<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Ülkemizin yaşadığı en büyük acılardan biri olan 17 Ağustos depreminin 4. yıldönümünde Yalova'da dertleri paylaşıyoruz. Depremin ardından devlet Yalova'da 5 bin dolayında kalıcı konut inşa ediyor. Ama insanları konutlara yerleştirmeyi beceremiyor... Bunu nasıl mı beceriyor?
Efendim konutları kura ile dağıtırken yazlıkçılar ile bütün yıl Yalova'da yaşayanları aynı torbanın içine atıyor. Dolayısıyla yazlıkçılar ile yaz kış Yalova'da yaşayanlar aynı siteye yerleştiriliyor. Konutlar Yalova'nın 15 - 20 kilometre uzağında. Üstelik yazlıkçılar Yalova'dan soğumuş. Öyle olunca daireleri devralıyor ama içine girip oturmuyorlar.
Onlar oturmayınca yakıt ve yönetim masrafları tahammül edilemez rakamlara ulaşıyor. Kalıcı konutların şu anda ancak yüzde 30'u iskân edilmiş. Gerisi boş duruyor.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Süleyman Demirel Hürriyet'te diyor ki:
"Bu Türkiye için tarihi bir fırsattır. Hiç düşünmeden Irak'a asker gönderilmelidir."
Üç beş sayfa çevirin. Irak'ta bir hafta kalıp dönen Yalçın Doğan anlatıyor:
- Bağdat - Necef - Ramadi Bölgesi, herkesin dilindeki "süngü üçgeni". Cinayet, terör ve soygunların en yoğun olduğu bölge. Kızılhaç'a bile saldırı var.
Türkiye askeri, işte, bu bölgeye, süngü üçgenine gönderilmek isteniyor. öngörülen mevki bu. Irak'ın en belalı üçgeni.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
İzmir Anakent Belediye Başkanlığı yarışını anlatırken CHP İzmir Milletvekili ve yerel yönetimlerle ilgili Genel Sekreter Yardımcısı Bülent Baratalı'nın da adı geçmişti. Baratalı ile dün İzmir ve diğer merkezlerdeki yerel seçimler üzerine konuştuk... Kendisi de Urla'da 4 dönem üst üste belediye başkanı seçilmiş başarılı bir yerel yönetici ve siyasetçi olan Baratalı İzmir'de sorun olmadığını söyledi:
- Ahmet Piriştina partimizin Genel Merkezi'nce İzmir Belediye Başkan adaylığına uygun görülmüştür. Piriştina'nın adaylığının kesinleşmesiyle İzmir'in sol demokrat kamuoyunda bir gerilim boşalması olmuştur. Bu olumludur. Eminim Piriştina seçimi rahatça kazanacaktır...
***
2004 yılı 18 Nisan'ında Türkiye'de 3215 merkezde yerel seçim yapılacak. CHP ve AKP açısından çok önemli bu seçime 9 aydan az zaman kaldı. Adaylar henüz belli değil. Kimi merkezlerde adaylar ancak seçime 2 - 3 ay kala belirlenecek.
Oysa özellikle büyük merkezlerde adayların şimdiden belli olması, projeler üzerinde çalışmaları, seçim meydanlarına olgunlaşmış projelerle çıkmaları gerekirdi. Seçime iki üç ay kala adı belli olacak adayın kendini tanıtması, sevdirmesi, inandırıcı projeler
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Orman vasfını yitirmiş arazilerin satışı ile ilgili anayasa değişikliğine 47 sivil toplum kuruluşu ve üniversiteler karşı çıktı. Tek bir sivil toplum kuruluşu hükümeti desteklemiyor. Buna rağmen iktidar anayasa değişikliğini gerçekleştiriyor.
Yeni YÖK tasarısı üniversiteyi düzene sokmayı amaçlıyor. Ancak tasarı hiçbir üniversiteye danışılmadan gizliden gizliye hazırlanıyor.
Bunlar neyi gösteriyor.
İktidar partisinin demokrasinin d'sinden nasiplenmediğini.
Seçim yasasının cilvesi ve bir önceki Meclis'in aymazlığı yüzünden yüzde 34 oyla TBMM'nin yüzde 65'ini ele geçiren AKP kendisi dışındaki çoğunluğa saygısı yok... Sadece korktuğu merkezler var. Biri MGK'ydı...
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Recep Tayyip Erdoğan, başbakanlığının ilk günlerinde biraz tutuk gibiydi, giderek açıldı. Özellikle son bir haftadır adeta formunun zirvesinde... Ağzını açıp da inci yumurtlamadığı an yok gibi... Mesela:
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
"SSK gözlüğü yazılır. Tansiyona, şekere bakılır. Kurban kesilir..." Gebze'de bir eczanenin camından...
"Vindovslu aletle rot balansı yapıyoruz..." Aksaray'da bir lastikçinin vitrininden :
"Kartuş ve kolonya doldurulur." Eskişehir'de bir dükkânın camından...
"Burada adam olana, edebiyle konuşana hizmet verilir..." Eminönü'nde bir bakkalın camından...
"Bir fön neyi değiştirmez ki!..." İzmir'de bir kuaförün afişi...
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Amerikan İşgal Gücü Uday ile Kusay'ı canlı ele geçirip yargılayamaz mıydı? Elinde 4 tane AK - 47 silahından başka bir şey olmayan 4 kişi pekâlâ canlı yakalanabilirdi. Yapılacak sorguda çok değerli istihbarat alınabilirdi kendilerinden. Hem de suçları kanıtlanırdı.
Ancak yargısız infaz tercih edildi.
İkinci Dünya Savaşı sonrası Alman savaş suçlularının yargısız idamına Amerika karşı çıkmış, Nürnberg mahkemeleri ABD'nin isteği üzerine kurulmuştu.
Milyonlarca masumun ölümünden sanık Nazi generalleri önce yargılandı sonra cezalandırıldı.
Uday ile Kusay'a ise yargısız infaz uygulandı.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Başbakan, Erzurum Kongresi'nin 84. yıldönümü nedeniyle; "Mustafa Kemal 84 yıl önce bu binada 54 kişiyle yola çıkmıştı. İşte şimdi bu noktadayız" demiş!
- Arada bir "maalesef" kelimesi eksik kalmış.
***
Irak'taki sivil yönetimin başı Bremer "Türkiye'nin asker göndermesinden memnuniyet duyarız" demiş!
- Herhalde elinde fazla çuval kaldı...