Belli, Başbakan’ın aklı Suriye’de kaldı..
Başbakan’ın aklı Esad’da kaldı..
Köprülerin altından çok sular aktı.. Ankara yanlış üstüne yanlış yaptı.. Suriye’den çırak çıktı..
Oyun dışı kaldı..
Ama Ankara pes etmiş değil.. Daha doğrusu, Başbakan.. Oyuna geri dönmek istiyor..
Bunun yolunu da kara harekâtında görüyor..
*
Haber mühim..
700 hâkim ve savcının ihracı ve yargılanması için düğmeye basılmış..
Suçları ne?
Paralel yapının yargı ayağında yer almak..
HSYK Başkanvekili Yandırmaz’a göre paralelci hâkim ve savcı sayısı beş binmiş..
Beş bin..
Peki, bu beş bin hâkim ve savcının verdiği bütün kararlar yeniden gözden geçirilecek mi?
Tabii ki hayır..
Hava daha da ağırlaşacak, rüzgâr daha sert esecek, çatışma şiddetlenecek, alanı genişleyecek, başka bölgelere de sıçrayacak..
Nereden biliyorsun diyeceksiniz..
Yaşadık, gördük..
16 yıl önce, 1994’te (yine Mart ayıydı) DEP milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırıldı..
Tutuklandılar, hapse atıldılar..
Ne oldu?
Aslında Cumhurbaşkanı’nın formülü güzel.. Suriye’nin başka türlü derlenip toparlanacak hali yok..
Geri dönüşü cazip kılacak, teşvik edecek bir şeyler olmalı..
İnsanların geri döneceği..
Cumhurbaşkanı’nın önerisi şu..
Diyor ki ; ‘Suriye’nin kuzeyine biz bir şehir kuralım. Yaklaşık 4 bin 500 kilometrekarelik bir şehir kuralım ve bu şehirde biz altyapısıyla, üstyapısıyla her şeyi uluslararası camia paylaşalım. Suriye’den çıkacak olanları orada iskân edebiliriz, Türkiye’dekileri de aynı şekilde orada iskân etme imkânımız olabilir.’
-
Keşke olsa.. Keşke o kent kurulsa..
Haber, önemli..
Haber, 1980’lerin başına dönüş hazırlığının işaret fişeği..
Ne vardı; 80’lerin başında.. İşkence vardı, kötü muamele vardı..
Daha da kötüsü, bunu yapan askere, polise hesap sorulamazdı.. İşkence ve kötü muamele terörle mücadelenin parçası sayılırdı..
Milli Savunma Bakanlığı’nın hazırladığı yasa tasarısı anlayışı hortlatıyor..
İşkence yapanı, kötü muamelede bulunanı koruyup kollama amacı taşıyor..
-
Kılıçdaroğlu noktayı koydu..
CHP Anayasa masasına dönmüyor.. Zaten masanın adı vardı, kendi yoktu.. Çünkü masa anlaşma üzerine değil, anlaşamama üzerine kurulmuştu..
Dört ayaklıydı..
Ayaklardan biri koptu; üç ayak kaldı..
AKP-MHP-HDP..
Masa bu şekilde kalır mı; anayasa çalışmasını bu üçlü sürdürür mü?
Hayır..
Tahmin ettiğim gibi oldu..
‘Anayasa Mahkemesi’ne saygı duymuyorum’ kampanyası başladı..
İktidar cephesinden ‘Ben de saygı duymuyorum, ben de, ben de’ sesleri yükseliyor..
Saygı duyup duymama kişisel mesele.. Gelelim uyup uymamaya..
Ağır ceza mahkemesi direnebilir miydi?
Tahliye kararı vermeyebilir miydi?
Ağır ceza mahkemesi Anayasa Mahkemesi kararını yok hükmünde sayabilir miydi?
Cumhur-başkanı ortalık çalkalanacak demişti..
Çalkalandı..
Çarşı karıştı..
Muhalefet ayağa kalktı.. Cumhur-başkanı’nın ‘Anayasa Mahkemesi kararına uymuyorum’ sözü fırtına kopardı..
İki yıl önce de AYM’yi yine eleştirmişti.. Ama o zaman ‘Saygı duymuyorum ama uymak zorundayım’ demişti..
Şimdi uymak zorunda değilim diyor; uymayacağını söylüyor..
Fırtına koparan bu..