İngiltere’de şu anda sadece temel ihtiyaçları sağlayan dükkânlar açık. Bunların başında gıda satan yerler geliyor. Çünkü gıda temel ihtiyaç. Ama kahve öyle mi?
Tartışma evde kahve içip içmemekle ilgili değil. Kafelere gidip kahve almakla ilgili. Şu an hastalığın en fazla bulaştığı yerler arasında kahve kuyrukları da var. Kafeler gıda sattıklarından temel ihtiyaç listesinde yer alıyorlar ve açıklar. Müşteri alamıyorlar ama kapıdan paket yiyecek içecek satabiliyorlar. İnsanlar için de sosyalleşebilecekleri ve bir ekrana bakmadan birbirleriyle iki çift laf edebilecekleri yegâne yerler işte kafelerin önündeki kuyruklar.
Anne baba evden çalışıyor; okullar kapalı olduğundan çocuklar ekstra ilgi istiyor. Eskiden çocuklar okulda, anne baba iş yerinde yemek yerken şimdi evde üç öğün yemek pişmek durumunda. Çamaşırlar dağ olmuş, bulaşıklar almış başını gitmiş, ne yapsın insanlar çıldırmamak için? Kahve almaya gidiyorlar. Çünkü yapabildikleri tek şey bu.
İlk dalga sırasında insanlar can derdine düştüklerinden, kimsenin kahve falan düşünecek hali yoktu. O ara en önemli şey eve makarna depolamaktı. O günleri atlattık. Tuvalet kâğıdı için kavgalar ettik, videolar paylaştık, espriler yaptık, o da geçti. Topyekûn evde ekmek yapıp Instagram’da paylaştık. Kıtlıkta o kadar çok ekmek yapıldı ki makarnanın, pilavın yanında yedik, onar kilo aldık, gene bitiremedik.
Sonra İtalya’nı, İngiliz’i, Fransız’ı, İspanyol’u balkonlarda şarkı söyledik. Aryalarla birbirimize moraller verdik. Çatılarda spor yaptık. Hepsi ama hepsi bitti ama salgın bitmedi. Korona, çat kapı gelen ve gereğinden fazla kalan misafir gibi. Ev sahibi esnemeye başladı, gözler yatak odasının kapısında ama misafir kalkmak bilmiyor.
Şu an balkonda şarkı söyleyen birinin videosunun paylaşılma şansı sıfıra yakın. Evde spor baydı. Ekşi maya ekmeğini görmeye sanırım tahammülümüz yok.
İnsanlar şu ara çocuklarını zapt edemeyen anne babaların çıldırma videolarını paylaşıyor. Hatta BBC’deki haber programlarından birinde bir annenin bir gününe tanık oluyorduk. Şahane bir yapımdı. Tüm gerçekliğiyle bu hayat nasıl sürdürülemez, onu görüyorduk.
İngiltere’de ölüm rakamları tavan yapmış durumda. Televizyonlarda açıklanan grafiklere göre İngiltere’deki günlük ölüm sayıları İkinci Dünya Savaşı’ndaki günlük ölüm sayılarını sollamış. Ama sokaklar bunu yaşayan bir ülkenin sokakları değil pek. Bir tür salmışlık var. Nedeni işte bu sürdürülemezlik. İngiltere’de şu günlerde tartışılan kahve temel ihtiyaç mı meselesine bu açıdan bakıyorum.
Yepyeni bir star adayı
Dünyanın bütün ergenleri şu anda Olivia Rodrigo’nun 8 Ocak’ta yayınlanan “drivers licence” adlı şarkısını dinliyor olabilir. Şarkı Spotify’da bir günde 17 milyon kez dinlenmiş ve aynı günde en fazla çalınan şarkı rekorunu elde etmiş. Parçanın videosu Youtube’da 8 Ocak’tan bu yana 40 milyon izlenmeyi geçti. Şu ara sanırım bu kadar yeni ve bu kadar hızlı popüler olan bir şey pek yok.
Disney yapımı High School Musical’ın oyuncuları arasında yer alan Rodrigo 17 yaşında. “Drivers licence” (böyle küçük harfle ve sakil bir İngilizceyle yazılıyor) romantik bir şarkı ve gerçekten eğer 17 yaşındaysanız ve hayatınızın ilk aşkıyla başa çıkmaya çalışıyorsanız dinlemeden geçemeyeceğiniz bir şey.
Bir starın doğuşuna en son Billie Eilish örneğinde tanık olduk. Kendi kuşağının en güçlü sesi olduğuna inandığım Eilish’in karanlık popu, Lana Del Rey’in dramatik tarzı ve 80’lerden bugüne büyük ses getirmiş teen starların özelliklerinden izler mevcut Rodrigo’da. Büyük ihtimalle bir star daha doğuyor. Ama tabii iş eğlence dünyasına gelince formüller, olasılıklar bir yere kadar. Her ne kadar starlık dev bir sistemin çarklarının dönmesiyle ilgili bir durumsa da iş aslında bir sıra dışı yeteneğin dinleyicileriyle kuracağı ilişkiye bakıyor. Tarihin bize gösterdiği bu.