Elleriniz kelepçeli miydi ki; yazmıyordunuz..
Dudaklarınız mühürlü müydünüz ki; söylemiyordunuz..
Bırakın yazmamayı, söylememeyi, görmemeyi dün tam tersini söylüyordunuz.. Bugün paralelci diye suçladığınız insanların yıllarca ekmeğine yağ sürdünüz.. Onların her türlü tezgahını, kumpasını alkışladınız..
Bugün lanetliyorsunuz ya, dün alkışlıyordunuz..
*
Bugün yazdıklarınızdan şikâyetçi değiliz.. Yazmaya devam edin.. Askeri casusluk davasının tezgah olduğunu sonunda anladığınız için mutluyuz.. Yıllarca bu ne biçim casusluktur dedik.. Çünkü tonla casus vardı, devletin sırrı diye ortalıktan dolaştırılan birkaç belge vardı, o belgeleri ne satan vardı ne alan..
Casusluk faaliyeti yoktu..
İlgi çeksin diye mi, heyecanlı olsun diye mi bilemedim, işin içine fuhuş da sokulmuştu.. Gerçi fuhuş yaptığı, onlarca subayla yattığı iddia edilen kadın bakire çıkmıştı ama iddianamede o kadar da kusur olurdu.. Amaç belliydi; öncelikle deniz kuvvetlerine ders vermek, bazı subayları bazı bürokratları casus damgasıyla tavsiye etmek, fuhuşçu diye itibarsızlaştırmak..
*
Dün sizin elleriniz kelepçeli, dudaklarınız mühürlüyken bunlar yazıldı, çizildi, söylendi..
Sadece bu davada değil.. Ergenekon’da da söylendi, Balyoz’da da..
Hatırlarsanız.. Belki de hatırlamak bile istemezsiniz çünkü; tezgahtan bahsedenleri, usulsüzlüklere dikkat çekenleri, kalem oynatanları, Ergenekoncu, Balyozcu diye yaftalıyordunuz..
Geç de olsa sizin de tezgahı görmüş olmanız ne güzel.. Bizim çizgimize gelmeniz hoş.. Sizlerin de yazmaya çizmeye başlaması olumlu..
Belli ki; o günlerde siyasi pozisyonunuz veya çıkarınız kaleminizi etkilemiş..
*
İlhan Cihaner olayına girmeniz de sevindirici.. Osman Şenol adındaki Erzurum savcının Erzincan Başsavcısı’nın odasını basmasını tutuklatmasını kahramanlık destanı olarak anlatıyor dunuz..
Size göre..
Cihaner Ergenekoncu’ydu, ulusalcıydı.. Askerden aldığı talimatla Gülen Cemaatini bitirmek için kirli işlere bulaşmıştı..
Meslekten katli vacipti..
Cihaner’i itibarsızlaştırma operasyonunun gönüllü fedaileri olmuştunuz.. Bugün tam tersini yazıyorsunuz.. Tam tersini savunuyorsunuz..
Yine de bravo!..
*
Demem şu.. Aman bundan sonra çok dikkat edin.. Bir daha pişman olacağınız, tam tersini savunacağınız işlere bulaşmayın..
İnsanları itibarsızlaştırma gönüllüğünden vazgeçin.. (Gezi’de de yaptınız yine yüzünüze gözünüze bulaştı.)
Hazır gerçekleri görmeye başlamışken, durduğunuz yere demir atın ki, bu seferde başka bir dalgaya kapılmayın.. Yine kandırıldık demeyin..
Din sadece ibadet sanılsın istiyorlar
Validebağ Korusu’na belediye cami yapmak istiyor, çevresinde oturanlar karşı çıkıyor, ağaçları doğayı korumak istiyor..
İtiş kakış, hır gür.. Belediye inatlaşmaya çevirdi.. Şöyle algı yaratılmak isteniyor:
Camiye karşı olanlarla (ateistlerle) Müslümanların karşı karşıya gelmesi.. Din düşmanlarıyla dindarların kavgası.. Hiç değil..
Camiye ihtiyaç var mı?
Yok.. Kim söylüyor?
Ali Müfit Gürtuna..
O kim?
Tayyip Erdoğan başkan olduğu dönemde Meclis Başkan Vekilliği yapan kişi.. Yani Erdoğan’ın vekili..
1999 yılında da Fazilet Partisi’nden adaylığını koyarak İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı oldu..
O söylüyor.. ‘Çevrede yeterince camii var’ diyor.. ‘Gidiyorum hepsi boş ,namazlar da iki saf oluyor olmuyor’ diyor..
Belediye’nin ısrarı ne o zaman? Rant falan demeyeceğim; işin içinde rant da vardır.. Ben zihniyete bakıyorum.. O anlayış; cami yaparsa bütün günahlarından af olacağını düşünüyor..
Bu sebeple olup olmadık her yere camii dikiyorlar..
*
Tabii işin felsefi yanı da var.. Hz Muhammed’den sonra dinin ahlaki boyutu ikinci plana itildi, görmezden gelindi, ibadet boyutu ön plana çıkarıldı.. Din ibadetle sınırlamaya çalışıldı..
Cami furyasının, cami patlamasının, adım başına caminin bir nedeni de bu..
Camileri dinin ahlakı boyutu perdelemek için kullanıyorlar.. Çünkü camide başka dışarıda başka davranıyorlar..
Haksızlık yapma, haksızlığa göz yumma, adil olmama kul hakkı yeme, haksız kazanç, haram gelir, rüşvet, yolsuzluk gibi kavramları dinden uzak tutmaya çalışıyorlar.. Bu sebeple cami yaptırmaya çok önem veriyorlar.. Din ibadetten ibarettir sanılsın istiyorlar..
Mesele bu..
Peygamberimizin ; ‘yeryüzü bize mescit kılındı’ sözünü hatırlamak istemiyorlar.