Ama geçen sene 3.300.000 iç hat yolcusu Ankara Esenboğa Havaalanı'na gelip gitti. Bunların büyük çoğunluğu günübirlik İstanbul'dan gelen işadamı ve kadınlarıdır. Sayıları her geçen yıl artıyor. 2005'te bu trafik bir yıl öncekine nazaran yüzde 25 daha azdı. Bu yılın ilk dört ayında geçen yıla oranla yüzde 24 artış oldu. On binlerce işadamı ve kadınının her gün oturdukları yerden kopup içinde yaşadıkları ülkenin başkentine gitmeleri sadece bize has bir olgudur.Bu sonsuz hicret neyi gösteriyor? Türkiye'nin ne kadar merkezden yönetildiğini, ne kadar bürokratik bir ülke olduğunu, ne kadar çok şeyin bakanların ve bürokratların iki dudağı arasında olduğunu. Ankara ne turizm merkezidir, ne endüstri, ne de finans. Ve ne de, politika ve bürokrasiyi dışarı bırakacak olursak, herhangi bir şey. Bir kuruluşun devletle ne kadar çok işi varsa o kadar çok Ankara'ya adam göndermek zorundadır.Müteahhitlerin bütün işi devletle olduğu için, herkes gibi İstanbul'a kaçmış olsalardı, her gün Ankara'ya gidip gelmek zorunda kalacaklardı. Bu ıstıraba katlanmamak için Ankara'da kalmayı tercih ettiler.Onlar dışında herkes tüydü.İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'na kayıtlı şirketlerden hiçbirinin merkezi Ankara'da değil. Büyük bankalardan sadece Ziraat ve Halk hâlâ Ankara'da yaşıyor. Özelleştirmeden sonra ilk iş olarak onların da İstanbul'a taşınacaklarına emin olabilirsiniz. Bir tek kimler kaldı? İşadamları için Ankara gerçekten ıstıraptır. Saat 15.00 Ankara-İstanbul uçağında yer bulmak çok zordur çünkü sabahın ilk uçaklarıyla gelenler işlerini gördükten sonra Ankara'da öğle yemeği bile yemeden geri dönmek için sabırsızdırlar. Ankara'da gereğinden bir saniye fala kalmamak için Türk Hava Yolları'yla gidip Pegasus veya Atlas'la geri dönen işadamları tanıyorum. Hafta sonra Ankara Sheraton ve Hilton'da in cin top oynar.Ankara'da çalışabilirsin ama oynayamazsın.Ankara Türkiye'deki en büyük kasabadır. Nüfusu dört milyonu aşmasına rağmen (ne yapıyorlar?) bir türlü dört dörtlük bir metropol olamadı. Metazori bir yer olarak kaldı.Bu merkeziyetçilik, savurgan, randımansız, yetersiz, verimsiz ve sevimsizdir. Sadece işadamları için değil. Valiler ve belediye başkanları da birçok işlerini halletmek için bakanlıkların koridorlarını aşındırmak zorundadır.Sıkıysa bunun değişmesi gerektiğini söyleyin de, memleketi bölmeye kalkıyorsunuz diye sizi ilk elektrik direğinde sallandırsınlar. mmunir@milliyet.com.tr İş çok, oyun yok