Bunlar rekor sayılabilecek bir süratle elimize aldığımız potansiyel bir krizin floş royalidir.Ama piyasalar risk karşısında Indiana Jones gibi soğukkanlı. Dün piyasa aktörleri arasında küçük bir araştırma yaptım ve onlardan şunları duydum.Türkiye finans sektöründeki genel müdür ve analistlerin çoğu artık Türktür. Bunların krize yaklaşımı temkinli ve soğukkanlı oldu. Dışarıya yazdıkları raporlarda, risklerin arttığını belirtmekle beraber paniğe kapılmak için neden olmadığının altını çizdiler. Eskiden bir orgeneralin üniformasından düğme kopsa piyasalar paniklerdi. Ordu hükümete muhtıra verdi, hükümet orduya kafa tutu. Temmuzda sonucu kestirilemeyen bir erken seçim yapılacak. Cumhurbaşkanlığı seçimi, fitili yanık barut fıçısı gibi, önümüzde duruyor. Anayasa değişiklikleri gündemde. Hazine bonosu ve hisse senedi piyasasına, çoğunluğu yabancı, büyük oyuncular egemendir. Yabancı yatırımları 75 milyar dolar civarındadır. Büyük yatırımcılar daha deneyimli, uzak bakışlıdır ve siyasi gürültüye pabuç bırakmazlar.Türkiye büyük kalkınmakta ülkeler arasında en yüksek faizi ödüyor. Japonya'da üç aylık faiz yüzde 0.50, Amerika Birleşik Devletleri'nde yüzde 5 civarında iken, Türkiye'de yüzde
Farz edin ki bir Japon bankasından 1000 yen borç alıp Amerikan dolarına çevirdiniz, Amerikan hazine bonosuna yatırdınız. Amerikan bonosu yüzde 4.5, Japon bonosu yüzde 0 faiz ödüyor. Kârınız yüzde 4.5'tir. Eğer yatırdığınız her birim para için 10 birim borç alabilirseniz kârınız çok daha büyük olacak: yüzde 45. Bunun adı "yen carry trade"dir. Kârın büyüklüğü carry trade'i (keri treyd okunuyor) son yılların en sık kullanılan finansal araçlarından bir haline getirdi. Tahminlere göre 2007 başlarında carry trade işlemleri bir trilyon dolar civarındaydı. Yukarıdaki dolar/yen kurunu örneği basitleştirmek için ben uydurdum. Ama gerçek kurdan fazla uzaklaşmadım. Economist'in son sayısına göre ABD'de üç aylık faiz yüzde 5.23, Japonya'da yüzde 0.57dir. ABD doları/yen'i örnek almamın nedeni bu iki para biriminin carry trade'inin en fazla olmasıdır. Carry trade düşük faiz getiren bir para biriminden borçlanıp krediyi yüksek faiz getiren bir para birimine yatırmaktır. Sevgili Türkiye'mizde üç aylık faiz oranI, ağız sulandırıcı bir %19.09 dur. Türk Hazine bonosu almak kokain alıp satmaktan sonra dünyadaki en kârlı işlerden biridir. Bu nedenledir ki ekonominin istikrara kavuşmaya
Mevcut partiler arasında, meydanların alışkın olmadığı bu büyük ve sakin kalabalıkların özlemlerini gerçekleştirecek, bırakın gerçekleştirmeyi, dillendirecek parti yoktur.Türkiye'de gerçek siyasi parti olarak bir tek AKP var. Gerisi boşluk ve beyanattır. AKP'nin sağındaki partiler MHP, DYP, ANAP baraj ruleti oynuyorlar. DYP ve ANAP eski varlıklarının gölgesi olmaktan kurtulamadılar. MHP kendini ebediyen marjinal kalacak politikalara kilitledi. Cumhuriyet var. Halk var. Ama partisi yok. AKP'nin din bezirgânlığından bıkan halkın Ankara ve İstanbul'da yaptığı gösterilerin işaret ettiği en önemli gerçek budur. Halk, partisini arıyor. CHP bütün ışıltıları yutan siyasi bir kara delik haline geldi.CHP Ankara ve İstanbul mitinglerinden pay çıkarmaya çalışarak kendini aldatıyor. Onlar bu kalabalıkları toplayamazlardı. Bu mitingler ne kadar AKP karşıtı ise o kadar da CHP karşıtıdır.CHP Türkiye'yi yok olmaktan kurtaran, Atatürk döneminde tarihimizi değiştiren reformların mimarı olan, İnönü döneminde gönüllü olarak iktidarı muhaliflerine devrederek demokrasiye kapı açan partinin grotesk bir karikatürü haline geldi. Deniz Baykal muhtemelen taraftarlarının çoğunun kızgınlık beslediği
Hükümet ne dedi?Ben seçilmişim. Sen atanmışsın. Benim memurumsun. Sesini kes. İstediğimi yaparım, dedi.Ne olacak?Ya asker geri adım atacak, ya hükümet. Ya hiçbiri atmayacak, çarpışacaklar.Askerin en az iki nedenle geri adım atması, hadi imkânsız demeyelim, zordur. Bir. Gül cumhurbaşkanı seçildikten sonra ağzını açtığında (veya açmadan önce) hükümetin genel kurmay başkanını (ve belki de diğer kuvvet komutanlarını) azletmesi imkan dahiline girecek. Bunu biliyorlar. İki. Sözünü dinletmeyen komutan büyük otorite kaybına uğrar. Hükümet Gül'ün adaylığı konusunda geri adım atar mı? Ata da bilir atmaya da...Gül cumhurbaşkanı seçilirse ne olur?Bence sıkıntı olur. Konu demokratik platformdan uzaklaştı, askerlerle AKP arasında "Kimin dediği olacak" çekişmesine dönüştü. Asker bu noktada çark ederse bir daha sesini çıkaramayacağını bildiği için kendini bir şeyler yapmak zorunda hissedecektir. Asker ne dedi? Gül'ü cumhurbaşkanı seçme. İrticanın ölçüsünü kaçırdın. Kendine gel, dedi. Piyasalar panik düğmesine basıldığında neler olacağını çok iyi bildikleri için dün krize ölçülü reaksiyon verdiler. Piyasalar derken, büyük parayla oynayan ve hâkim durumda olan yabancıları kastediyorum. Hisse
Bir adım daha atıp genel kabul görecek, kucaklayıcı bir kişiyi cumhurbaşkanı adayı gösterseydi, şimdi bulunduğumuz yerden bir ışık yılı ileride olacaktık.O adımı atmadı. Abdullah Gül'ü aday göstererek attığı birinci adımdan da geri döndü. Geri döndü, çünkü cumhuriyetin en güçlü üç makamının (Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Meclis Başkanlığı) üçünün de dini ideolojiye dayalı bir partinin kontrolüne geçmesinden endişe edenler için Erdoğan ile Gül arasında bir fark yoktur. Aynı sikkenin iki ayrı yüzüdürler.Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığından vazgeçmedeki amacı, AKP dışında kalanlara taviz vererek onları sakinleştirmek ve gönlünü almak değildi. Erdoğan kendinden beklenmeyen bir adım attı ve cumhurbaşkanlığına adaylığını koymadı. Onun oyun planı bellidir. Devletin bütün kilit noktalarına kendi gibi siyasi İslamcıları yerleştirmek. Bunu, iktidara geldiği günden bu yana yetkisi dahilindeki bütün makamlara ehil olanları değil, siyasi İslamcıları seçmesinden biliyoruz.AKP döneminde ehliyetin sadakatten üstün tutulduğu bir tek tayin yoktur. Bu, geri kalmanın en sağlam formülüdür. Erdoğan'ın adamları hem ehil hem de sofu olsalardı belki karşı çıkmak kolay olmazdı. Ama maalesef öyle değil. Köşk'e
Bu tür dedikoduların doğruluğunu kanıtlamak çok zordur. Ama gelişmeler söylentilerin tamamen gayri ciddi olmadığı izlenimini veriyor.Hatırlanacağı gibi, 2005'te, yüzde yüzü devlete ait olan Türk Telekom'un (TT) yüzde 55'i taksitle 6 milyar 550 milyon dolara Suudi-Lübnan şirketi Oger Telecom'a satıldı. Oger kısa bir süre önce bir bankalar sendikasyonundan 3.7 milyar dolar kredi alarak Hazine'ye borcunu kapattı, elindeki hisseleri mülkiyetine geçirdi. Özelleştirme yapılmadan önce sektör liberalleştirilmeli, TT dışında oyunculara yer açılmalıydı. TT'nin devlet tekelinden özel sektör tekeli haline dönüşmesi önlemeliydi. Özelleştirildikten sonra kontrolü Oger Telecom'a geçen Türk Telekom'un güçlü siyasiler ve bürokratlar tarafından kollandığına dair yoğun söylentiler var. TT dahil Türkiye'deki operatör cirosunun 13-14 milyar dolar arasında olduğu tahmin ediliyor. Bunun sadece yüzde 2si TT, Turkcell, Vodafone ve Avea dışındaki özel sektör işleticilerine aittir. Bazı Avrupa ülkelerinde bu oran yüzde 40 civarındadır.Sektörü liberalleştirecek yasa tasarısı hazırdı. Ama tasarı özelleştirmeden önce yasalaşmadığı gibi özelleştirmeden sonra da yasalaşmadı. Tasarı bir ara Meclis gündeminde ön
Muhalefet krizi ana muhalefetteki partinin iktidara gelme şansının sıfır olduğu ve sıfır kalacağı durumlarda ortaya çıkar. Bu halde, halka siyasi partiler halinde geçerli seçenekler sunmak olan demokrasi işlemez.Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) geçerli bir seçenek değildir. CHP'nin seçimle iktidara gelme olasılığı cehenneme kâr yağması olasılığından küçüktür.CHP entelektüel içerikten yoksundur. Türkiye'nin hiçbir büyük sorunu için çözüm planı yoktur. (Varsa bunları titizlikle gizliyor.) Halktan kopuktur. Ortanın solunda değil, sağın sağındadır.Türkiye gençtir. CHP ihtiyardır. Türkiye değişmek istiyor. CHP aynı kalmak istiyor. Hükümet krizi bütün demokratik ülkelerde olur. Ama Türkiye'den başka muhalefet krizi olan bir ülke yoktur. Deniz Baykal ve köhnemiş politbürosunun CHP'yi götürebileceği en uç nokta, olduğu yerdir. CHP'nin durumu iktidardaki partinin dini bir ideolojiye sahip olmasının, Türkiye için gündeminin ne olduğunun kesin olarak bilinmesi kadar endişe vericidir.Çünkü demokrasiye fırsat vermiyor.Türkiye'de ilk çok partili seçimi yapıp demokrasiye kapıyı açmış olan parti demokrasiyi bloke ediyor.Baykal, CHP'yi siyasi kariyerinin esiri etti. CHP bu esareti gönüllü olarak
Türkiye, ilk defa, aynı İslami ağacın kökünden çıkmış Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve Başbakan'a sahip olacak. Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığına adaylığını koymasının yaratacağı huzursuzluğun Gül manevrasıyla bertaraf edilmesinin kısa vadede iki sonucunu göreceğiz. AKP genel seçimleri çoğunlukla kazanıp ikinci defa tek başına iktidar olacak.Ekonomik politikalar olduğu gibi devam edecek. Her iki gelişme, içeride ve dışarıda iş dünyası tarafından memnuniyetle karşılanacak, Gül'ün cumhurbaşkanlığına sıcak bakılmasına neden olacaktır. Aynı veya benzer nedenlerle Amerika Birleşik Devletleri dahil, Batılı hükümetler de Gül'ün cumhurbaşkanlığını destekleyeceklerdir.Teorik olarak Gül'ün adaylığı Türkiye'nin beş yıl daha istikrar içerisinde yaşayacağı anlamına geliyor.Gerçek hayatta böyle olacak mı?Bence yürütmenin bütün kademelerinin AKP'nin eline geçmesi bildiğimiz Türkiye'nin sonunun başlangıcıdır. Abdullah Gül'ün seçilmesiyle Çankaya'da ilk defa Arapçası İngilizcesinden iyi bir cumhurbaşkanı olacak. Türkiye nerede biteceği öngörülmesi mümkün olmayan bir İslamlaşma ve sağcılaşma sürecine girecek. Meclis Başkanı Bülent Arınç'ın geçen haftaki konuşmasında alışılmasını istediği