Joe Biden’ın yemin töreninde çekilmiş bir fotoğraf var. Bernie Sanders ellerinde yün eldivenleri, bir köşede oturuyor. Tarif etmeme gerek yok sanırım çünkü artık sosyal medyada paylaşmayan ya da timeline’ında görmeyen kalmamıştır.
Sanders’ın bu oturan halini pek çok farklı mizansene yerleştirip paylaşmak son birkaç gündür trend oldu. Öyle ki dün Twitter’da önüme Sharon Stone’un Tweet’i düştü. Bizatihi kendisi. Stone, “The Basic Instinct”te sorgu sırasında sandalyede oturduğu meşhur sahneyi Bernie Sanders’ı ekleyerek paylaşmış. O da yetmedi, karşıma birkaç dakika sonra Candan Erçetin’in “Umurumda Değil” adlı 1995 yılına ait ilk büyük hit şarkısının video görüntüsü çıktı. Burada da sandalyeye ters oturan Candan Erçetin’e Bernie Sanders uyarlanmış. Gece yarısı elimde telefonla kıkırdamaktan alamadım kendimi.
Üye olduğum WhatsApp gruplarında (evet, hâlâ WhatsApp’tayız) insanlar Sanders görselini rakı masalarına falan
Koşmayı sevemiyorum. Deniyorum ama olmuyor. Sadece sabahları kalkıp belli bir süre spor olsun diye koşuyorum. Sağlık için gerekli bir tür mecburiyet gibi. Yani dişleri fırçalamak gibi. İnsan dişlerini fırçalamakta hayatın anlamını bulur mu? Koşmak neden farklı olsun?
Murakami’nin “What I Talk About When I Talk About Running / Koşmasaydım Yazamazdım” adlı kitabını okuyalı hayli zaman geçti. Çok çok sevdiğim bu yazarın neden koştuğunu anlattığını bu kitabı büyük bir ilgiyle ve heyecanla okumuştum. Çünkü hiç içine giremediğim koşma kültürünü onun üzerinden onun sayesinde sevmek istiyordum. Bu hayalle okudum kitabı. Çok çok dikkatle ve büyük bir empati hissiyle anlamaya çalıştım. Koştum ve koştum. Ama bir türlü anlayamadım. Koşmaktan alınan zevki, keyfi hiç anlayamadım.
Bana göre, koşmak devamlı saate baka baka geçmek bilmeyen bir süre boyunca yapılan monoton bir etkinlik. Koşmanın kendisinden bir türlü kopamıyorum koşarken. Aklım zihnim başka kapılar açıp vücudumu
ABD başkanlarının yemin töreninde sahneye çıkan sanatçılar nasıl bir dönemin başlayacağının işaretidirInauguration, yani bir tür taç giyme seremonisi olarak adlandırabileceğim ABD başkanının yemin töreni, her seçimin ardından haber kanallarında kendine geniş yer bulur. Bu yıl daha büyük bir ilgiyle izlendi. Nedeni de dünya halklarının çekirdeği alıp televizyon karşısına çökerek, “Bakalım Trump nasıl bir iblislik yapacak, yok yok seçimle katiyen gitmez bu” diye merakla bekleyeceklerinin gayet iyi biliniyor olması. Dünya, “Güle güle Trump” diyor ama eminim sosyal medyacılar, sansasyonları sevenler, skandallara bayılanlar öksüz ve yetim. İçin için üzülüyorlar. Bu kadar malzemeyi 20 başkan toplamda vermemiştir.
Benim ilgimi çeken şey müzik. Bu törenlerde muhakkak sanatçılar şarkılar söyler, şiirler okunur. En önemlisi de ulusal marşı bir meşhur isim a capella seslendirir.
2013’te Obama’nın ikinci yemin töreninde Beyoncé seslendirmişti. Trump’ınkini tanınmayan
İngiltere’de şu anda sadece temel ihtiyaçları sağlayan dükkânlar açık. Bunların başında gıda satan yerler geliyor. Çünkü gıda temel ihtiyaç. Ama kahve öyle mi?
Tartışma evde kahve içip içmemekle ilgili değil. Kafelere gidip kahve almakla ilgili. Şu an hastalığın en fazla bulaştığı yerler arasında kahve kuyrukları da var. Kafeler gıda sattıklarından temel ihtiyaç listesinde yer alıyorlar ve açıklar. Müşteri alamıyorlar ama kapıdan paket yiyecek içecek satabiliyorlar. İnsanlar için de sosyalleşebilecekleri ve bir ekrana bakmadan birbirleriyle iki çift laf edebilecekleri yegâne yerler işte kafelerin önündeki kuyruklar.
Anne baba evden çalışıyor; okullar kapalı olduğundan çocuklar ekstra ilgi istiyor. Eskiden çocuklar okulda, anne baba iş yerinde yemek yerken şimdi evde üç öğün yemek pişmek durumunda. Çamaşırlar dağ olmuş, bulaşıklar almış başını gitmiş, ne yapsın insanlar çıldırmamak için? Kahve almaya gidiyorlar. Çünkü yapabildikleri tek şey bu.
İlk dalga sırasında
Batuhan Mutlugil, Bicep, Lana Del Rey, Lil Zey yeni şarkılarla giriş yapıyorlar 2021’e. Riton’dan gelen remake örneği haftanın en eğlenceli parçalarından biriBatuhan Mutlugil’in solo albümü sonunda piyasaya çıkıyor. “Yadigar” adlı albümden ilk single “Bambaşka” adını taşıyordu. Albümle birlikte “Veda Olsun” yeni single olarak piyasaya çıktı. Duman’ı seven herhangi birinin otomatikman ilgi alanına girmesi gereken albüm, Mutlugil’in melodik blues gitarının en az vokaller kadar solist olduğu bir çalışma. Bu ustaca hazırlanmış gitar albümü hakkında daha geniş bir incelemeyi ilerleyen haftalarda yazacağım, o yüzden şimdilik bu kadarıyla yetineyim.
Bicep, “Isles” isimli yeni LP albümünü 22 Ocak’ta yayınlayacak. Bu hafta albümden yeni bir single daha çıktı. “Sundial”, albümün genelini daha iyi yansıtan çok başarılı bir parça. Elektronik müzik, gece kulüpleri dans etmek… Bunlar şu ara biraz hayal. Şarkı, eski güzel, kalabalık, yan yana zamanlarımızı
İnsanların kendilerini sergileme ve aynı anda da özel hayatlarını koruma maceralarını giderek artan bir keyifle izliyorum.
Balkonda çekirdek çitleyip kıs kıs gülerek gelen geçene bakan amca gibiyim. Çünkü bunu yapabiliyorum. İnternet bana bu imkânı sağlıyor.
Dünyanın neresinde olursak olalım, online deneyim dediğimiz şey artık çekirdek çitleyip balkondan bakmak değil mi zaten?
Biraz Amerika’daki boynuzlu şaman ve arkadaşları Tommiks, Teksas, Konyakçı Köfteci ve Kaptan Swing nasıl Capitol’ü bastı, ona bakıyorum. “Bak bak, şuna bak” diye, yanımdan geçen ilk insana ekranı gösterdikten sonra ve sosyal medyadaki hesaplarımda paylaştıktan sonra biraz da Boğaziçi’ne atanan yeni rektörle ilgili Metallica esprilerini takip ediyorum. Espri çok önemli. İnternette espri yoksa bir şeyi anlamamız mümkün değil. Espri yap ki paylaşsınlar kanka.
Onun da formatları var. Bir tanesini seçip gündemdeki olayı ona uyarlamak lazım. Yapmak çok zor değil, herkes yapıyor, anlattırmayın şimdi. Sorun
Uzaktan çalışma ya da evden çalışma bugün çalışma hayatını değiştiren en önemli yenilik. Evet, eskiden de vardı ama pandemiyle birlikte norm haline geldi son bir yılda. İnsanlar ev ve özel hayatlarını bir arada kendilerine has gündelik ajandalar ve takvimlerle idare edebilmeyi öğrenmeye çalışıyor. Benim kendi öğrenme sürecim hiç iyi gitmese de ve ofisi özlesem de şu ara sağda solda çıkan haberlere ve fikir yazılarına bakınca ofise dönüşün eskisi gibi olmayacağı hatta belki de hiç olmayacağı anlaşılıyor.
Evden çalışma sınırları ortadan kaldırdı. Ülkeler, milliyetler, etnik kökenler bu yeni çalışma dünyasında gerçekten artık anlamsızlaşıyor. Hangi ülkede olduğunuzun bir önemi olmadığında yani her türlü evde oturduğunuzda hayata bakışınız da değişiyor. Tek sorun, belki saat farkından dolayı çalışma saatlerinin 24 saate yayılmış olması ama bazı mesleklerde mesela basında çalışıyorsanız zaten düzeniniz bu şekilde her zaman.
Peki ama devletler ve bürokratik yapıları bu yeni değişimi
Türler arasında çizgiler giderek azalıyor, stream altın çağını yaşıyor, trap, reggaeton, K-Pop yükselişini sürdürecek, canlı müzik görkemiyle dönecek, sosyal medya önemini koruyacak1 - Türler arasındaki çizgiler yok olmaya devam edecekTürler arasındaki çizgilerin giderek flulaştığı bir dönemdeyiz. Bugün bir müzisyen için rockçı, rapçi, şucu bucu demek giderek imkânsızlaşıyor. Popüler müziği tarif etmeye yetecek kavramlar değil artık bunlar. Türlerin birbirine karışması öncelikle dinleyicinin buna izin vermesiyle mümkün oldu. Dinleyicinin buna izin vermesi de stream servislerinin sonsuz imkânları dinleyicinin önüne sermesiyle gerçekleşti. Stream öncesi dağıtım kanallarında kendilerine yer bulamayan birçok yerel sanatçı ve yerel tür bu sayede yaygınlaştı. Dinleyici yeni şeyleri keşfetmeye devam ettikçe pop müziğin çehresi de değişti. Bugün her tür sanatçının ünlü olma ve sesini dünyaya duyurma şansı var. Eskisi gibi köşeli bir