Daha önce işkence suçundan hüküm giymiş polis memurları üçüncü defa aynı suçtan yargılanıyor. Bu defa sendikacı Süleyman Yeter ve 15 kişiye işkence yapmak ve adam öldürmekten suçlular. Karar:
"Bir daha aynı suçu işlemeyecekleri kanaatine varıldığından cezalarının ertelenmesine..."
Doğrusu kararı veren yargıca o ünlü yarışma programındaki "Son kararınız mı?" sorusuna benzer biçimde sormak isterdik: "Özgür kararınız mı?"
HHH
Şimdi size küçük bir sınav. Biliniz bakalım...
- Bir polis memuru izinli gününde resmi elbiseyle geneleve giderse ne olur?
Cevap: Meslekten atılır.
- Bir polis memuru dairede görevliyken içki içerse ne olur?
- Meslekten atılır.
- Bir polis memuru amirine tokat atarsa ne olur?
- Meslekten atılır.
- Amirine hakaret ederse ne olur?
- Meslekten atılır.
- Peki bir polis memuru vatandaşa işkence yaparsa meslekten atılır mı?
- Hayır...
Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün 8. Maddesi, polisin işkence yapmasını dairede içki içmesi kadar ağır bir suç olarak görmüyor. Kısacası işkence devletçe hoş görülüyor.
Bu ülkede işkence önlenir mi?
Bir ülkede yalakalığın getirisi dürüstlüğün getirisinden fazla ise o ülke batar.
Montesquieu
"Bir misafirliğe gitsem Bana temiz bir yatak yapsalar Her şeyi, adımı bile unutup Uyusam."
Melih Cevdet Anday
Bayramınızı kutluyor, sağlık ve mutluluk diliyoruz.
(Ve bayram süresince izninizi rica ediyoruz.)
Sanlı Topçuoğlu, İsmet Paşa’nın dayısının torunu... 1964 yılında Dışişleri Bakanlığı sınavlarına girmiş. Birkaç gün sonra da Paşa’yı ziyaret edip Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Kuneralp’ten sonucu sordurmasını rica etmiş. Paşa bir süre susmuş. Kapıdan çıkarlarken yüzünü okşayarak demiş ki:
- Kusura bakma Sanlı ama ben bu istediğini Dışişleri’nden soramam. Çünkü bunu benim sormam onlar için "Sanlı’ya sınavı kazandırın" anlamına gelir, doğru olmaz.
"Üç Yüz Yıllık Gecikme" adlı kitaptan...
Meclis Başkanı Bülent Arınç "Eşinizi Hindistan’a götürecek misiniz?" sorularına:
- Havaalanında görürsünüz, yanıtı vermiş
Muhtemelen götürecekmiş...
Arınç’ı uğurlamaya gidecek olan Meclis Başkan Vekilinin eşi de türbanlıymış.
Yurt çapında başörtüsü satışları patlamış. Kadınlar hızla örtünüyormuş.
Milli Eğitim Bakanı Erkan Mumcu bir genelge yayımlayarak Türkiye’nin dört bir yanında il ve ilçe milli eğitim müdürlüğü ve yardımcılığını vekâleten yürütenleri görevden almış. Sıra vekâleten yürütülen 7 bin okul müdürlüğüne geliyormuş. AKP Genel Merkezi’nde yeni kadrolar saptanıyormuş. Cumhuriyet tarihinde bu denli hızlı kadrolaşma ilk kez yaşanıyormuş.
İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu da geniş çaplı bir kadro değişikliğine hazırlanıyormuş. Yeni atamalar bayramdan sonra açıklanacakmış. Yeni dönemde söz sahibi olmak isteyen Süleymancılar, Nakşibendiler ve Fethullahçılar arasındaki rekabet kızışmış.
Miş mış muş
Bir varmış bir yokmuş
Bir zamanlar demokratik, laik bir Türkiye Cumhuriyeti varmış...
Atatürk, "Onu biz kurduk, sizler yaşatacaksınız" dermiş.
Bu sözler yakında masal olacağa benzermiş...
Amerikan Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz Ankara’ya ayak basmadan önce ABD’nin istekleri belli oldu:
- Hava sahası, üs ve limanların kullanımı... Ve 35 bin asker...
Silah denetçilerinin alacağı sonuç ne olursa olsun, ABD Irak’a saldırmaya kararlı. Petrol uğruna çoluk çocuk en az 1 milyon Iraklıyı daha öldürecek. Yakın dost ve uydularının bulaşmak istemediği bu cinayete bizi bulaştıracak. İslam dünyasıyla karşı karşıya getirecek.
Halkı savaş karşıtı bir tavır ortaya koyamayan, medyasının yelkenleri ABD’den şişirilen bir ülke bu baskıya karşı durabilir mi? Göreceğiz...
BM kararı olmadan ve diğer NATO üyeleri katılmadan böyle bir savaşa karışmayacağımızı Wolf’a bildirmek zorundayız.