Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Değerli spor yazarı Ahmet Çakır, Metin Oktay kitabını yeniledi. “Taçlı Kral Metin Oktay” adını verdiği kitabının yeni baskısına son yıllarda onunla ilgili yazılan yazıları ve anıları da ekledi. Efsane kralı gelecek nesillere tanıtacak çok değerli bir eser meydana getirdi.

Önce bu emeği ve çalışmayı kutluyoruz.

Kitapta Metin’i anlatan ve tanıtan onlarca anı, yüzlerce satır var. Biri şöyle:

“Futbolun şiirini, sevginin kitabını yazdı.”

Metin, zihinlere kazınan goller yanında kalplere kazınan sevginin de kahramanıydı.

Haberin Devamı

Her türlü özveriyi de içinde barındıran bir sevgi.

Çakır’ın kitabında Ali Kırca’nın 2000 yılında kaleme aldığı bir yazı var.

Okurken içimizi cız ettiren bir yazı.

Bakın Ali Kırca “Futbol Hayattır” adlı kitapta ne anlatıyor:

METİN’İN KİTABI

...

1988 Mayıs sonlarıydı.

Galatasaray şampiyon olmuş ama daha önemlisi Tanju Çolak hem Avrupa gol krallığına ulaşmış hem de Metin Oktay’ın 35 yıllık rekorunu kırmıştı.

Program için farklı ne yapabileceğimi düşünürken çocukluğumdaki bir fotoğraf gözümün önüne geldi.

Metin Oktay’a krallığının ödülü olarak verilen gerçek bir tacın, galiba altın kaplama özel işlemeli bir “taç”ın fotoğrafı.

Hemen Metin Oktay’ı aradım.

O “taç”ı pazar akşamı canlı yayında eski kral olarak yeni krala devredip devretmeyeceğini sordum.

Açıkçası bunu Metin Oktay’dan istedim.

Telefonda birkaç saniye süren sessizlikten sonra “Peki” dedi. Ve o inanılmaz inceliği ve beyefendiliğiyle ekledi:

“Siz nasıl uygun görürseniz...”

...

Pazar akşamı önce Tanju geldi stüdyoya. Koşa koşa... Sonra da Metin Oktay. Biraz durgun biraz da kırgındı.

Yanında getirdiği tacı Tanju’nun başına yerleştirdi. Kırgındı. Ama inceliği yine elden bırakmadı. Hepimizin elini sıkarak teşekkür etti. Gitti. Onu bir daha hiç görmedim. Birkaç yıl sonra da ebediyete gitti.

Hayatımın en büyük yanlışlarından birini yaptığımı daha o ilk telefon görüşmesinde fark etmiştim ama geriye de dönememiştim.

Oysa o taç yalnızca Metin Oktay’a aitti. Ne benim o tacı başkasına devretmeye hakkım vardı ne de Tanju’nun o tacı alıp başına koymaya.

Haberin Devamı

***

Sonra ne mi olmuş? Ali Kırca Tanju’ya çağrı yaparak o tacı getirip ailesine veya Galatasaray müzesine teslim etmesini istemiş. Tanju’dan o gün bugün ses çıkmamış.

Metin Oktay öyle bir adamdı. Koca bir futbol hayatının en değerli anısını da isteseniz sizi kırmamak için getirir, böyle teslim ederdi.

Tanju’ya gelince... Çağrıyı yineleyelim: Tanju Bey kardeşim, o size ait olmayan ve yanlışlıkla verilen tacı getirip Metin’in ailesine ya da Galatasaray müzesine teslim ediniz. Bu gölgeyi daha fazla üzerinizde taşımayınız.

HATIRLAMAK

Biz onu daha çok sinemacı olarak tanırız.  Aslında demiryolculuğu ve siyasetçi yanı da vardır. Arkadaşlar arasındaki adı Sabo olup tam adı Sabahattin Çetin’dir.

Bizim Sabo yakın zamanda sinema ve siyaset anılarını yazdı. Kitabı raflara “HATIRLAMAK” adıyla çıktı

METİN’İN KİTABI

Hayata küçük yaşta yazlık sinemada gişe görevlisi olarak başlayan Sabo, sonraki yıllarda ünlü bir film yapımcısı ve ithalatçısı oldu. Artık kışın Berlin’de, yazın Altınoluk’ta yaşıyor, torunları ve anılarıyla avunuyor.

Haberin Devamı

İnsanlarla kolay ilişki kuran, gözü kara, girgin bir arkadaşımızdır Sabo.

Kitabında ünlü sinemacı ve siyasetçilerle ilgili anıları arasında dikkatimizi hapishaneden adam kaçırma hikâyesi çekiyor. 12 Mart sularında Sabo’nun yedek subaylığının bitmesine birkaç ay kalmıştır. Dostu Mehmet Abi (Mustafa Oktay) gelir, bir yardım ister.

Bayrampaşa Cezaevi’nde yatan sendikacı Sırrı Öztürk kaçırılacaktır.

Hapishanenin göz doktoru tanıdıktır. Doktor Sırrı Öztürk için vizite yazacak, Sabo nöbet gününde askeri ciple cezaevine gidecek, Sırrı Öztürk’ü doktora götürmek bahanesiyle alıp şehre taşıyacak, kaçmasını sağlayacaktır. Yakalanırsa yıllarca hapis yatacaktır. Bu açık. Ama Sabo dediğimiz gibi gözü kara bir arkadaş. Doktor vizite kâğıdı yazmaya razı olur. Kaçış planı yapılır. Ancak plan son anda suya düşer. Neden mi? Çünkü Sırrı Öztürk’e kaçmak isteyip istemediği hiç sorulmamış, Öztürk planı öğrendiğinde “Ben kaçmak istemiyorum” diyerek planı suya düşürmüştür!

Kitapta TKP, SHP, CHP ile ilgili anılar ve izlenimler... Sinemanın ünlü isimleriyle ilişkiler keyifle okunuyor. Her anı biraz da tarihtir. Kitabın bütünü de öyle.