Denizciliği zenginlerin hobisi olarak görmekten kurtulmalıyız. Evet, denizlerde değeri milyon dolarlarla ifade edilen tekneler dolaşıyor ama aynı denizin tadını, 40 bin liralık bir tekne ile de çıkarmak mümkün. Yeter ki denizi sevelim, denize heves edelim
Fuarda ilgimi çeken küçüklerden Tacar’ın 6.5 metrelik balıkçı teknesi...
Deniz araçları, dişi zamir ve sıfatlarla ifade edilir. O nedenle teknelere kraliçe, prenses gibi yakıştırmalar yapılır.
Zaman zaman bizde erkek ismine rastlandığına ba
İzmir Boat Show’da görmedim ama küçük, otomobilden daha ucuz ve yelkenli tekne yok mu diye sorarsanız, elbette var... Mesela Gökmarin’in ürettiği 6.5 metrelik, içinde iki kişilik yatağı,
tuvaleti ve mutfağı olan bir yelkenli tekneyi 25 bin ile 30 bin lira arasında alabilirsiniz.
Aralık ayı fırtına takvimi
4 Aralık Fırtına (2 gün)
10 Aralık Karakış Fırtınası
15 Aralık Fırtına (3 gün)
20 Aralık Fırtına
21 Aralık Gün Dönümü Fırtınası
Bakan “Kral Çıplak” dedi denizciler umutlandı
Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın “Denizci bir millet değiliz. Ufak bir lodos görünce afallıyoruz. Tekne sahibi olmak lüks değil, ihtiyaç. Bazı tekneler otomobilden de ucuz, Maliye Bakanlığı’nın bunu görmesi lazım” sözleri amatör denizciler arasında sevinçle karşılandı
Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, icraatları ile beğenilen bir bakandır. Özellikle de denizciler arasında sevilir. Bakan Binali Yıldırım’ın TBMM Plan Bütçe Komisyonu’nda bakanlığının bütçe görüşmeleri sırasında yaptığı açıklama denizciler arasında memnunlukla karşılandı. Bakan Yıldırım’ın Meclis Plan Bütçe konuşmasında yaptığı açıklama şöyle idi:
“Denizci bir millet değiliz. Deniz alışkanlığımız yok. Hemen bir ufak lodos, meltem görünce afallıyoruz. Karacı bir milletiz. Kabul etmemiz lazım. Bir dönem yüzyılın en büyük donanmasına sahip olan devlet, denizciliği kullanamıyor. Özel tekneler, yatlar Türk Bayrağına geçince adlarının yat sahibi olarak geçmesini istemiyor. Türkiye’de vergi sistemi de temel bir sorun. Yat, tekne sahibi olmanın lüks değil ihtiyaç olduğu olgusunun Maliye Bakanlığınca kabul edilmesi lazım. Bazı tekneler otomobilden ucuz...”
Amatör Denizcilik Federasyonu Yönetim Kurulu (ADF), Bakan Yıldırım’ın bu konuşmasını umut verici bulduğunu belirterek gerek Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’ndan gerek Maliye Bakanlığı’ndan amatör denizcilik adına beklentilerini bir bildiri ile açıkladı. ADF Yönetim Kurulu’nun açıklaması şöyle:
Amatörlerin beklentileri
“Topluluğumuzun önünde yeni bir ufuk açıldığını görüyoruz. Bu aşamada Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’mızın;
* Bağlama Kütüğü Yönetmeliğiyle; kayıt sisteminin basit, amatörlerin kişisel takibiyle sonuçlanabilecek nitelikte bir düzenlemeye kavuşturmasını,
* Belge adını ruhsatname değil, Bağlama Kütüğü Kayıt Belgesi olarak belirlemesini,
* Bağlama Kütüğü Kayıt Belgesini, özellikle dış sularda seyreden teknelerimiz dikkate alınarak bayrağımızın şanına yakışır modern bir görünüme kavuşturmasını,
* Bir Türk vatandaşının özel hayatı için satın aldığı ikinci el özel teknenin yabancı bayraktan
Türk bayrağına geçirilmesinin engellenmesine son vermesini umuyoruz.
Sayın Binali Yıldırım’ın bu çok önemli vurgusuyla konuyu ele alarak Maliye Bakanlığı’mızın;
* Özel teknelerden ilk edinimde alınan ve tekne kıymetinin %27’sini aşan orandaki ÖTV-KDV bileşkesini ortadan kaldırmasını...
* Harçlar Kanunu’nda değişikliğe gidilerek Bağlama Kütüğü Kayıt Belgesi harçlarının Gemi Tasdiknamesi Harcı seviyesine indirgeyecek yasal düzenlemeye yön vermesini umuyoruz.”
ADF’nin açıklaması bir hobi sayfasının sınırlarını zorlayacak teknik ve bürokratik detayları içerdiği için biraz özetledim. Umarım, gerek Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım gerek Maliye Bakanı Mehmet Şimşek bu konuyla ilgili, amatör denizcilerin Sivil Toplum Kuruluşu olması nedeniyle ADF Yönetim Kurulu’ndan daha detaylı görüş ve rapor ister.
KAPTANIN MUTFAĞINDAN
Bir malzeme olarak donmuş limon
Geçtiğimiz hafta sevgili arkadaşım Can Ataklı, Vatan Gazetesi’ndeki köşesinde bir okurundan gelen mektup üzerine özetle şöyle yazdı: “Uzmanı diyor ki: Limonu buzluğa koyun, donsun. Sonra kabuklarıyla birlikte en ince rendeden geçirin. Toz gibi olan bu limonları ister salatanıza, ister içkinize, ister yemeklerinize koyun. Ben deneyeceğim, deneyenler olursa beğenip beğenmediklerini ya da nasıl bir sonuç aldıklarını bana yazarlarsa diğer okurlarla da paylaşırım.”
Bu yazı üzerine donmuş limonu üç ayrı yerde denedim. Aşağıdaki mektubu Can Ataklı’ya gönderdim. Sizlerle paylaşmazsam olmaz...
Sevgili Can...
Bu yazı için sana ve okuruna teşekkür ederim. Yaptığım üç denemeyi aktarmak istiyorum.
1- Balık buğulama ve/veya çorba: Daha önce yaptığım balık buğulama
ya da çorbalarda limonu dilimler, acılık vermesin diye kabuğunu soyar birkaç dilim limonu öyle buğulamaya atardım. Bu kez levrekten yaptığım balık buğulamayı kabuğu soyulmuş dilimlenmiş limon yerine dondurulmuş ve kabuğu ile ince rendelenmiş limon ile hazırladım. Harika oldu. Rendelenmiş limon kabuğunun verdiği aroma kendini hemen hissettirdi. Bu harika balığı anasonlu rakı ile öldürmeyip yanında şarapla servis ettim.
2- Salatada sosu hazırlarken zeytinyağı ile limon suyunu karıştırıyordum. Bu kez zeytinyağı ile rendelenmiş limonu karıştırdım. Burada her zaman koyduğumuz limondan daha az kullanıyoruz. Çünkü ayrıca limonun içi yerine limon kabuğu da olduğu için hem ekşisi iyi idi hem de harika bir aroma oluştu...
3- Gelelim kokteyllere... Burada sanırım sınırsız bir hareket özgürlüğü olacak. Derin dondurucuda bekleyen bir votkaya, cine ya da Balkanlarda yapılan meyve rakısına (şnaps) bunu uyguladığında müthiş oluyor.
Bu karışıma ikinci denemede yarım
Türk kahvesi fincanı kadar nar suyu da koydum. Özellikle birkaç damla vişne şurubunun ve taze nane yaprağının da çok yakışacağını düşünüyorum.
Beni dondurulmuş limonla tanıştırdığın için sana ve okuruna teşekkür ediyorum.