Hamidiye Kaynak Suyu 26 Mayıs’ta 100 yaşına basıyor. Sultan 2. Abdülhamit’in talimatıyla Hendesei Mülkiye’de (İTÜ) Su Mühendisliği Hocası Hulusi Bey tarafından projesi hazırlanan Hamidiye Suyu 26 Mayıs 1902’de İstanbulluların hizmetine girmişti.
İlk yıllarında şehirde 126 çeşmeden Hamidiye Suyu akıyordu. Bugün 12 tanesi faal durumda bulunuyor.
Önceki gün İstanbul Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna, Çubuklu Hıdiv Kasrı’nda Hamidiye’nin 100. Yılı töreninde konuşurken eski dönemleri anlattı:
- Selçuklu ve Osmanlı şehir kültürü çok gelişmişti. Bir letafet ve zarafet temsilcisi haline gelmişti!
Bu güzel saptamaların Gürtuna’nın temsil ettiği siyasi anlayışla olan bağlantısı için konuşma yapılan yerin 50 metre ilerisine gitmek yeterliydi. Hıdiv Kasrı’nın bahçesine göçer köylülüğün simgesi olan "kıl çadırödan bir kahve kurulmuştu. Çadıra cami gibi ayakkabılar çıkartılarak giriliyordu. Bir de "mizah unsuru" eklenmişti: İsteyene galoş da veriliyordu!
Selçuklular ve Osmanlılar yarattıkları zarafet ve letafetin "kıl çadırcıların" eline geçtiğini görseler herhalde kahırlarından ölürlerdi!
Evet veya hayır diye yanıtlanabilen sorular çoğunlukla ilginç değildir.
Kemal Derviş’e demişler ki: - Erken seçim filan diyorsun ama bir partin bile yok. Sahi yarın öbür gün bir baskın seçim yapılsa ne yapacaksın? Yani ortada mı kalacaksın?
Derviş, gülmüş:
- Siz öyle sanın... Benim partim çoktan hazır. Hem de öyle bir parti ki, ezici çoğunlukla iktidar olacak.
- Yaaa... Hangi partiymiş bu?
- Hiçbiri Partisi!...
Can Ozan
İnsanlara yapılacak en büyük iyilik, onlara akıllarını kullanmayı öğretmektir.
Vatandaş Ali Bey, Dubai’den İstanbul’a geliyor, transit olarak Adana’ya geçecek... Ancak 6 polis kontrol noktasının hepsinde kuyruk var. Önden geçmek istiyor. İzin verilmiyor. Adana uçağı kaçıyor. İkinci uçak için tam 8 saat alanda bekliyorlar. Ağır hasta kardeşine yetişmek için yurtdışından gelen bir hanım da beklerken akrabasının ölüm haberini alıyor. Okurumuz soruyor:
- 6 adet kontrol noktasının bir tanesi acil yolculara ayrılamaz mı?
Ayrıca eskiden iki uçak arasında vakit yoksa bir uçağın yolcusu kapıdan alınıp diğerine bindirilirdi. Bu usul neden kalktı?
Tayyip Erdoğan "1 milyon dolarım yok. Lafın gelişi öyle söyledim" demiş.
Doğrudur. Daha fazla olması lazım...
Maalesef arkadaşlarımızdan birçoğu kendilerine yeterince tanıtamadılar. Bunlara bu fırsatı vermemiz gerekir."
Başhasta, pardon Başbakan Bülent Ecevit, geçtiğimiz hafta veliaht adaylarının tahminlerin aksine tanınmamış bir isim olabileceğini bu sözlerle açıklayınca herkesi aldı bir merak; bu tanınmamış isim kim ya da kimler olabilir? Sorunun yanıtını siz de merak ediyorsanız, buyrun "Tanınmamış gazeteci" Fahrettin Fidan’ın duyumlarına...
Mahmut: Kesinlikle tanınmamış bir isim. O kadar ki, babası bile, "Benim böyle bir evladım yok, ben böyle birini tanımıyorum" diyor. İşsiz - güçsüz, ipsiz - sapsız. 36 yaşında, çevresine göre değil ama kendisine göre aklı tamamen başında.
Hicabi: Tam bir televizyon manyağı. Ekranda Ecevitler’i görünce yüzü birden tuhaflaşıyor, hırıltılı sesler çıkarmaya, ağlamaya başlıyor. Hicabi’in en sevdiği kişi Bülent - Rahşan çiftinden sonra Bir Demet Tiyatro’daki Mükremin Abi. Kendi ifadesine göre bütün benliğiyle "Aile"ye tabi.
Hıdır: Tedavisi mümkün alkolik, tedavi kabul etmez "Karoğlankolik. Bülent Bey’in kaburgasını kırdığını öğrenince önce kafayı kırdı, bilahare 4 numaralı kaburgayı... 5 ve 6 numaralı kırıklar merdaneyle kendisini sakinleştirmeye çalışan karısının eseri, Bülent - 1, Bülent - 2, Bülent - 3 çocuklarının adları, kendi söylemiyle, "Hayattaki en büyük üç eseri"... Kendini bildi bileli demokratik solda, 4. çocuk yolda. Karısı bir daha "kürtaj" lafı ederse yemin etti; oyacak, kararı kesin, cinsiyeti ne olursa olsun 4’üncünün adını Rahşan -1 koyacak.