<#comment>#comment>Sanlıurfa’ya giden uçakta tanıdık isimler... Prof. Metin Sözen, Oktay Ekinci, Hasan Özgen, Avniye Tansuğ... Yüzü aşkın uzman, mimar, belediyeci (yurt sevgisinin isimsiz kahramanları) Tarihi Kentler Birliği’nin toplantısına gidiyormuş. Peygamberler Şehri’ne hep birlikte uçuyoruz... Şanlıurfa, yaz sıcağına hazırlanıyor. Hava hoş... Ne var ki kentin tarihi dokusunu ilkellik ve umursamazlık sarmış.. Tarihi yapılar anlamsız tabelalarla örtülmüş... Örneğin DYP İl Merkezi’nin tabelası, içine yerleştiği binadan daha çok göze batıyor. Urfa’ya kimliğini veren eski taş yapıların çoğunluğu gecekondu büfelerle, anlamsız eklentilerle görünmez hale gelmiş.
Urfa’nın eli yüzü düzeltilirse turizm potansiyeli daha hızlı gelişecek...
Her kesimden övgü alan Vali Muzaffer Dilek, eğer yeterli destek ve imkan bulursa, bu potansiyeli harekete geçirebilir. Böyle bir uğraşta Çekül Vakfı gibi pek çok kuruluştan destek bulur...
Urfa’da sabaha karşı 04 sularında büyük bir gürültüyle yataktan fırladık. Meğer sabah ezanı okunuyormuş. Bütün Urfa inliyordu.
GAP’ın enerji potansiyelinin henüz yüzde 44’ü, sulama potansiyelinin ancak yüzde 10’u kullanılabiliyor. Yanlış sulamadan
"Bu uyarının alındığı günden başlayarak 30 gün içinde mevcut Ankara Büyükşehir Belediye simgesinin otobüslerden, durak ve geçitlerden, otobüs ve metro bilet ve kartlarından, faturalardan, tabelalardan ve öteki yerlerden kaldırılmasını, kaldırılmadığı takdirde; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına başvurarak, görevi kötüye kullanmadan ötürü hakkında suç duyurusu yapacağımı, Ankara İcra Müdürlüğüne başvurarak icra yoluyla buralardan simgeyi söktürüp parasını kendisinden alacağımı, bu nedenle belediyenin uğradığı zararı Belediye Maliyesine 30 gün içinde yatırmazsa hakkında dava açacağımı ihtar etmenizi saygılarımla dilerim." Vatandaş Rahmi Kumaş, Melih Gökçekin Hitit güneş kursundan esinlenmiş eski Ankara amblemi yerine icat ettiği ucubeye karşı yıllardır hukuk mücadelesi veriyor. Atakuleli, camili, minareli amblemin kaldırılması için açtığı davayı 6 yıl sonra kazanan Kumaş, açık yargı kararına rağmen Gökçekin söz konusu amblemi kullanmaya devam ettiğini.. İçişleri Bakanlığı ve Ankara Valiliğinin bu durum karşısında kılını bile kıpırdatmadığını.. Suçun işlenmesini seyretmekle yetindiklerini görünce noter aracılığıyla Melih Gökçeke bir ihtarname çekti ve dedi ki: Çok parası olan bir
<#comment>#comment>Vatandaş Rahmi Kumaş, Melih Gökçek’in Hitit güneş kursundan esinlenmiş eski Ankara amblemi yerine icat ettiği ucubeye karşı yıllardır hukuk mücadelesi veriyor. Atakuleli, camili, minareli amblemin kaldırılması için açtığı davayı 6 yıl sonra kazanan Kumaş, açık yargı kararına rağmen Gökçek’in söz konusu amblemi kullanmaya devam ettiğini.. İçişleri Bakanlığı ve Ankara Valiliği’nin bu durum karşısında kılını bile kıpırdatmadığını.. Suçun işlenmesini seyretmekle yetindiklerini görünce noter aracılığıyla Melih Gökçek’e bir ihtarname çekti ve dedi ki:
"Bu uyarının alındığı günden başlayarak 30 gün içinde mevcut Ankara Büyükşehir Belediye simgesinin otobüslerden, durak ve geçitlerden, otobüs ve metro bilet ve kartlarından, faturalardan, tabelalardan ve öteki yerlerden kaldırılmasını, kaldırılmadığı takdirde;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak, görevi kötüye kullanmadan ötürü hakkında suç duyurusu yapacağımı, Ankara İcra Müdürlüğü’ne başvurarak icra yoluyla buralardan simgeyi söktürüp parasını kendisinden alacağımı, bu nedenle belediye’nin uğradığı zararı Belediye Maliyesi’ne 30 gün içinde yatırmazsa hakkında dava açacağımı ihtar etmenizi saygılarımla
İlk yıllarında şehirde 126 çeşmeden Hamidiye Suyu akıyordu. Bugün 12 tanesi faal durumda bulunuyor.Önceki gün İstanbul Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna, Çubuklu Hıdiv Kasrında Hamidiyenin 100. Yılı töreninde konuşurken eski dönemleri anlattı:- Selçuklu ve Osmanlı şehir kültürü çok gelişmişti. Bir letafet ve zarafet temsilcisi haline gelmişti!Bu güzel saptamaların Gürtunanın temsil ettiği siyasi anlayışla olan bağlantısı için konuşma yapılan yerin 50 metre ilerisine gitmek yeterliydi. Hıdiv Kasrının bahçesine göçer köylülüğün simgesi olan "kıl çadır"dan bir kahve kurulmuştu. Çadıra cami gibi ayakkabılar çıkartılarak giriliyordu. Bir de "mizah unsuru" eklenmişti: İsteyene galoş da veriliyordu!Selçuklular ve Osmanlılar yarattıkları zarafet ve letafetin "kıl çadırcıların" eline geçtiğini görseler herhalde kahırlarından ölürlerdi! Hamidiye Kaynak Suyu 26 Mayısta 100 yaşına basıyor. Sultan 2. Abdülhamitin talimatıyla Hendesei Mülkiyede (İTÜ) Su Mühendisliği Hocası Hulusi Bey tarafından projesi hazırlanan Hamidiye Suyu 26 Mayıs 1902de İstanbulluların hizmetine girmişti. Evet veya hayır diye yanıtlanabilen sorular çoğunlukla ilginç değildir. Günün fıkrası... Derviş, gülmüş:- Siz
<#comment>#comment>Hamidiye Kaynak Suyu 26 Mayıs’ta 100 yaşına basıyor. Sultan 2. Abdülhamit’in talimatıyla Hendesei Mülkiye’de (İTÜ) Su Mühendisliği Hocası Hulusi Bey tarafından projesi hazırlanan Hamidiye Suyu 26 Mayıs 1902’de İstanbulluların hizmetine girmişti.
İlk yıllarında şehirde 126 çeşmeden Hamidiye Suyu akıyordu. Bugün 12 tanesi faal durumda bulunuyor.
Önceki gün İstanbul Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna, Çubuklu Hıdiv Kasrı’nda Hamidiye’nin 100. Yılı töreninde konuşurken eski dönemleri anlattı:
- Selçuklu ve Osmanlı şehir kültürü çok gelişmişti. Bir letafet ve zarafet temsilcisi haline gelmişti!
Bu güzel saptamaların Gürtuna’nın temsil ettiği siyasi anlayışla olan bağlantısı için konuşma yapılan yerin 50 metre ilerisine gitmek yeterliydi. Hıdiv Kasrı’nın bahçesine göçer köylülüğün simgesi olan "kıl çadırödan bir kahve kurulmuştu. Çadıra cami gibi ayakkabılar çıkartılarak giriliyordu. Bir de "mizah unsuru" eklenmişti: İsteyene galoş da veriliyordu!
Selçuklular ve Osmanlılar yarattıkları zarafet ve letafetin "kıl çadırcıların" eline geçtiğini görseler herhalde kahırlarından ölürlerdi!
***Gelelim müze fiyatlarına... Evet yabancı turistler için Topkapının üç, Ayasofyanın iki bölümü 15er milyon lira... Ancak Türk öğrenciler, öğretmenler, erler, öğretim üyeleri "ücretsiz" girebiliyor... Memur, işçi, Bağ - Kur üyesi ve emeklileri ile bunların eş ve çocukları indirimli ücret yani 5er milyon TL ödüyor... "Babam işçi, babam memur" diyen bir vatandaş, belge göstermeden indirimden yararlanıyor. Giriş ücretleri de müzelerin zenginleşmesine harcanıyor. Gezerken göreceksiniz... Kültür Bakanı İstemihan Talay, önceki akşam İstanbul Arkeoloji Müzesinde "Palatium Magnum" Sergisini açtı. Sultanahmetteki Büyük Sarayda 5 yıldır sürdürülen kazılarda bulunan irili ufaklı parçalar izleniyor sergide... Daha sonra Ayasofyanın üst galerisi açıldı. Muhteşem bir tören, gizemli bir dünyanın loş aydınlığında muhteşem bir tarih buluşması yaşandı... Ayasofyanın üst galerisi titiz bir restorasyondan geçmiş. Sütun başları, çiniler, mermerler temizlenmiş.. Bir köşede "Ertuğ - Kocabıyık" yayınlarından çıkan "Hagia Sophia: A Vision For Empire" adlı kitabın enfes fotoğrafları sergileniyor... Kültür Bakanlığı kadroları olağanüstü bir çaba göstermiş her iki sergi için... Tabii en büyük alkışlar Bakan
<#comment>#comment>Kültür Bakanı İstemihan Talay, önceki akşam İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde "Palatium Magnum" Sergisi’ni açtı. Sultanahmet’teki Büyük Saray’da 5 yıldır sürdürülen kazılarda bulunan irili ufaklı parçalar izleniyor sergide... Daha sonra Ayasofya’nın üst galerisi açıldı. Muhteşem bir tören, gizemli bir dünyanın loş aydınlığında muhteşem bir tarih buluşması yaşandı... Ayasofya’nın üst galerisi titiz bir restorasyondan geçmiş. Sütun başları, çiniler, mermerler temizlenmiş.. Bir köşede "Ertuğ - Kocabıyık" yayınlarından çıkan "Hagia Sophia: A Vision For Empire" adlı kitabın enfes fotoğrafları sergileniyor... Kültür Bakanlığı kadroları olağanüstü bir çaba göstermiş her iki sergi için... Tabii en büyük alkışlar Bakan İstemihan Talay ve Müzeler Genel Müdürü Alpay Pasinli’ye...
***
Gelelim müze fiyatlarına... Evet yabancı turistler için Topkapı’nın üç, Ayasofya’nın iki bölümü 15’er milyon lira... Ancak Türk öğrenciler, öğretmenler, erler, öğretim üyeleri "ücretsiz" girebiliyor... Memur, işçi, Bağ - Kur üyesi ve emeklileri ile bunların eş ve çocukları indirimli ücret yani 5’er milyon TL ödüyor... "Babam işçi, babam memur" diyen bir vatandaş, belge göstermeden indirimden
- Demirel giderse mahvoluruz!Birçok aklıselim sahibi yazar da bu koroya katılmıştı.Baba gitti, Türkiye bitmedi. Tersine hayırlara vesile oldu. Kirli bir aile fotoğrafı siyasetin en üst basamağından aşağı indirildi.Şimdi benzeri tartışma Başbakan Bülent Ecevit etrafında dönüyor:- Giderse ne yaparız?Türkiye bu haliyle "vazgeçilmez adamlar cehennemi"ne dönüşüyor. Vazgeçilmezler orada duruyor, halk ise cehennemi yaşıyor. Eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirelin görev süresi sona erdiği 2000 yılında müthiş bir tartışma başlamıştı: Beyoğlunun orta yeri sinema, dediği gibi şairin, Türkiyenin orta yeri hastane... Günün fıkrası... - İçkisi, sigarası, kumarı var mıdır? diye sormuş.Temelin babası:- Elbette vardır, demiş, bir tek kadını eksik... Temel, anne babasıyla birlikte kız istemeye gitmiş. Kahveler gelip istek dile getirildikten sonra, kızın babası: "İnsan kendisinin yerini en az kendisi kadar doldurabilecek bir başkasının bulunduğunu kabul ettiği andan itibaren ancak akıllanmaya başlar." Böyle gitmez... - Ekonomik kriz tabii ki siyaseti etkiliyor... Küçülen ve fakirleşen bir ülkede elbet siyaset aynı tempoda devam edemez. Türkiyede 66 milyon bir yanda, 1 milyon öte yanda farklı