Hasan Ali Yücel...

22 Ekim 1997

Melih AŞIK

UNESCO meğer bu yılı "Hasan Ali Yücel Yılı" ilan etmiş... Doğrusu haberimiz yoktu. Yılın bitimine iki ay kala Sabah gazetesinde Nebil Özgentürk'ün kaleminden öğrendik. Özgentürk de bilmiyormuş; Tarih ve Toplum dergisinde görünce öğrenmiş... Bunun dışında ne basında tek satır yazı, ne Milli Eğitim Bakanlığı'nca düzenlenmiş tek bir etkinlik... Cumhuriyet nesillerinin eğitimi için bir ömür harcayan bu örnek cumhuriyetçinin 100'üncü doğum yıldönümünü UNESCO unutmamış, biz unutmuşuz!.. Üstelik de sekiz yıllık ilköğretim uygulamasıyla birlikte "eğitim seferberliği"nin en çok konuşulduğu bir yılda...
Ne vefa!..
1938 - 1946 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı da yapmış olan bu örnek insanı saygıyla anarken eserlerinden birkaçını anımsayalım... Ve görelim bakalım, kimmiş unuttuğumuz:
* En başta Köy Enstitüleri... Kültür çorağı Anadolu toprağı üzerindeki Aydınlanma ışığı... O enstitüleri kuran kadronun başı...
* Doğu'dan, Batı'dan dünya edebiyatının en seçkin kalemlerini Türkçeye kazandıran `Tercüme Bürosu'nun kurucusu. Sayısı 900'ü aşan o çevirilerle peşpeşe kaç kuşağın ufkunu açan adam...
* Günün yoklukları ve taassup ortamı içinde pek çok köyü okula kavuşturan, ilk köklü

Yazının Devamı

Temiz parti...!

21 Ekim 1997

Melih AŞIK

Devlet Bakanı Işılay Saygın, kendisine bağlı Tapu ve Kadastro Genel Müdürü'nü sessiz sedasız görevden aldı. Beş yıldır bu görevde bulunan Yüksel Akın, Ankara'da "en uzun süredir" görev yapan 10 üst düzey bürokrattan biri olarak tanınıyordu. İşlerin çok ağır ama rüşvetin çok hızlı yürüdüğü bir devlet kuruluşunu ele almış, beş yılda işlerin hızlı yürüdüğü ama rüşvetin azaldığı bir kuruluş haline getirmişti. O yüzden gelip geçen iktidarlar beş yıldır Yüksel Akın'a dokunmuyordu.
Bu defa neden dokundular?
Söylentilere göre Yüksel Akın, Anayol iktidarı döneminde Işılay Saygın'ın bazı isteklerini yasa dışı bularak yerine getirmemişti. Sebep buydu.
Her iktidar başarısız ve becerisiz yöneticilerini daha başarılı ve becerili olanlarla değiştirir...
ANAP ters yönde örnekler veriyor. Üç kağıtçı ve beceriksiz yöneticiler değil dürüst ve başarılı olanlar görevden alınıyor.
Konya Nümune Hastanesi Başhekimi Ahmet Kart'ın ANAP'lı yerel yöneticilerin şikayeti üzerine Sağlık Bakanı'nca görevden alındığını yazdık.
Bir başka örneği Emin Çölaşan arkadaşımız Hürriyet'teki sütununda 12 Ekim'de verdi. Türkiye Taş Kömürü İşletmesi Genel Müdür Vekili Tuğrul Müftügil de ANAP Zonguldak İl Başkanı Emre

Yazının Devamı

Haftanın notları

19 Ekim 1997

Melih AŞIK

Haftanın en mutlu kişisi hiç ummadığı bir anda TBMM'ye Başkan olan Hikmet Çetin'di. Arkadaşlarının "Onda kedi şansı vardır hep dört ayak üzerine düşer" teşhisi bir kez daha doğrulandı. En mutlu gelişmenin ise çoğu kişi farkında değil.
"Demirel'den sonraki Cumhurbaşkanımız" belli oldu...
Partilerin üzerinde ittifak edebileceği bir başka isim var mı görünürde?
***
Che Guevera Santa Clara'da toprağa verildi. Silahlı halk hareketinin dünya çapındaki sembolünün toprağa verildiği gün, Türkiye'de silahsız halk hareketi dünya çapında bir zafer kazandı. Bergama halkının siyanürlü altına karşı aylardır sürdürdüğü mücadele hukuk zaferiyle sonuçlandı. Silah şart değil. Halk hakkına sahip çıkarsa önünde kimse duramaz. Bergama bunu gösterdi.
***
Ankara'da Cuma günlerine mahsus tek tip vaaz başladı... Ankara Müftüsü Tayyar Taş dedi ki:

Yazının Devamı

"Yolsuzluk ve rüşvet'

18 Ekim 1997

Melih AŞIK

Ankara'da TODAİE salonu, salonda bir avuç insan; 15 - 20 kadar yerli ve yabancı bilim adamı...Birkaç bürokrat ve gazeteci...70 - 80 kadar da tartışılan konunun meraklıları...Konu "Siyasette ve Yönetimde Yolsuzluk"Tartışmacılardan Prof. Orhan Şener ile konuşuyoruz. Şener Hoca aynı zamanda, yolsuzluk ve rüşvetle mücadele için kurulmuş "Toplumsal Saydamlık Hareketi Derneği"nin de yöneticisi.
-Yolsuzluk ve rüşvette, dünya klasmanındaki (!) durumumuz nedir Hocam?- Dünya Saydamlık Hareketi'ne göre 200'e yakın ülke içinde 22'inci sıradayız. Ama bana göre gerçek durumumuz daha da kötü...
-Peki, bu neden böyle? İnsanımızın mayasında mı var rüşvet?- Hayır. Aslında rüşvet ve yolsuzluğu önlemek o kadar da zor birşey değil. Batı bunu nasıl başardıysa, biz de öyle yaparak başarabiliriz.
-Batı neler yapmış?- Örneğin Servet Vergisi getirmiş. Bu vergi sayesinde bir insanın servetindeki hareketler anında takip ediliyor. Haksız bir büyüme varsa, hemen hesabı soruluyor. Örneğin İngiltere'de bir memur, maaşıyla mütenasip olmayan yaşam sürüyorsa, lüks arabası, evi vs. varsa, bunun kaynaklarını derhal izah etmek durumunda. Yani bu durumdaki bir memurun rüşvet aldığını, yolsuzluk yaptığını

Yazının Devamı

Kart neden gitti?..

17 Ekim 1997

Melih AŞIK

Konya Numune Hastanesi'nin başarılı Baştabibi Ahmet Kart'ın hiçbir gerekçe gösterilmeden görevinden alındığını iki gün önce yazmıştık. Meğer görevden alınmasını gerektiren ne gerekçeler varmış da, bizim haberimiz yokmuş!.. Bakınız, Konyalı bir okurumuz bu gerekçeleri nasıl sıralıyor.
"Ahmet Bey'den önceki hastane yönetimi, çok ufak miktarlarda ilaç ihalesine girer, yılın ilk aylarında ilaç stokları tükendiğinde geriye kalan ihtiyacını Konya'daki eczanelerden, ecza depolarından karşılardı. Ahmet Bey, işbaşına gelir gelmez, eskinin 5 - 10 katı fazlası ilaç ihalesi yapmaya başladı. Miktar büyük olduğu için de ilaç firmalarına inanılmaz fiyat indirimleri yaptırdı. Bu uygulama, aynı zamanda eczane sahibi olan Konya'daki bazı ANAP yöneticilerinin hoşuna gitmedi. Çünkü en büyük avantaları kesilmişti.Eski yönetim zamanında Konya Devlet Hastanesi'nden Konya'daki özel hastanelere ve muayenehanelere her yıl çeşitli gerekçelerle, bahanelerle yüzlerce hasta sevkedilir; hastanenin milyarlarca lirası buralara akardı. Ahmet Bey, buna da sıkı denetim getirdi, hastanede yapılabilecek pek çok kontrolün dışarıda yapılmasını engelledi. Bu uygulama da pek çok kişinin canını yaktı. En başta

Yazının Devamı

Alanya'da pompalı

16 Ekim 1997

Melih AŞIK

Alanya'da son aylarda seri cinayetler ve mafya kaynaklı olaylar yoğunlaştı. Adnan Keskin başkanlığında bir CHP heyeti bu turistik ilçede ne olup bittiğini araştırmak için Alanya'ya geldi.
Ve herkesin gözlerini faltaşı gibi açan bir olayın içine düştü.
Olay önceki gün polis lojmanları önünde meydana geldi. Fırat Satıcı adlı şahıs polis lojmanları önünde pompalı tüfekle havaya 7 el ateş ettikten birkaç dakika sonra bizzat Alanya Emniyet Müdürü Ayhan Pamuk tarafından yakalandı. Şahsın üzerinde dolu iki adet 14'lük tabanca çıktı.
"Yeni Alanya" gazetesi "Pompalı Meczup" başlığıyla verdiği haberde Satıcı'nın havaya ateş açarken "Yaşasın Şeriat kahrolsun komünizm" diye bağırdığını bildiriyor. Canlı cephanelik daha sonra Adliye'ye sevkedilmiş. Adliyede sanığın alkollü olduğu saptanmış. Çok ilginç bir başka saptama... Tabancalar ruhsatlı imiş...
Ve nöbetçi hakim, ifadesini aldıktan sonra, polis lojmanları önünde havaya ateş açan canlı cephaneliği salıvermiş. Telefonla arayarak haberi nakleden arkadaşımız:
- Polis şaşkın, Alanyalı şaşkın, CHP heyeti daha da şaşkın, diye konuştu telefonda.
Alanyalılar bir süre önce gazetelere "Devleti arıyoruz" diye ilan vermişlerdi. Bu gidişle daha

Yazının Devamı

Ahmet Kart gitti.

15 Ekim 1997

Melih AŞIK

Doktor Ahmet Kart, Konya Devlet Hastanesi Başhekimliğine geçen yıl Mayıs ayında, Anayol iktidarı döneminde atanmış. Kısa süre içinde hastaneye değişik bir kimlik ve çehre kazandırmayı başarmış. Yeni Meram, Manşet, Konya Postası, Merhaba gibi gazetelerin manşetlerinde sürekli övülmüş.
Konya Devlet Hastanesi Başhekim'in çabası sonucu "örnek hastane" seçilmiş..
Sağlık Bakanlığı, Hastane'nin ismini "Nümune Hastanesi" olarak değiştirmiş.
Yeni Konya Gazetesi Ahmet Kart'ı 1996'nın en başarılı bürokratı seçmiş.
Sağlık Bakanlığı müfettişleri iki ay önce yaptıkları denetleme sonucunda yazdıkları rapora:
"Dr. Ahmet Kart Devlet Hastanesi'nin çağdışı ve köhne görüntüsünü özverili çalışmasıyla Nümuna Hastanesi adına yakışır hale getirmiştir.."notunu düşmüşler.
Bütün bunlardan sonra Dr. Ahmet Kart'a Bakanlığın bir ödül vereceği düşünülür değil mi?

Yazının Devamı

Papa'ya mihmandar

14 Ekim 1997

Melih AŞIK

Profesör Selçuk Erez'in Turizm Bakanı İbrahim Gürdal'a ilginç bir önerisi var. Erez'in önerisini kendi kaleminden sunuyoruz:
"...Yeni Turizm Bakanımız İstanbul'da yabancı ve yerli basına kokteyl verip Karadeniz'i turizme açtığını ilan ettikten yaklaşık bir hafta sonra, Trabzon'da - aralarında Rum Patriği de bulunduğu için - taşlanan ve bu nedenle Trabzon'un Sumela gibi turistik güzelliklerini göremeyen 400 bilim adamı ve çeşitli din adamlarının başına gelenlere bizzat şahit olmuştum. Trabzon Valisi gerekli güvenceyi vermeyerek, yardımcı olmayarak, Halk Dansları Ekibi'nin gemiye gelip misafirlerimize Türk Halk Dansları'nı sergilemelerini yasaklayarak, aralarında Avrupa Topluluğu'nun Çevre Bakanı Ritt Bjerrard gibi, Ağa Han gibi kimseler bulunan güzide bir topluluğa, Karadeniz'i gelecekte nelerin beklediğini göstermiştir.
Turizm Bakanımızın bu sefer Papa'yı 2000 yılında Hz. İsa'nın doğum yıl dönümünde Türkiye'ye davet ettiğini öğrendik.
Papa'ya Türkiye'yi ziyaret ettiğinde mihmandar olarak Sayın Trabzon Valisi'nin verilmesini - bu yolla ananevi Türk misafirperverliği ve hoşgörüsünün vurgulanmasını- öneriyorum!

Hollanda'da yaşlı başlı bir adam kiliye gitmiş. Günah çıkarma

Yazının Devamı