Melih AŞIK
Devlet Bakanı
Işılay Saygın, kendisine bağlı Tapu ve Kadastro Genel Müdürü'nü sessiz sedasız görevden aldı. Beş yıldır bu görevde bulunan
Yüksel Akın, Ankara'da
"en uzun süredir" görev yapan 10 üst düzey bürokrattan biri olarak tanınıyordu. İşlerin çok ağır ama rüşvetin çok hızlı yürüdüğü bir devlet kuruluşunu ele almış, beş yılda işlerin hızlı yürüdüğü ama rüşvetin azaldığı bir kuruluş haline getirmişti. O yüzden gelip geçen iktidarlar beş yıldır
Yüksel Akın'a dokunmuyordu.
Bu defa neden dokundular?
Söylentilere göre
Yüksel Akın, Anayol iktidarı döneminde
Işılay Saygın'ın bazı isteklerini yasa dışı bularak yerine getirmemişti. Sebep buydu.
Her iktidar başarısız ve becerisiz yöneticilerini daha başarılı ve becerili olanlarla değiştirir...
ANAP ters yönde örnekler veriyor. Üç kağıtçı ve beceriksiz yöneticiler değil dürüst ve başarılı olanlar görevden alınıyor.
Konya Nümune Hastanesi Başhekimi
Ahmet Kart'ın ANAP'lı yerel yöneticilerin şikayeti üzerine Sağlık Bakanı'nca görevden alındığını yazdık.
Bir başka örneği
Emin Çölaşan arkadaşımız Hürriyet'teki sütununda 12 Ekim'de verdi. Türkiye Taş Kömürü İşletmesi Genel Müdür Vekili
Tuğrul Müftügil de ANAP Zonguldak İl Başkanı
Emre Aygün'ün bir ihalenin iptaliyle ilgli isteğine uymadığı için görevdan alınmıştır.
ANAP,
Turgut Özal'ın biçimlediği, "İhalelerden beslenen", "rantla geçinen", açıkgöz sermaye guruplarının hakimiyetinde bir parti. Bürokrasi eğer örgütteki işbitiricilere ayak uydurursa iyi... Yoksa şutlanıyor. Parti Genel Merkezi de maşallah aşağıdan gelen istekleri hiç geri çevirmiyor, avantaya kapı açmayan genel müdürü anında görevden alıveriyor.
Böyle bir parti ile "temiz toplum" a varılır mı? Biraz zor... ANAP'ın önce
"Temiz örgüt, temiz parti" sloganının süzgecinden geçmesi gerekiyor. Tabii o süzgeçten geçtikten sonra ortada parti kalırsa...
İstanbul Bilgi Üniversitesi, Maslak'taki
"geçici" binasından Kuştepe'deki yeni kampüsüne taşındı. Kuştepe İstanbul'un en eski ve
"köklü" gecekondu semtlerinden... Gecekondu ile üniversite Kuştepe'de bütünleşti. Bilgi Üniversitesi Rektörü
Asaf Savaş Akat, yeni odasının penceresinden görünen
"manzara"yı şöyle aktarıyor:
- Odamdan görünen bina çok şeyi özetliyor. Önüne genellikle lüks otomobiller park etmiş oluyor. Bina üç katlı; sıvası yok. Balkonlarda çamaşırlar asılı. Çatıda modern ve çok büyük bir uydu anteni var. Çatıda ayrıca bir kümes var. Tavuklar ara sıra dama çıkıp dolaşıyorlar. Bir yanıyla "evrensel",
bir yanıyla da "çok yerel"
eğitim kurumumuz işte bu ortamda hayat buluyor...
Bilgi Üniversitesi ile ilgili çok olumlu izlenimler alıyoruz... Sanıyoruz bir gecekondu semtine taşınmak eğitimi zorlaştıran değil, olgunlaştıran unsur olacak... Öğrenciler ülke gerçekleriyle burun buruna ders görme fırsatı bulacaklar. Bilgi'lilere başarılar diliyoruz...
- Gazetelerinizin üçüncü sayfalarındaki cinayet haberleri var ya, demiş Amerikalı Profesör, işte o cinayetlerin çoğunun sebebi gürültüdür...
Eski Çevre Bakanı
Doğancan Akyürek ile çevre kirliliği üzerine sohbet ederken konu ses kirliliğine geliyor.
Akyürek bilimsel gerçeklere değiniyor:
- Kobaylara 7 saat boyunca 80 desibel yoğunluğundü gürültü dinletmişler, 7 saatin sonunda kobaylar birbirlerini ısırmaya başlamış... Gürültü insanlarda da aynı şekilde, bir süre sonra cinnete yol açıyor...
Kentlerde yaşayan insanlar bu cinnete aday... Yazının başında kaydettiğimiz gibi birçok şuursuz olayın temelinde de çoğu zaman gürültü var.
Çünkü kentler çevresel bir ilgisizliğin esiri...
İstanbul'un (sözde ) en kibar bölgesi İstiklal Ceddesinde bir boydan bir boya yürüyün... Kaset satan dükkanlardan taşan müzik gürültüsünün korkunçluğunu birkaç dakika içinde hissedeceksiniz. Dünyanın her ülkesinde kitapçılar en sessiz mekanlardır. Bizde her kitapçının bir kaset ve CD satan bölümü ve her bölümün sonuna kadar açılmış oparlörleri vardır. Gelen geçenin beynini oyarlar. Kentin dört bir yanında keyif için çalınan kornaların yarattığı gürültü kaosu da cabası.
Acaba gürültü kirliliğini önlemekte yasalar mı yetersiz kalıyor?
- Kesinlikle hayır, diyor
Doğancan Akyürek, benim bakanlığım sırasında bütün gerekli yasalar çıktı. Her ilde Çevre Müdürlüğü kuruldu. Örneğin İstanbul'da içinde 24 çevre mühendisinin çalıştığı bir Bölge Müdürlüğü kurmuştuk. Bunlar sürekli denetim yapıyorlardı. Diskoteklerin kapısına "içerdeki ses düzeyi işitme kaybına yol açabilir" şeklinde uyarı levhaları koyduk. Fakat sonradan ipin ucu koyverildi sanıyorum... Kaymakam ve belediye başkanları denetim görevini yapmaz oldu...
- Onları görev yapmaya zorlayan yasalar yok belki...
- Var efendim var... Bu konuda görevini yapmayan kaymakam ve belediye başkanlarını 3 yıla kadar hapsetmeyi öngören yasalar var. Ama kaymakam ve belediye başkanlarının görev yapıp yapmadığını denetleyen yok...
Çevre Bakanı Sayın
İmren Aykut Hanım... Acaba bu satırları okudunuz mu?
Hiç değilse "gürültü"ye karşı birşeyler yapma gereğini hissediyor musunuz?
Efendim? Gürültüden sesiniz duyulmuyor da...
İngiliz bilimadamları, kafasız kurbağa kopyalamayı başarmış...
Yıllardır "kafasız insan" kopyalayan ülkemizi şu dünya hala farkedemedi gitti!..
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr