Elleriniz kelepçeli miydi ki; yazmıyordunuz..
Dudaklarınız mühürlü müydünüz ki; söylemiyordunuz..
Bırakın yazmamayı, söylememeyi, görmemeyi dün tam tersini söylüyordunuz.. Bugün paralelci diye suçladığınız insanların yıllarca ekmeğine yağ sürdünüz.. Onların her türlü tezgahını, kumpasını alkışladınız..
Bugün lanetliyorsunuz ya, dün alkışlıyordunuz..
*
Bugün yazdıklarınızdan şikâyetçi değiliz.. Yazmaya devam edin.. Askeri casusluk davasının tezgah olduğunu sonunda anladığınız için mutluyuz.. Yıllarca bu ne biçim casusluktur dedik.. Çünkü tonla casus vardı, devletin sırrı diye ortalıktan dolaştırılan birkaç belge vardı, o belgeleri ne satan vardı ne alan..
Casusluk faaliyeti yoktu..
Gündemin dolu olmasından mı kaynaklandı, aklımızın başka yerde olmasından mı bilemedim..
Başbakan’ın çok önemli açıklamaları kaynadı, gitti..
Veya kaynatıldı.. Ne mi dedi?
Dedi ki; ‘Adam bir yerden imar geçeceğini öğreniyor. Gidip orada arsa alıyor ve zenginleşiyor. Bu haram kazançtır. Siyasetçinin görevini kötüye kullanmasıdır. Ahlaksızlıktır.’
Haklı.. Sadece alan değil, imara açılacağını duyuran da ahlaksızdır.. Bu duyuruyu maddi karşılıkla yapmışsa o da haram yemiştir..
Bu açıdan bakarsak.. Acaba üçüncü köprü güzergâhı üzerinde, çevresinde kimler arsa aldı? Kimler arsa topladı?
Havaalanının yeri değişti ya.. Çatalca-Çorlu hattında olacaktı, İstanbul’un kuzeyine kaydırıldı.. Kime yaradı?
Olmaması gereken oldu.. Muhataplık konusunda eksen kayması yaşıyoruz..
Kobani kriziyle birlikte acayip bi durum ortaya çıktı..
Cumhurbaşkanı ile ABD bakanlık sözcüleri laf yarışına girdi.. Polemiğe tutuştu..
Cumhurbaşkanı’nın sözlerine bakanlık sözcüleri yanıt verdi.. Oysa cumhurbaşkanlarının muhatabı cumhurbaşkanlarıdır.. Devlet başkanlarıdır..
Ama maalesef sözcüler oldu..
*
Nasıl olduğuna bakalım.. ABD uçakları Kobani düşmesin diye IŞİD mevzilerini vurmaya başladı..
Adına reform deseler de, idari birtakım düzenlemeleri içine katıp soslasalar da, güvenlik-özgürlük uyumu gibi güzel sözlerle cilalasalar da olmuyor..
Paket sırıtıyor..
Üzerini ne kadar örtmeye çalışsalar da polise gözaltı yetkisi, ev ve işleri arama yetkisi verilmesi.. Savcıların devre dışı bırakılmaya çalışılması.. Buram buram otoriter devlet kokuyor..
*
Yok efendim öyle değil itirazı, ‘90’lı yıllara dönüşe izin vermeyiz’ sözleri kimseyi tatmin etmiyor..
Çünkü bu topraklarda yaşayan herkes biliyor ki iktidarlar güvenlikçi politikalara asılmaya başlarlarsa, güvenlik adına özgürlüğü örselerlerse bu işin nerede duracağı belli olmaz..
*
İsterseniz tuzla buz oldu da diyebilirsiniz.. İktidar ne dediyse neyi savunduysa tam tersi oldu..
Ankara’nın söyleyecek sözü kalmadı..
Bu yüzden olsa gerek.. Cumhurbaşkanı da, Başbakan da, Dışişleri Bakanı da dün bu konuya girmedi..
Başbakan partisinin grup toplantısında bir saat konuştu; ağzından tek cümle çıkmadı..
Oysa bir adım ötesini hesaplamadan neler söylemişlerdi neler!..
*
Mesela Başbakan geçen hafta ‘Türkiye yardım amaçlı da olsa oraya bir koridor açmayacak’ demişti..
İktidar yargıda sil baştan yapmak istiyor.. Telefon dinleme, ortam dinleme, teknik takip, ev işyeri arama, gözaltına alma gibi uygulamaları kolaylaştırmak derdinde..
Hatta polise önleyici tedbir adı altında gözaltı yetkisi verme niyetinde..
Paket bugün Adalet Komisyonu’nda görüşülecek..
Komisyon Başkanı AKP’li Ahmet İyimaya.. Bakalım ne diyecek? Sadece o değil..
İktidar partisinin komisyon üyelerinin de ne diyeceğini merak ediyorum..
Nasıl bir tavır sergileyeceklerini..
Meseleye yasama/yürütme ilişkisi perspektifinden bakarsak söyleyecekleri her söz, verecekleri karar tarihi nitelikte olacak..
Hiç olmazsa bir süre hukuktan, adaletten söz etmeyin..
Hâlâ adaletten söz ederseniz..
Aklımıza hakaret edersiniz..
Hâlâ bu ülkede adalet var, bağımsız yargı var derseniz..
Bizleri parya yerine koyarsınız.. Bu toprakları, aklı yetmeyen insanların yaşadığı ikinci sınıf ülke konumuna sokarsınız..
Muz cumhuriyeti damgası vurursunuz.. Türkiye buna layık değil..
Lütfen.. Akıl sağlığımızı korumamız için bir süre hukuktan, adaletten söz etmeyin..
Kış geldi gelecek.. Bir iki yoklama çekti, vazgeçti.. Sonbahar kelleyi kaptırmadı, direnişe geçti..
Biz de fırsat bu fırsat dedik, direniş günlerinin tadını çıkarmak için geçen hafta iki günlüğüne de olsa Göcek’e kaçtık..
İki günlüğüne diyorum çünkü memleketin hali üç güne izin vermiyor.. Bir yerden arıza çıkıyor, yamalardan biri dikiş atıyor.. Neyse siyasete girmeye niyetli değilim..
Bugün pazar.. Siyasetten uzaklaşalım, Göcek’ten masmavi sulara yelken açalım..
*
İlk durak Yassıca Adası’ydı.. Biz vardığımızda, bir tekne vardı, öğleden sonra doldu.. Bu mevsim bu kadar çok tekne!..
Hava da deniz de şeker gibiydi.. Onlar da bizim gibi düşünmüş olmalı; son fırsat..