Cumhurbaşkanı‘nın ‘Amerika’yı Müslümanlar keşfetti’ sözleriyle başlattığı tartışmaya..
Tartışma değil de açtığı kulvara diyelim.. Dün Bilim Sanayi Ve Teknoloji Bakanı da katıldı..
Şöyle demiş:
“İslam dünyası binli yılların başında hatta daha da önce bugün hayatımızı kolaylaştıran, modern teknolojiye beşiklik eden pek çok buluşu gerçekleştirdi. Bilir misiniz; sibernetik kurucusu El Cezeri’dir. Modern trigonometrinin kurucuları El Battani gibi İslam âlimleridir. Pascal üçgeninin ilk mucidi Ebu’l Vefa’dır. Galileo’dan 700-800 yıl önce Halife Memun’un talimatıyla Harezm’in başında olduğu 71 Müslüman matematik coğrafyacı dünyanın bugünkü şeklini bir küre olarak ortaya çıkarmışlardır. Şu an bir orijinal nüshasını İstanbul’da Fuat Sezgin hocanın İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi’nde görebilirsiniz. Orta Çağ karanlığını Avrupa yaşarken, İslam âlimleri dünyanın geleceğine yön veren buluşlar gerçekleştirmişler.”
*
O zaman hemen şu soruyu sormak lazım..
Madem, böyleydi.. Madem, İslam topluluğu dünyanın gidişatına yön veren topluluktu, bugün neden bu halde?
Neden yerinde saydı? Neden perişan durumda?
İslam dünyası neden Batı’nın iki yüz yıl gerisinde?
*
12. yüzyıla kadar İslam dünyasının çok sayıda filozof yetiştirdiğini, matematikte, uzay biliminde, mantıkta, felsefede çok önde olduğunu herkes biliyor..
Batı da biliyor..
Kimse, Farabi’nin, İbni Sina’nın, Biruni’nin, Ebu Hanife’nin, İbni Rüşd’ün, Kindi’nin varlığını inkâr etmiyor..
Bilime, insanlığa, felsefeye katkılarını yok saymıyor..
Kindi’nin akıl yürüterek Tanrı’ya ulaşma çabasına.. İbni Rüşd’ün din ile felsefe, akıl ile inanç arasında kurduğu ilişkiye hayranlık duyuyor..
*
Gerçek şu.. İslam dünyası kendi filozoflarını dikkate almamış.. Batı almış..
Einstein, ‘Dinsiz bilim topal, bilimsiz din kördür’ sözünü İslam filozoflarını da içine alan birikimin, deneyimin sonucu olarak söyledi..
*
Peki, ne oldu?
Kısaca bahsedelim.. Hıristiyanlaşan Avrupa Orta Çağ’ın karanlığına gömülürken, Katolik kilisesinin felsefesi devlet felsefesi olurken, Thomas Aquinas gibi kuramcılar bilimsel düşünceyi dinin sultasına sokmaya çalışırken İslam filozofları aydınlık ufuklar açıyordu..
*
Antik Yunan felsefecilerini, Aristotoles’i Arapçaya çeviren, yorumlayan, bir yerde Batı dünyasına tanıtan İslam filozoflarıdır..
Rönesans’a giden yolun da, bilim devriminin de, aydınlanma çağının başlamasının da kilometre taşlarında İbni Rüşd’ün yaklaşımları vardır.. Felsefesi vardır..
*
Yapılması gereken, 8. yüzyılla, 10. yüzyılla övünmek değildir..
Konuşulması gereken, 11. yüzyılda altın çağını yaşayan İslam dünyasının 21. yüzyılda neden karanlıklar içinde olduğudur..
Bilimin, bireyin, özgür düşüncenin esamesinin okunmamasıdır..
11. Cumhurbaşkanı Gül’ün ifadesiyle, İslam dünyasının Orta Çağ’ı yaşamasıdır.. Orta Çağ karanlığına gömülmesidir..
*
Konuşulması gereken bir şey daha var.. İslam dünyasının içine girdiği Orta Çağ karanlığı Türkiye’yi ne kadar etkileyecek?
Mutaassıplık bulutu Türkiye’nin de üzerine çökecek mi? Çökmeye başladı mı?
Lafı çok uzattım..
İyi pazarlar..