Bugün Nevruz..
Geçen yılın Nevruz’unu düşünün.. 2014’ün Nevruz’una bakın.. 2013’ün 21 Mart’ını hatırlayın..
Öcalan’ın silahlı mücadelenin bittiğini açıkladığı Nevruz..
Silahların sustuğu Nevruz..
Nereden nereye!.
Bir uçtan öteki uca savrulduk.. Barışı konuşurken savaşın ortasına düştük..
Geçen yılın 21 Mart’ını hatırlayın.. Gerçi sorunlar vardı, lastik patlamıştı, frene basılmıştı ama yine de iyimser hava dağılmamıştı..
Niyetim güzel bir pazar yazısıyla karşınıza çıkmaktı..
Niyetim 10.58’de paramparça oldu..
Canlı bomba bu kez İstanbul’un kalbinde patladı..
Ne diyelim?
-
Hükümetin söylediği sözler boş, anlamsız..
Yok efendim patlamadan sonra beş dakika içinde ambulanslar olay yerine gitmiş de..
Zor bir döneme girdik.. Güneydoğu’daki şehir savaşı kısa sürede bitmez, bitmeyecek..
Silahlar patladı bir kere, susmaz..
Artık sadece silahlar konuşacak.. Çünkü masa devrildi.. Sorun konuşularak halledilemedi.. Adı çözüm süreciydi ama çözüm üretemedi..
Çözümün adı vardı, kendisi yoktu.. Çünkü çözümün masadan çıkacağına inanç yoktu..
Olsaydı; savaş patlamazdı..
Geçmişte çatışmayla ateşkes atbaşı gitmişti..
Askeri konvoya pusu, bombalı tuzak, karakola saldırı, askerin operasyonu, hava bombardımanı sürekli olmadı.. Şiddeti kâh yükseldi, kâh düştü..
Üç gün ara verdik.. Önce fotoğraf çekelim..
Güneydoğu’da savaş sürüyor.. Savaş diyorum çünkü resmen şehir savaşı var.. 65 bin nüfuslu Şırnak’tan 50 bin kişi göç etmiş..
500 PKK’lı terörist barikatların arkasında..
Nusaybin de boşaldı.. Bu ilçedeki PKK’lı sayısı 350 civarındaymış..
Yüksekova’yı terk eden kişi sayısı 40 bin.. İlçede 1200 PKK militanının olduğu söyleniyor..
Abartılı mı?
800, 900 olsa ne fark eder?
Bu soru son günlerde Kürt siyasetçilerin dilinden düşmüyor..
Her ortamda soruyorlar; Batı neden suskun?
Batı dedikleri Avrupa değil.. Gerçi, Avrupa da suskun, ABD de suskun ama onların kastettiği ülkenin batısı..
İstanbul’u, Ankara’sı, İzmir’i..
-
Anlatayım..
Batı’da duyarlı insanlar şaşkın, Batı’da duyarlı insanların gözleri fal taşı gibi açık..
Çok merak ediyorum, bizden sonraki kuşak bu dönemi nasıl yazacak?
Nasıl değerlendirecek?
Nasıl adlandıracak?
40 yıl, 50 yıl sonra tarihçiler bu dönemi nasıl anlatacak? Doktora tezleri ne sonuca varacak?
Tarihçilerin işi zor..
Hem de çok zor.. Arşivlere dalanların kafası çok karışacak!.
İşin içinden nasıl çıkacaklar; kestiremiyorum..
Sokakları turla, bi kafeye gir, otur, çayını kahveni yudumla..
Hava güzelse sahile in, kıra, bayıra git..
Kötüyse sinemaya uğra..
Çalışıyorsan işine konsantre ol.. Akşam nasıl oldu anlamazsın..
Yorgun argın eve dönünce; film seyret, maç izle..
Sağına bakma, soluna bakma..
Gazete okuma, televizyonlarda haber izleme, tartışma programlarını açma..
Demek ki; hendek kazarak olmuyormuş..
Olmayan ne?
Öz yönetim.. Cizre’de, Sur’da, İdil’de denendi..
Bırakın öz yönetimi, ortada yönetilecek mahalle kalmadı.. Mahalleler moloz yığınına döndü..
HDP Eşbaşkanı çatışmaların ilk günlerinde söylemişti; ‘Hendek kazarak öz yönetim olmaz’ demişti..
Sonra dağın baskısıyla olacak çark etti..
Hendekleri savundu..