görüyor. Senede birkaç defa, okulda sunulmak üzere, bir piyes çalışıyorlar.
Geçenlerde, yeni sahneye konacak bir müzikalde ona verilen rolü küçük bulduğu için öğretmenine şikâyete gittiğini anlattı.
Öğretmeni onu dinlemiş ve “Küçük rol yoktur. Küçük aktör vardır” demiş.
Bu lafa bayıldım.
Önemli olan rolün büyüklüğü değil ne kadar iyi yapıldığıdır.
Önemsenmeyecek kadar küçük rol yoktur. Küçük rollere küçük aktörler burun kıvırır. Büyük aktörler, büyük küçük rol ayırmaz, bütün rolleri mükemmel yapar. Küçük olsun olmasın, her rol mükemmellik talep eder. Büyük küçük, bütün parçaları mükemmel olan şey mükemmel olur.
Harika değil mi?

Yazının Devamı

Suriye: Yazı, ben kaybediyorum tura, sen kazanıyorsun...

17 Ağustos 2012

Aktif olarak Suriye devlet başkanı Esad’ı devirmeye çalışmak, kuruluşuna beri Türkiye’nin işlediği en büyük dış politika hatasıdır.
Dünyada Esad’ın devrilmesini isteyen birçok devlet var. Ama içlerinde sadece biri, Türkiye, topraklarını muhaliflerinin üssü haline getirdi. Suudi Arabistan ve Katar ile birlikte, Esad’a karşı çarpışanlara silah ve para ile destekliyor. Esad’ın devrilmesi için NATO müttefiklerini silahlı bir müdahaleye ikna etmeye çalışan tek NATO ülkesi Türkiye’dir. Libya’da NATO’nun askeri müdahalesini mümkün kılan o ülkede meydana gelecek bir rejim değişikliğinin uluslararası dengelerde önemli etki yapmayacak olmasıydı.
Suriye’de durum değişiktir. Burada İran ve Rusya’nın ve hatta Çin'in, Esad ve Baas Partisi’ne bağlı hayati çıkarları var. Esad’ın yerini Batı yanlısı bir yönetimin alması ABD ve İsrail’i rahatlatacak, Rusya ve İran’ın bölgedeki çıkarlarına büyük darbe vuracak.
İran’ın Ortadoğu’da İsrail’e karşı yürüttüğü kampanyanın kilit ülkesi Suriye’dir. Hizbullah ve bölgedeki diğer müttefikleriyle ilişkisinde Suriye’nin yeri doldurulamaz. Rusya’nın ise Akdeniz’deki tek tutunduğu yer Suriye’dir.
Rusya ve İran, Suriye’de bir yönetim değişikliğine,

Yazının Devamı

Merak olmayan yerde bilge olmaz ‘Davutoğlu’ olur

16 Ağustos 2012

Suriye’deki çatışmaların ortaya çıkardığı en önemli gerçeklerden biri bu ülke hakkında hemen hemen hiçbir şey bilmediğimizdir.
Korkunç Bush ve korkunç muhafazakârları Irak’ı işgal ettiğinde de bu ülke hakkında çok az şey bildiğimizi fark etmiştik.
Yarın öbür gün İran altüst olduğunda, yüzyıllardır rakip olduğumuz bu ülke ile ilgili bilgimizin de çok yüzeysel olduğunu keşfedeceğiz.
Amerikalılar Mars’a yolladıkları laboratuvara bizde olmayan bir şeyin adını verdiler – “Curiosity.” Merak...
Çevremizdeki ilginç, karmaşık, korkunç ve güzel ülkelere karşı duyduğumuz merak sıfıra yakın.
İran ve Arap ülkeleri diplomatlarımızın tayin olmak istemedikleri yerlerin başında gelir.
Medya savaş halleri dışında hiçbir zaman bu ülkelere önem vermez.

Yazının Devamı

AKP’ye kılıçlı bir çözüm

15 Ağustos 2012

Frigyalılar kralsız kalmıştı. Bir kahin başkente öküz arabası ile giren ilk kişinin kral ilan edilmesini buyurmuş. Şanslı kişi Gordios adlı bir köylü olmuş. Rahipler onu kral ilan etmiş. Oğlu, babasının kağnısını tanrılara adamış, arabayı Gordion’daki kraliyet sarayının önündeki bir sütuna kızılcık kabuğu ipi ile bağlamış. Karmaşık bir de düğüm atmış.
Milattan önce 333’te, Büyük İskender, kışı Gordion’da geçirirken birkaç defa düğümü çözmeye çalışmış. Beceremeyince kılıcını çekmiş ve bir darbeyle ikiye ayırmış.
O gün bu gündür zor sorunları kestirmeden çözmek için bulunan formüllere “Gordion düğümünü çözmek” denir.
AKP’nin de böyle bir düğümü var. Bu düğüm parti tüzüğünün 132’inci maddesidir. Buna göre: “Ak Parti listelerinden aday gösterilip seçilmiş olan milletvekilleri en fazla üç dönem aday gösterilebilir.”
Bu madde uygulanırsa AKP’nin önde gelen hemen hemen bütün simaları gelecek seçimlerde aday olamayacak.
Erdoğan için bu bir daha geri dönmemek üzere, başbakanlığı terk etmek demektir. Ama o siyaset sahnesinden ayrılmaya hazır değil. Gül, 2014’de, cumhurbaşkanlığını bıraktığında, o mevkiye seçilmek ve Çankaya’dan Türkiye’yi yönetmek istiyor.
Gül’ün de arzusu

Yazının Devamı

Kumlara basmadan denize girmiş olsan da yine gel

11 Ağustos 2012

Bahçemde her mevsimde meyve var. Şimdi incir zamanı. Üç incir ağacım var. İkisi bir önceki ev sahibinden kaldı. Biri, asırlık olanı, ev kadar yüksek, diğeri duvar gibi geniş. Üçüncü incir evin batıya bakan duvarı ile bahçe duvarının kesiştiği yerde kendiliğinden çıktı. Temellere zarar vermemesi için onu kesip duruyorum ama yeniden, daha güçlü bir biçimde geri dönüyor. İtiraf etmeliyim ki bu kesme işini gönülsüzce ve yarım yamalak yapıyorum çünkü bu istenmeyen ağacın incirleri diğerlerinden daha geç olgunlaşıyor ve daha leziz. İncirlerin olmaya başladığı haberini kuşlar verdi. Kuşlar, nasıl derler, ağaçları kuşbakışı gördükleri için incirlerin yuvarlak, sert ve zehir gibi olma durumundan yumuşak ve tatlı olma durumuna geçişini benden daha iyi izliyor. Adem ile Havva’nın da farkına vardığı gibi, incir yaprakları iridir. Kuşlar ağaca konarken kanatları yapraklara çarpar, özellikle söz konusu olan saksağan, karga veya yabani güvercin gibi iri bir kuş ise, ta uzaktan duyulan bir yaprak çırpma sesi duyulur. O zaman incirlerin olgunlaşmaya başladığını anlarsınız.

Geceleyin yaprakları çırpan meyve yarasalarıdır. Eski Roma’da en önemli meyveler zeytin, ardından incir idi. Zenginler

Yazının Devamı