***Gelelim müze fiyatlarına... Evet yabancı turistler için Topkapının üç, Ayasofyanın iki bölümü 15er milyon lira... Ancak Türk öğrenciler, öğretmenler, erler, öğretim üyeleri "ücretsiz" girebiliyor... Memur, işçi, Bağ - Kur üyesi ve emeklileri ile bunların eş ve çocukları indirimli ücret yani 5er milyon TL ödüyor... "Babam işçi, babam memur" diyen bir vatandaş, belge göstermeden indirimden yararlanıyor. Giriş ücretleri de müzelerin zenginleşmesine harcanıyor. Gezerken göreceksiniz... Kültür Bakanı İstemihan Talay, önceki akşam İstanbul Arkeoloji Müzesinde "Palatium Magnum" Sergisini açtı. Sultanahmetteki Büyük Sarayda 5 yıldır sürdürülen kazılarda bulunan irili ufaklı parçalar izleniyor sergide... Daha sonra Ayasofyanın üst galerisi açıldı. Muhteşem bir tören, gizemli bir dünyanın loş aydınlığında muhteşem bir tarih buluşması yaşandı... Ayasofyanın üst galerisi titiz bir restorasyondan geçmiş. Sütun başları, çiniler, mermerler temizlenmiş.. Bir köşede "Ertuğ - Kocabıyık" yayınlarından çıkan "Hagia Sophia: A Vision For Empire" adlı kitabın enfes fotoğrafları sergileniyor... Kültür Bakanlığı kadroları olağanüstü bir çaba göstermiş her iki sergi için... Tabii en büyük alkışlar Bakan İstemihan Talay ve Müzeler Genel Müdürü Alpay Pasinliye... Ayrıntı yayını... "Beni Ayakta Gömün!" İsabel Fonseca Times Literary Supplementte yardımcı editör olarak çalışıyor. Fonseca dört yıl boyunca Doğa Avrupa ülkelerini gezerek Çingeneleri araştırdı. Çalışmasını 1996da tamamlayıp kitap haline getirdi. Bu yıl Ayrıntı Yayınlarından dilimize kazandırılan eserin adı ile ülkemizdeki "iktidar tutkusu" arasında şaşırtıcı bir benzerlik mevcut: Tarihten bir yaprak... "Sultan Mecid, verem olmuştu. İstanbulda birçok doktorlar mevcut olduğu gibi, kendisi için bir doktor getirtilmişti. Bu eski zamanlarda ananeler o kadar kuvvetliydi ki, meğer Saray âdetlerine göre, hiçbir insan elleriyle padişahın vücuduna dokunamaz, Saraya gelen doktorların hepsi bu âdete uyarak, padişahın vücudunu adamakıllı muayene edemezlermiş. Gelen bu yabancı doktor bunu duyunca "Milyonlarca insanın talihlerine tesir edebilecek olan bir padişaha üstünkörü bir tahmin ile ilaç verilmesi hiç makul olur mu?" diye itiraz etmişti... Abdülhak Şinasi Hisar, "Eski Zaman Fıkraları" adlı kitabında yazıyor: 63lük öğrenci! Maliye alanında yetkin bir isim olan Biltekin Özdemire soruyoruz:- Efendim okul durumunuzu biraz anlatır mısınız?- İstanbul İktisat Fakültesi mezunuyum, mastırımı SBFde yaptım, şimdi de Hacettepe Üniversitesi Maliye Bölümünde doktora öğrencisiyim. Önümüzdeki şubat ayında öğrenciliğim bitecek, ondan sonraki bir yıl içinde doktoramı verirsem "doktor" olacağım.-Sizin yaşınızda öğrenciye pek kolay rastlanmaz Türkiyede?- Biliyorsunuz bilimin ve öğrenmenin yaşı yoktur. Ben de okudukça yeni şeyler öğreniyorum... Yeni şeyler öğrendikçe de mutlu oluyorum...- Derslerle ve hocalarla aranız nasıl diye sorsak...- Haftada altı saat ders görüyoruz ve bugüne kadar bir tek dersi bile kaçırmadım. Prof. Güneri Akalın, Prof. Yıldıray Arsan, Prof. Selçuk Çingir, Doç. Nurettin Bilici hocalarımdan bazıları... Hocalarımla aramda çok güzel, çok seviyeli bir ilişki var. Çoğu kardeşim ya da oğlum yaşında ama benim onlara hitabım hiç değişmiyor: Değerli hocam...- Sayıştay Başkanlığına seçilirseniz (Özdemir ne yazık ki seçimi kaybetti) öğrencilik yine devam edecek mi? - Elbette. Ama Sayıştaydaki görevimi aksatmadan tabii ki. Gerekirse hafta sonları, gerekirse gece... Sanırım değerli hocalarım bu konuda bana anlayış göstereceklerdir.* 20li yaşlarda bir - iki yıl sınıfta takılınca "Okumak bizden geçti" diye öğrenimi terk eden (veya o niyette olan) gençlere aşağıdaki satırları okumalarını özellikle salık veriyoruz... 63 yaşında bir doktora öğrencisinden söz edeceğiz... Öyle sıradan bir öğrenci de değil üstelik... Eski Maliye Müsteşarı... Eski Samsun milletvekili... Ve bugünün Sayıştay Başkan adayı... Bilmediğin hiçbir şey kalmayana kadar öğrenmeye devam et. m.asik@milliyet.com.tr Seneca