Saat deyip geçmeyin. 1700’lü yılların ikinci yarısında, John Harrison’ın hatasız çalışan saati bulmasıyla, gemiler kaybolmadan okyanus geçmeye başladılar. Bu buluş denizciliği geliştirerek Avrupa’dan Amerika’ya doğru kolonileşme ile tarihi değiştirdi
1 Ocak günü gazetemizin yazarı
Fikret Bila’nın saat üzerine harika bir yazısı vardı. Bila zaman kavramı ve saatten söz ederken, John Zerzan ve “Gelecekteki İlkel” kitabına atıfta bulunarak bize şunları hatırlattı: “Saatle birlikte insan, insanı kontrol etmeye başladı... Yaşamı zamana göre düzenleyen ilk güç kilise idi. İlk vurmalı ve yelkovanlı saati Papa
II. Sylvester 1000 yılında icat etti... İnsanların yarı aç, yarı tok çalıştırıldığı sanayi devrimi döneminde kapitalizm için saatin buhar makinesinden de önemli bir icat olduğunu savunuyor filozoflar...”
Fikret Bila’nın yazısı bana ilham verdi ve bu yazıyı hazırladım. Saati M.Ö. 4000 yıllarından itibaren Hititler ile Mısırlılar güneş saatini bularak kullanmaya başladı. Sonrasında çok değişik aşamalar kaydetti. Ama esasında saat, denizcilik tarihini ve dolayısıyla da dünya tarihini değiştiren en önemli buluştur. 1735 yılında, John Harrison’un kusursuz işleyen saati icat
Bozburun Yat Kulübü, dünya yelkenciliğinin Formula’sı Extrem 40 yarışlarının İstanbul ayağı için bir Türk ekibi oluşturdu. Takımın koçluğuna da bu yarışların öncüsü dünya ve olimpiyat şampiyonu Mitch Booth’u getirdi
Çok sayıda dünya ve olimpiyat şampiyonluğu bulunan Mitch Booth.
Daha önce birkaç kez Bozburun Yat Kulübü’nü yazmıştım. Marmaris-Bodrum arasında dolaşırken Bozburun’da mutlaka uğranması gereken yerlerden biridir. Türk yelkenciliğinin efsane ismi rahmetli Süleyman Dirvana’nın kurduğu ve şimdilerde de eşi Zeynep Dirvana ile oğlu Edhem Dirvana’nın yönettiği bu kulüp, hem gezi yelkencileri için güzel bir lezzet ve demir yeridir hem de yelken sporu için sürekli çıtayı yükseltme girişimlerinin yapıldığı bir kulüptür.
www.turksail.com’un kurcusu gazeteci arkadaşımız Serdar Bapoğlu’ndan öğrendiğime göre Edhem Dirvana, Extreme 40 yarışlarına katılmak için bir Türk takımı kurma işine girişti ve takımın koçluğuna da bu yarışların mimarı, olimpiyat şampiyonu Mitch Booth’u getirdi. Hem Edhem Dirvana hem de Serdar Bapoğlu’nu aradım, detaylı bilgi aldım. Edhem Dirvana’nın anlattıkları özetle şöyle:
“Babam bana hep ‘Yenilikleri gözle, dünya nereye gidiyor izle’ derdi.
Denizcilik dünyasında 2012’de pek çok yeni tekne denize açıldı. Yılın en iyilerinden en pahalılarına, en çok alkış alanlarından en ilginç öykülere 2012’nin denizcilik özeti...
Yılın ödüllü en iyileri
Boat International Dergisi’nin Dünya Süper Yat Ödülleri, hem mega yat sahibi dünya jet sosyetesi için hem mega yat üreten tersaneler için hem de mega yat tasarımcıları için büyük önem taşıyor. Bugüne kadar ödül törenleri, ya derginin merkezinin bulunduğu Londra’da ya da jet sosyetenin buluştuğu Monaco’da yapılıyordu. 2012’nin ödül töreni ise
5 Mayıs’ta İstanbul Çırağan Oteli’nde yapıldı.
11 kategoride 30 metre ile 117 metre arasında
63 yatın yarıştığı gecede, motor yat kategorisinde Hollanda Feadship tersanesinin inşa ettiği
77 metrelik Tango, yelkenli yat kategorisinde de Yeni Zellandalı Alloy Yachts firmasının inşa ettiği
Türkiye’de kara kış etkisini sürdürürken, Ekber Levent’in kurduğu 7 Seas Sailing School, Karayip adalarında, denize hevesli Türklere yelken eğitimi verirken tatil olanağı da sunuyor
MOBİL YELKEN OKULU: 7 Seas Sailing School, mobil bir yelken okulu. 15 metrelik teknede hem tatil hem de eğitim alma olanağı sunuluyor.
KARAYİPLER’DE BİR KIŞ VAKTİ... Ekber Levent ve Gülin Bozkurt, kursiyerlerle birlikte Atlantik Okyanusu geçişini geçen hafta tamamladı ve Karayipler’de St. Lucia Adası’ndalar.
Kara kış tüm yurdu etkisi altına aldı.
Kar, tipi, yağmur, fırtına içimizi kararttı. Gerçi kayakçılar kardan memnun ama genel olarak havaya baktığımızda içimiz kararıyor.
Karaburun Balıkçı Barınağı, üçüncü havaalanın yapılacağı yerin hemen yanı başında... Boğaz’dan çıktıktan sonra 21 mil mesafede... Limanda birkaç gün kalabilir, çok uygun fiyata taze balık yiyebilirsiniz. Limana, karadan da kolaylıkla ulaşılabiliyor
Karaburun Balıkçı Barınağı’na, bundan 15 yıl kadar önce gitmiştim. Gazetemizin karikatüristi ve ressam sevgili dostum Haslet Soyöz sayesinde tekrar keşfettim. TEM’den Kemerburgaz ayrımından giriliyor ve üçüncü köprü için yapılan yeni çevreyolundan kısa sürede ulaşılıyor.
Deniz yoluyla da Boğaz’ın kuzey çıkışından sonra 21 mil tutuyor. Tarabya’dan Boğaz çıkışı da 7 mil... Malum bu mevsimde Karadeniz sert olur. Önceden alınacak hava durumuna göre güzel bir gezi rotası olabilir. Korunaklı limanda birkaç gün kalmak için yer bulmak mümkün. İstanbul’un içinde sevimli bir Karadeniz köyü...
Kayıkçı Lokantası’nda yediğimiz her şey çok taze ve çok lezizdi
Limanda mendireğin üstünde balık lokantaları bulunuyor. Sevgili dostum Haslet Soyöz’ün daveti üzerine limandaki Kayıkçı Lokantası’na gittik. Harika bir aile lokantası... Reis Tahir Esaspehlivan hem balıkçılık yapıyor, hem de ailesi ile lokantayı işletiyor. Mutfakta Tahir Kaptan’ın
Fırtınaya yakalanmış bir tekneyi sağ salim limana getirmek iyi kaptanlıktır da esas iyi kaptan, fırtınayı önceden sezip denize çıkmayan ya da en yakın limana dönen kaptandır. Hava raporu alınmayan hallerde fırtınayı önceden sezmek ustalık ve tecrübe ister…
26 yıl önce yelkenciliğe ve denizciliğe başladığımda, bize öğretilen ilk ders önce emniyetti. İlk denizcilik hocam rahmetli Prof. Dr. Necmettin Akten, daha sonra bana ve bizim kuşağa çok şeyler öğreten Sadun Boro ve Necati Zincirkıran’ın denizde emniyet ve meteoroloji üzerine söyledikleri hep kulağıma küpe olmuştur.
Denizde emniyeti sağlamak için de çok sayıda kural vardır. Gazete yazılarına sığmaz. Ancak belli başlı bazı kuralları hatırlamakta fayda var. Öncelikle, teknenizin sert havalara karşı dayanıklı olması, bakımının yapılması, sert havalarda kullanacağınız, can yeleği, can simidi, emniyet kemeri, yedek demirler, halatlar, deniz demiri, işaret fişekleri gibi ekipmanın tam olması gerekir. Tekne her türlü deniz şartlarına göre neta (seyre hazır) edildikten sonra, denize çıkmadan önce meteoroloji izlenmeli, her gün hava raporları alınmalı ve ona göre seyir planı yapılmalıdır.
Denizin şakası olmaz. Sert havalarda
Denizciliği zenginlerin hobisi olarak görmekten kurtulmalıyız. Evet, denizlerde değeri milyon dolarlarla ifade edilen tekneler dolaşıyor ama aynı denizin tadını, 40 bin liralık bir tekne ile de çıkarmak mümkün. Yeter ki denizi sevelim, denize heves edelim
Fuarda ilgimi çeken küçüklerden Tacar’ın 6.5 metrelik balıkçı teknesi...
Deniz araçları, dişi zamir ve sıfatlarla ifade edilir. O nedenle teknelere kraliçe, prenses gibi yakıştırmalar yapılır.
Zaman zaman bizde erkek ismine rastlandığına bakmayın. Tekneler kraliçedir, prensestir, küçük prensestir.
21-25 Kasım tarihleri arasında İzmir’de İzfaş’ın düzenlediği Boat Show vardı. Ben bu fuarda denizlerimizin küçük prensesleri ile tanıştım.
Hem fuar gözlemlerim hem de Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın “Denizci bir millet değiliz. Ufak bir lodos görünce afallıyoruz. Tekne sahibi olmak lüks değil, ihtiyaç. Bazı tekneler otomobilden de ucuz, Maliye Bakanlığı’nın bunu görmesi lazım” sözleri üzerine, denizlerin küçük prenseslerini ve küçük teknelerini bir kez daha hatırlatmak istedim.
Sadun-Oda Boro çiftinin 1965-1968 yılları arasında dünya turu yaptığı Kısmet teknesi Rahmi Koç Müzesi’nde sergilenmeye başlıyor
Sadun Boro, sezon öncesi ve sezon sonu Gökova Okluk Koyu’ndaki yerine artık Sonbahar teknesi ile bağlanıyor. Teknenin üzerinde Haldun Sevel’in çizdiği ahtapot resmi dikkati çekiyor.
Önümüzdeki salı akşamı, Rahmi Koç Müzesi’nde Türk Denizciliği için önemli bir davet ve tören düzenleniyor. Türkiye’de amatör denizciliğin meşalesini yakan adam Sadun Boro’dur. Eşi Oda Boro ile birlikte 1965-1968 arasında yaptıkları dünya turu, Türk amatör denizciliğinde büyük bir çığır açmıştı... İşte o dünya turunu gerçekleştirdikleri ve efsane haline gelmiş Kısmet adlı 10 metrelik yelkenli tekne, denizlere veda etti ve Rahmi Koç Müzesi’nde yerini aldı.
Sadun Boro ve Kısmet, kaplumbağa ile kabuğu gibiydi. Sadun Boro kaplumbağanın kabuğundan ayrılması misali Kısmet’ten ayrıldı ama 46 yıl boyunca bize ve bizden sonraki kuşağa denizi sevdirdi, bizlerin denizci olmasını sağladı. Denizlere veda edip müzede yerini alan Kısmet’in yeni misyonu, gelecek kuşakların içindeki macera ruhunu ve deniz sevgisini gün yüzüne çıkarmak olacak.
Denizciliğimizde bu denli önem taşıyan