Muhalefet partileri güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüş için kendi içlerinde ve aralarında çalışmalar yapıyorlar.
Ancak en önemli konu üzerinde fazla durulmadığı izlenimi uyanıyor.
Parti için demokrasi ve onun ön şartı olan ön seçim üzerinde konuşulduğunu pek duymuyoruz.
Ön seçim neyi öngörür?
Milletvekillerinin liderler tarafından değil parti üyeleri ve halk tarafından seçilmesini.
Ön seçim, (pek dile getirilmez ama) 12 Eylül darbecileri tarafından Anayasa’ya konulmuş ve zorunlu tutulmuştu.
İlk uygulaması 1988 genel seçiminde olacaktı. Ancak 1986 yılında Turgut Özal’ın talimatıyla Meclis’teki ANAP çoğunluğu ön seçimi zorunlu olmaktan çıkardı ve uygulama suya düştü. Parti içi demokrasi gide gide parti başkanlarının iki dudağı arasına sıkıştı. Partilerde lider diktası oluştu. Partinin bütün organlarını ve vekilleri lider seçer hale geldi. Liderlerin koltuk çıkarları ulusal çıkarların önüne geçti. Geçen dönemde parlamenter sistemin en büyük hastalığı buydu. Yeni dönemde tablo değişecek mi? Soru bu!
KOHEN
Geçen hafta vefat ederek aramızdan ayrılan Sami Kohen’i emekli büyükelçi Onur Öymen’le sohbet ederken bir kez daha anıyoruz. Onur Bey: Ben Dışişleri Bakanlığı’ndayken her sabah bizi düzenli olarak arar, diplomatik gelişmelerle ilgili bilgi alırdı, diyor. Bu titizliği başka yazarlarda pek görmediğini ekliyor.
Bu zor ve doğru gazeteciliktir. Kolay gazetecilik dedikodu, tahmin, sansasyon, polemik, manipülasyon, yıkama yağlama gibi kavramlar üzerinden ilerler. Bu türün bazen bir çekiciliği, okunurluğu vardır. Ama uzun dönemde okur için yanıltıcı, vakit kaybettirici olmanın ötesine geçmez. Gazetemizdeki veda töreninde de vurgulandı. Sami Kohen pek çokları gibi gazeteciliği bir yerlere yaranmak, yamanmak, kapılanmak veya alkış almak gibi amaçlar için kullanmadı. Mesleğe saygının gereği neyse büyük bir disiplin içinde hep onu yaptı. Bir kez daha saygıyla anıyoruz.
ÇAY
Kadıköy Moda’da tüm İstanbul’un sevdiği manzaralı çay bahçelerinde çayın bardağı 7 lira oldu. Hafta içinde geçerken baktık, kapıya şu tabela asılmış:
“Dışarıdan içecek getirilmesi kesinlikle yasaktır.”
Anlaşılan, vatandaş fiyatlardan bunalmış. Dışarıdan termosla çay veya çantada meşrubat getirip masa altından gizli gizli içiyor. Peki, yakalanırsa cezası ne olacak? “Kesinlikle yasak” ilan edildiğine göre bunun bir cezası olmalı. Yasada böyle bir suç ve ceza öngörülmediğine göre demek gizli içicilere yasa dışı muamele uygulanacak. En hafif ceza içeceğe zorla el koymak, en ağır ceza gizli içiciyi diğer müşterilerin önünde karga tulumba dışarı atmak olmalı.
Ne günlere kaldık yaa hu...
KONYA
Konya’yı gezen Adil Hacıömeroğlu’nun notlarında bazı satırlar ilgimizi çekti. Paylaşıyoruz:
“Konya’nın en ilgi çekici özelliği, kent merkezinde yüksek yapıların olmaması (birkaç özel yapı dışında). Yapılar, genellikle bahçe içinde. Neredeyse her bahçede iklime uygun ağaçlar var. Bu da kentin betona, demire, griye teslim edilmediğini göstermekte. Yeni oluşturulan mahallelerin de bu düzene uyduğu gözlemlenmekte.
Kent merkezinde AVM’ye rastlamadık. Bu da kent esnafının yüz yıllardır getirdiği ticari, sosyal geleneklerin sürmesini sağlamakta.
Konya’nın en güzel yanlarından biri, çok fazla ayakyolunun olması. Her ayakyolu parasız ve temiz. Parasız olmasına karşın temizliği övgüyü hak etmekte. Bu konuda Konya Büyükşehir, Karatay, Meram ve Selçuklu belediyelerinin ortak tavrı göze çarpmakta.”
Anlaşılan, Konyalı belediyeler uygar adımlar atmış.
FENER
Kendi sahasında Alanya’ya 2-1 yenilen Fenerbahçe’yi taraftar maç bitiminde: “Yönetim istifa” diye protesto etti. Başkan Ali Koç “Taraftar haklı” diyerek protestoya pek alınmamış göründü. Aklımıza ünlü bir antrenörün sözleri geldi:
- Seyirci beni ıslıklarsa pek umursamam, demişti, ama yönetimi ıslıklarsa korkarım. Çünkü o durumda topun ağzına beni koyarlar.
Pereira için çanlar çalıyor diyebilir miyiz?
DİPLOMA
Sosyal medyada ve basında yer alan habere göre, internet üzerinden, 450 TL’ye, noter onaylı, ODTÜ dahil her üniversitenin sahte diploması satılıyormuş. Google’a “sahte üniversite diploması” yazıp girin, epeyce site olduğunu göreceksiniz. Bunlardan “buythediploma” isimli internet sitesinde çok iddialı tanıtım reklamı yer alıyor. Siteye girince şu yazıyla karşılaşıyorsunuz: “Sahte diploma ile hayalleriniz gerçekleştirin. Üniversite, lise, ön lisans ve lisans diplomaları ile özel sektörde iş bulun, kariyer yapın, itibar kazanın.”
Gelin de merak etmeyin... Ülkede on binlerce hakiki diplomalı işsiz genç dururken, bu sahte diplomalılara kimler, neden iş veriyor? İşe girişlerde bu belgeleri hiç mi kontrol eden olmuyor? Bir merak daha...
Devlet böyle bir sahteciliğe nasıl ve neden izin veriyor?