Aktif olarak Suriye devlet başkanı Esad’ı devirmeye çalışmak, kuruluşuna beri Türkiye’nin işlediği en büyük dış politika hatasıdır.
Dünyada Esad’ın devrilmesini isteyen birçok devlet var. Ama içlerinde sadece biri, Türkiye, topraklarını muhaliflerinin üssü haline getirdi. Suudi Arabistan ve Katar ile birlikte, Esad’a karşı çarpışanlara silah ve para ile destekliyor. Esad’ın devrilmesi için NATO müttefiklerini silahlı bir müdahaleye ikna etmeye çalışan tek NATO ülkesi Türkiye’dir. Libya’da NATO’nun askeri müdahalesini mümkün kılan o ülkede meydana gelecek bir rejim değişikliğinin uluslararası dengelerde önemli etki yapmayacak olmasıydı.
Suriye’de durum değişiktir. Burada İran ve Rusya’nın ve hatta Çin'in, Esad ve Baas Partisi’ne bağlı hayati çıkarları var. Esad’ın yerini Batı yanlısı bir yönetimin alması ABD ve İsrail’i rahatlatacak, Rusya ve İran’ın bölgedeki çıkarlarına büyük darbe vuracak.
İran’ın Ortadoğu’da İsrail’e karşı yürüttüğü kampanyanın kilit ülkesi Suriye’dir. Hizbullah ve bölgedeki diğer müttefikleriyle ilişkisinde Suriye’nin yeri doldurulamaz. Rusya’nın ise Akdeniz’deki tek tutunduğu yer Suriye’dir.
Rusya ve İran, Suriye’de bir yönetim değişikliğine, ancak, kurulacak yeni rejimde çıkarlarının garanti altına alınması halinde izin verir. Bu olmazsa Suriye yıkılır ama savaş, Esad’lı veya Esad’sız, uzun yıllar devam eder. Lübnan’daki iç savaşın 16 yıl sürdüğünü hatırlayalım.
Hangi ülke, ne yapıyor?
Batı bunların farkında olduğu için müdahale konusunda gönülsüzdür. ABD, bırakın bölgeye asker yollamak, Suriye’nin kuzeyinde uçuşa yasak bir kuşak ilan etmeye, göçmenler için bir tampon bölge kurmaya bile taraftar değildir. Rusya ve İran ile dolaylı olarak savaşmak, bölgeyi daha fazla istikrarsızlaştırmak istemiyor.
Ahmet Davutoğlu’nun akılsız politikalarının peşine takılmış olan Hükümetin, nedense, böyle bir gailesi yok.
Davutoğlu’nun Suriye politikasında eşsiz bir simetri var: Esad gitse de, kalsa da Türkiye kaybedecek.
Muhaliflere yardım ettiği için Suriye ve İran Türkiye’ye ellerinden geldiği kadar zarar vermeye çalışacak ve bunun için PKK’yı kullanacak. Türkiye’nin Kürt sorunu yeni ve vahim bir boyut kazanarak hükümeti tehdit eder hale gelecek. Irak’ın kuzeyinde bağımsızlığa gebe olan Kürt hareketi, er veya geç, Suriye’nin kuzeyindeki, Kürtleri de içine alarak genişleyecek.
Davutoğlu’nun becerisizliğini deha düzeyine yücelten Türkiye’yi Suriye ile açık İran ile gizli çatışma ortamına sokarken Ankara’nın Bağdat yönetimi ile de arasını açmak ve İsrail’le olan husumeti sürdürmektir.
Ülkenin doğu ve güneyindeki 1672 kilometrelik hudut boyunca tek müttefiki (şimdilik) kuzey Irak’taki Kürt bölgesidir.
Davutoğlu gitmez veya aklını başına toplamazsa Erdoğan’ın da Türkiye’nin de başına büyük dert açacak. Göreceksiniz.