Mehmet Tezkan

Birbirine karış-tırmayalım.. İki paket var.. Biri yargı paketi, ikincisi güvenlik paketi..
Birbirlerini tamamladığı için aynı kefede tartışılıyor..
Polis paketi henüz bitmemiş.. Ama ne geleceğini az çok biliyoruz..
Yargı paketi Meclis’e geldi.. Kanun tasarısı olarak gelmedi.. Yani altında Bakanlar Kurulu üyelerinin imzası yok..
Başbakan savunuyor, yardımcıları savunuyor, Adalet Bakanı şiddetle savunuyor ama nedense altına imza atmamışlar!..
Değişikliği iki AKP Milletvekili hazırladı..
Hükümet üyeleri acayip destek veriyor..

İktidar ‘güvenlik’ adı altında toplumu zapturapta alma peşinde..
Bu sebeple, polise yargı kararı olmadan 24 saatlik gözaltı yetkisi getiriliyor.. Keyfi gözaltına kapı açılıyor..
Bu sebeple, mahkemesiz ceza kesmek için tutuklu yargılamanın esas olması isteniyor..
Bu sebeple, dinleme, izleme, teknik takip, arama, el koyma gibi uygulamalar kolaylaştırılıyor..
Bu yapılanın adını siz koyun..
12 Eylül’e dönüş diyebilirsiniz, polis devleti adını koyabilirsiniz, özgürlüklere bir kelepçe daha yorumu yapabilirsiniz, korku toplumu yasası da diyebilirsiniz..
(Geçen günkü yazımda bu tanımı yapmıştım.)

Barış süreci sekteye uğrar mı? Güvensizlik barışı torpiller mi? Silahlar yeniden patlar mı?
6-7 Ekim kalkışması tekrarlanır mı? 200’den fazla okul, binden fazla bina tahrip edildi, köprüler atıldı mı?
Bu sorular sıkça soruluyor.. Tedirgin bir tonla soruluyor.. Kötü bir yanıt gelir mi endişesiyle soruluyor..
‘Siz gazetecisiniz bilirsiniz, siz gazetecisiniz haber alırsınız’ diye başlayan cümlelere korku hakim..
Eski günlere dönme korkusu..
Bu hal bir durumun ispatı..
Barış çok sevilmiş..

İlk hedefin okul olursa.. İlk hedefin öğrenci yurtları olursa.. Kısaca ilk hedefin eğitim olursa..
Taliban’dan ne farkın kalır?
Nobel Barış Ödülü’nü olan Malala anlatır.. Peşaver’i üs edinen Taliban Svat Vadisi’ne hakim olunca ilk yaptığı eylem neymiş biliyor musunuz?
Okul yakmak..
PKK, Kobani kalkışmasında aynısını yaptı.. Okullara saldırdı.. 212 okulu yakmışlar, tahrip etmişler..
Diyarbakır’da, Urfa’da, Batman’da, Bitlis’te, Mardin’de, Mersin’de.. 10 ilde..
*

Herkes kabul ediyor; yüzünde maske olan protestocu değildir..
Maskeyle sokağa çıkan, hak arama derdinde değildir..
Sağa sola molotof kokteyli atmak, yangın çıkarmaya çalışmak, mayın döşemek kadar aşağılık yöntemdir..
Ama bir dakika..
Bunlar oluyor diye polis devleti yasaları çıkarmakda neyin nesi oluyor?
*
Yıllardır demokratikleşmedeniyor.. Yıllardır ileri demokrasiden bahsediliyor.. Yıllardır özgürlük olanının genişletildiğinden söz ediliyor..

Boğuntuya getirmeye çalışıyorlar..
6-7 Ekim gecesi olanlar konuşulmasın istiyorlar, konuşulmaması için aynı klişe laflarla üstünü örtmeye çalışıyorlar..
Neymiş!..
Kaos lobisinin işiymiş..
Neymiş!..
Savaş lobisinin oyunuymuş..
35 ilde yaşananların, iki polis 31 kişinin ölümünün, binden fazla binanın tahrip edilmesinin, binden fazla aracın yakılması, parçalanması, kullanılmaz hale gelmesinin, yüzlerce yaralının izahı bu mu?

İktidar labirente girdi.. Suriye batağından çıkış yolu bulamıyor.. Geri dönmesi de imkânsız..
Bu sebeple, debeleniyor.. Bu sebeple, yalpalıyor.. Bu sebeple, karmaşık koridorlarda bi sağa sapıyor, bir sola sapıyor..
Konuyu açalım..
Ankara, Kobani’ye saldıran IŞİD’i doğrudan hedef almama politikası izledi.. Kaçan Suriyeli Kürtleri Türkiye’ye aldı, sahip çıktı ama Kobani’nin düşmemesi için bir şey yapmadı..
PYD- IŞİD çatışmasını izlemekle yetindi..
Kürtler arasında iktidar IŞİD’i kolluyor algısı oluştu.. Üstüne ‘Kobani düştü, düşecek’ söylemi eklenince..
Yansımalarını gördük..

İktidarın Suriye politikasını beğenme-yebilirsin..
Yanlış bulabilirsin..
İktidarın Kobani’deki Kürtlere sahip çıkmadığını düşünebilirsin..
İktidarın daha duyarlı, daha hassas olmasını isteyebilirsin..
Sesini yükseltmek, protesto etmek hakkındır..
Veya..
Ankara’nın veya dünyanın dikkatini Kobani’ye çekmek istiyorsundur..