Muhalefet partileri güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüş için kendi içlerinde ve aralarında çalışmalar yapıyorlar.
Ancak en önemli konu üzerinde fazla durulmadığı izlenimi uyanıyor.
Parti için demokrasi ve onun ön şartı olan ön seçim üzerinde konuşulduğunu pek duymuyoruz.
Ön seçim neyi öngörür?
Milletvekillerinin liderler tarafından değil parti üyeleri ve halk tarafından seçilmesini.
Ön seçim, (pek dile getirilmez ama) 12 Eylül darbecileri tarafından Anayasa’ya konulmuş ve zorunlu tutulmuştu.
İlk uygulaması 1988 genel seçiminde olacaktı. Ancak 1986 yılında Turgut Özal’ın talimatıyla Meclis’teki ANAP çoğunluğu ön seçimi zorunlu olmaktan çıkardı ve uygulama suya düştü. Parti içi demokrasi gide gide parti başkanlarının iki dudağı arasına sıkıştı. Partilerde lider diktası oluştu. Partinin bütün organlarını ve vekilleri lider seçer hale geldi. Liderlerin koltuk çıkarları ulusal çıkarların önüne geçti. Geçen dönemde
Değerli spor yazarı Ahmet Çakır, Metin Oktay kitabını yeniledi. “Taçlı Kral Metin Oktay” adını verdiği kitabının yeni baskısına son yıllarda onunla ilgili yazılan yazıları ve anıları da ekledi. Efsane kralı gelecek nesillere tanıtacak çok değerli bir eser meydana getirdi.
Önce bu emeği ve çalışmayı kutluyoruz.
Kitapta Metin’i anlatan ve tanıtan onlarca anı, yüzlerce satır var. Biri şöyle:
“Futbolun şiirini, sevginin kitabını yazdı.”
Metin, zihinlere kazınan goller yanında kalplere kazınan sevginin de kahramanıydı.
Her türlü özveriyi de içinde barındıran bir sevgi.
Çakır’ın kitabında Ali Kırca’nın 2000 yılında kaleme aldığı bir yazı var.
Okurken içimizi cız ettiren bir yazı.
Milliyet’in Sami Ağabey’i, Sami Kohen (93) aramızdan ayrıldı.
Abdi İpekçi neslinin son temsilcisiydi. 67 yıldır köşe yazıyordu. Uzun yıllar aynı koridorları paylaştık. Vaktini genellikle çalışarak geçirir, odasında olduğunu bize daktilo tıkırtılarıyla duyururdu. Gazete yıllar önce daktilo çağını kapattı, bilgisayara geçti ama Sami Ağabey son ana kadar yazılarını daktiloyla yazdı.
Abdi İpekçi neslinin olduğu gibi daktilonun da son temsilcisiydi gazetemizde. Bir başka özelliği odasını temizliğiydi. Ne kitap ne dergi bulundururdu. O gün gelen ne varsa akşam eve götürür veya arşive teslim ederdi. Mesai arkadaşlarıyla uzun sohbetleri sevmez, ayaküstü birkaç cümleyle yetinirdi.
Sami Ağabey sağlamcı bir yazardı. Yazılarına duygu, niyet, kehanet katmazdı. Somut ve kaynaklarınca doğrulanmış bilgiler üzerinden yürütürdü yazılarını. O da Abdi Bey gibi dengeli olmaya, tarafsız kalmaya özen gösterirdi. Vakaları anlatır, yorumu daha çok okura bırakırdı.
Basınımız bir uzun mesafe koşucusunu kaybetti. Geride kalanlara uzun ömür ve
Biz onu genelde yeme içme ve şarap uzmanı olarak tanırız. Oysa o aynı zamanda bir iktisatçı ve sosyolog hatta psikolog. Vedat Milor’dan söz ediyoruz. Son kitabı “Hesap Lütfen”i okuduk. Hem ABD hem Türkiye’de yaşayan Milor, iki toplumu karşılaştırırken harika tespitler yapıyor. Kendisine bir soru:
- Hangi huyumuzu elden bırakmalıyız?
Milor, eksiklik olarak üç özelliğimizi sayıyor.
BİR: Karşı taraf istemeden ona nasihat çekme: “Ben senin yerinde olsam şöyle yapardım” tavrı. Burada hem bir fikir belirtme hem kendi üstünlüğünü belirterek karşı tarafı küçük düşürme var. Aslında kişi bunu karşısındakinin iyiliği için değil kendini iyi hissetmek için yapıyor.
İKİ: Asla sorumluluk kabul etmiyoruz. Çok kolay şekilde başkasını suçluyoruz. Ben buna “çocuk kalmak” diyorum. Çünkü çocuklar sorumluluğu idrak etmeyi ancak zaman içinde öğrenirler. Bunun dramatik örneklerini futbolda çok sık görüyoruz. Yenilen takım hemen hakemi suçlar.
Koronaya karşı aşıyı bulan BioNTech firmasının kurucuları Dr. Özlem Türeci ve Prof. Uğur Şahin bu hafta Yunanistan’a geldiler. Kendilerine törenle Cumhurbaşkanı Katerina Sakellaropulu tarafından ‘İmparatoriçe Theophano’ ödülü verildi.
Cumhurbaşkanı yaptığı konuşmada iki bilim insanını “Koronavirüse karşı bilimin çılgın yarışına tüm güçleriyle katıldılar ve birinci geldiler” sözleriyle övdü.
Türeci ve Şahin, Selanik’te Atatürk Evi’ni de ziyaret ettiler ve onur defterine şunu yazdılar:
“Atatürk’ün doğduğu yeri ziyaret etmek, Türk kökenli bilim insanları olarak bizler için bir onurdur. Atatürk, modern Avrupa’nın öncü liderlerinden biri olarak özgür düşünce ve bilimin insanlık için taşıdığı temel değeri anladı; O’nun ‘Hayatta en hakiki mürşit ilimdir’ şeklindeki bilge sözüne tamamen katılıyoruz.”
Sayın Türeci ve Şahin Türkiye’de ne zaman ağırlanacaklar?
Sağlık Bakanımız geleceklerini söylemişti. Hâlâ
6. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk hayattan ayrılışının 34. yılında Ankara’da ve İstanbul’da törenle anıldı. Cumhuriyet ilkelerine bağlı, örnek bir komutan ve devlet adamıydı Korutürk. Onun 5.5 yıl basın müşavirliğini yapan Ali Baransel, “Bıçak Sırtında” adlı kitabında örnek davranışlarını anlatır.
12 Eylül darbesine hazırlanan generaller Cumhurbaşkanı Korutürk’ten Meclis’i feshetmesini istemişler; cevap aynen şöyle:
- Milletvekillerinden aldığım vazifeyi kendilerini ortadan kaldırmak için nasıl kullanırım?
Başbakan Yardımcısı Hikmet Çetin bir gün Köşk’teki randevusuna 15 dakika gecikiyor. Korutürk bu yüzden Çetin’i kabul etmiyor.
Korutürk’ün iki oğlu çalışmakta, kızı okula gitmektedir. Çocuklara Çankaya Köşkü dışında ev tutuluyor. Çocuklar işe ve okula ailenin şahsi aracıyla gidip geliyorlar.
Korutürk’e o soyadı kim mi vermiş? Mustafa Kemal. Deniz Yüzbaşısı Fahri Bey bir gece ünlü Karpiç Lokantası’nda yemek yerken lokantaya Mustafa Kemal ve arkadaşları
Reklam olmasın diye adını açıkça yazmayalım; V.... diye bir alkollü içki türemiş. Gazoz şişesine benzer şişeler içinde TEKEL ürünü satan mağazalarda bulunuyor. Vişnelisi, elmalısı, portakallısı falan da var. Gazozdan farkı, yüksek derecede alkol içermesi. Biranın alkol oranı yüzde 4-5, şarabın yüzde 11-12’dir. Bunun alkol derecesi daha yüksek, yüzde 15. Biranın üç katı. Fiyatı ise biranın iki katından daha az: 22 lira. Kısa yoldan kafayı bulmak isteyenler için ideal içki!
Bendeniz alkole karşı değilim. İnsanların alkol içme özgürlüğü vardır. Ancak bendeniz yüksek dereceli alkole bu kadar kolay erişilmesine karşıyım. Alkollü içkilere ikide bir zam yapılması doğru değil. Ancak alkolün bir çeşidini de böylesine ucuzlatmak ve kolay erişilir ve içilir hale getirmek yanlış. Üstelik ayaküstü içilebilen bir içki bu.
DOKTORA
Gazeteci Şengün Kılıç, T24 sitesinde ilginç bilgiler veriyor:
“Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün
Kendime zaman ayırdım, küçük bir Avrupa turu yaptım. Pandemi nedeniyle malum uzun süre evlerimizden çıkamadık, sonra evden çıktık, semtlerden çıkamadık, toplu taşım araçlarına binemedik. Dünyamız daraldı. Bu yüzden Yaradan’a sığındım, Avrupa’ya gidiş bileti aldım.
Vapur yerine motoru tercih ettim. Tek gidiş bilet 8 lira olmuş. Kadıköy’den Eminönü motoruna binip deniz havasını içime çektim.
Avrupa dediğim, tabii İstanbul’un Avrupa yakası. Karaköy’e yaklaşırken Galataport inşaatına gözüm takıldı.
İstanbul adına mutlu oldum.
Birkaç yıl önce Yolcu Salonu ve tarihi Paket Postanesi’ni çatır çatır yıkmışlardı. Protestolar üzerine Galataport’u yapan firma açıklama yaptı. Bu binaları aslına uygun inşa edeceklerini bildirdi. Hiç inanmadık. Çünkü böyle yalanları çok dinlemiştik. Ancak bu defa ne görelim? Yolcu Salonu ve Paket Postanesi gerçekten aslına uygun yapılıyor. Yolcu Salonu’nun saat kulesi ve postanenin bir benzeri olmayan dikdörtgen