Utanmalısın Timuçin!

11 Ekim 2009



Ortalığı birbirine katmışsın Timuçin. Memur beyler seni almayacaklar da tek başına sıra dayağına çektiğin muhabir ordusunu mu alacaklar?

Sevgili Timuçin, itiraf et. Beyoğlu’ndaki tinerciler, kapkaççılar, hırsızlar, katiller, uğursuzlar hep sana çalışıyor. Bir düzine muhabiri de tek yumrukta yere indirdiğine göre Süpermen falan olmalısın

Sevgili Timuçin,

Yazının Devamı

İşte Tarkan’ın saçının şifreleri

10 Ekim 2009

Tarkan’ın yeni saçı Rihanna’ya benziyor. Onunki de Grace Jones’a. Peki konunun IMF’yle ne ilgisi var?

Geçenlerde karşıma çıkan bir fotoğrafla ampul yandı. Rihanna tarz itibarıyla 80’lerin kült karakteri vahşi kedi, siyah panter, “vampirella” Grace Jones’tan esinleniyor. Öyle ki stilistler, fotoğrafçılar da onu o şekilde konumlandırıyor.
Bir süre önce İtalyan Vogue’u için fotoğrafçı Steven Klein’a poz vermişti Rihanna. Bu dergi çekimleriyle Jones’un Conan’daki hali arasındaki bağı kurmak için uzman olmaya gerek yok. Sadece saçı değil, tarzıyla da Rihanna, Grace Jones’tan çok fazla esinlenmiş. Klein da ondaki “Grace”i görmüş zaten.
Şu sıra karşıma çıkan tek “Grace Jones” Rihanna değil. Masamda duran albümleri karıştırırken Coca-Cola single’ı dikkatimi çekti. “Her Şey Değişir” diye bir şarkı...
Hatırlarsınız hani Pamela, Fuat, Özcan Deniz ve bir de Amerikalı şarkıcı Jannelle Monae bu proje için bir araya gelmişti. Hatta (Özcan Deniz’siz kadro) Rock’n Coke’ta bir mini konser vermişti. Laf aramızda, bizi her şeyin değişebileceğine ikna etmek üzere bir araya getirebilecek en kötü ekipti bu. Ve bizi ikna ettiği tek şey Coca-Cola’nın etrafa para saçarak “Ben krizden

Yazının Devamı

Meğer ne güzel sesi varmış!

4 Ekim 2009

Değerli Scarlett’imizin sadece oyuncu olmadığını artık biliyoruz. Kendisi Tom Waits’in şarkılarını söylediği bir albüm çıkarmıştı önceden. Hani şu Türkiye’ye gelmesi neredeyse Leonard Cohen’den daha çok beklenen Tom Waits (İKSV duy sesimizi).
Neyse, bu albüm kimi tarafından çok beğenildi, kimileri de yerin dibine soktu. Ben ise “olsa da olur olmasa da” kafasındaydım. Biraz ağırdı doğrusu.
Ama bu sefer durum farklı. Pete Yorn, Scarlett Johansson ikilisinin “Break Up” isimli albümü eylül başında yayımlandı. Geçen hafta da EMI tarafından ithal edildi ve raflardaki yerini aldı.
Amerikalı besteci ve şarkıcı Pete Yorn Türkiye’de pek tanınmaz. Ama tanıyanlar kendisinden iyi bahseder, haklarını helal ederler. Yorn’un birkaç albümlük bir projesi var. Bu albüm bu projenin ilk adımı.
Biraz detaya girmem gerekirse burada Scarlett gerçekten şarkıcılık adına daha fazla varlık gösteriyor. Pete Yorn ile iyi bir ikili oluşturmuşlar, birinin tıkandığı noktada diğeri devreye girerek güzel bir uyum yakalamışlar.
Tek tek şarkıları övmeye, tanıtmaya gerek duymuyorum. Sadece şunu hatırlatayım. Bu proje geçenlerde doğum gününü kutlayan Brigitte Bardot ile onun kadar şanslı olmayan Serge

Yazının Devamı

Arabesk değil “Arapop”

3 Ekim 2009

Türk popunun kanayan yarası dünyaya açılmak. Biz sanıyoruz ki dünyaya açılmak şöyle bir şey: Kendi şarkılarımızı İngilizce söyleyeceğiz, modern “dıptıslı mıptıslı” bir sound yaratacağız ve sözleri anladığı ve dans edebildikleri için “gavurlar” bizim şarkılara bayılacak.
Ya da New York Central Park’ta Türk gününde “Hellowww New York” diyeceğiz, veya Almanya’daki gurbetçi kardeşlerimizle Hannover’de, Berlin’de, Hamburg’da coşacağız. Hayır o da güzel de, dünyaya açılmak o değil.
Peki bu iş nasıl olacak? İşte size canlı bir örnek:
Madonna’nın “Music”, “American Life”, “Confessions on a Dance Floor” albümlerinin prodüktörlüğünü yapan Mirwais, şimdi Lübnanlı Yasmine Hamdan ile çalışmaya başladı. Y.A.S. ismini verdikleri projede Yasmine Arapça söylüyor ve müzik tam da bir yerde duyduğunuzda “Bu ne yahu” dedirtecek türden farklı ve dikkat çekici bir dans müziği. İngilizce benzerleri gibi birbirinin aynı değil. Daha işin çok başındalar ama önümüzdeki dönemde ilgi çekebilecek gibi duruyorlar.
Mirwais burada Arapça’yı koz olarak kullanıyor. Yasmine de bir röportajında Arapça’nın dünya popüler kültürünün bir parçası olabileceğinden bahsetmiş. Sözler basit, çeşitli Arapça kelimelere

Yazının Devamı

Alternatif U2 basın toplantısından notlarım

27 Eylül 2009

U2 geliyor haberi gündeme düştüğünden beri herkes beni arıyor. Neden geliyorlar? Doğru mu? Hani insan hakları hikayesi vardı o yüzden gelmiyorlardı? Ne değişti?
Resmi açıklama yapıldı, tarihler ilan edildi; hâlâ gerçek miymiş diye arayan, mesaj atan, tweet eden var. Sanki ben getiriyorum gibi olayı sahiplenmiş oldum. Bir de “gelmesinler artık geç kaldılar” grubu var. Facebook’ta anti gruplar açılmaya başlanmış bile. Yani bir U2 gaz bulutudur gidiyor.
Basın toplantısı hâlâ yapılmadı. Ve her gün bir yerlerde asparagas çıkıyor. Yok Boğaziçi Köprüsü’ne çıkacaklarmış, yok denizden sahne çıkacakmış, yok 4 milyon dolar alacaklarmış, sallayan sallayana... Kesin olan tek şey geliyor olmaları. Ama yine de sık sorulan sorular bölümü (FAQ) hazırladım sizin için. Bir nevi alternatif basın toplantısı... Bakalım gerçeğiyle ne kadar örtüşecek?

Hani insan hakları yüzünden gelmiyorlardı. Şimdi ne değişti?
Arkadaşlar, böyle bir şehir efsanesi var ama doğru değil. Bu şekilde verilmiş bir demeç falan yok. U2 çok pahalı bir grup ve bu tarz bir grubun normal konser ve turne rotası dışında bir yerde konser vermesi için birçok şartın bir araya gelmesi, kesin istek ve azim, temiz kalpli olmak, harama el

Yazının Devamı

Mü-yap’ın yöntemlerini sorgulama zamanı gelmedi mi?

26 Eylül 2009

Myspace ve Last FM kapatıldı. Sebep? Telif anlaşmazlığı. Telifler ödenmeli, herkes emeğinin karşılığını almalı. Buna kim itiraz edebilir ki? Ama keşke konu bu kadar basit olsa...
Geçen hafta gelişmeleri yakından takip ettim. Hem Mü-yap başkanı Bülent Forta hem Myspace yetkilileriyle telefonda görüştüm. Ama anlamadığım şeyler var...
* Myspace içeriğinde kullanılan şarkıların telifini ödemiyor diye kapatıldı. Peki ama burası sanatçıların kendi rızalarıyla kendilerine özel sayfalar açtıkları ve burada eserlerini sergiledikleri bir web platformu değil mi? Kimse kimsenin şarkısını alıp onlardan habersiz dinletmiyor ki... Sayfayı açan sanatçının kendisi, dinleten de öyle...
* Mü-yap’a bağlı firmaların sanatçılarının burada kendi rızalarıyla açtıkları sayfalar var ise, Mü-yap bu sayfaları kapatmalarını üyeleri aracılığıyla sanatçılara bildirir. Halbuki Mü-yap tek tek aramaya üşeniyor. Sanatçılara da lafını dinletemiyor, siteyi komple kapattırıyor. Neden böyle yapıyor? Çünkü daha kolay. Nasılsa mahkeme kapatıyor...
* Sanatçılar artık Mü-yap’ın temsil ettiği şirketlerinden kurtulma peşinde. Kendi işlerini internette kendileri yapmak istiyorlar. Özellikle de yeni nesil... Yıllarca

Yazının Devamı

Beğenal, Direnal, bu ne hal?

20 Eylül 2009

Bienal’i eleştirmek iyi güzel de siz eleştiriye ne kadar açıksınız değerli protestocular?

Birinin adı Beğenal, diğerininki Direnal. İstanbul Bienali’ne karşı iki farklı oluşumdan bahsediyor şimdi herkes. Yaptıkları afişe ve üzerindeki çalışmaya, ilk gördüğüm anda bayıldım. Bienal’in 10 yıllığına sponsoru olan Koç’u ve diğer yan sponsorları hedef alan o kadar şahane bir çalışma var ki ortada, kayıtsız kalmak mümkün değil. Temel eleştiri şu: Sanat özgür olmalı. Politik mesajlar içeren bir sanat etkinliği nasıl olur da büyük bir şirketin sponsor desteğiyle yapılır? Üstelik ana cümlesini komünist Brecht’ten alıyorsa...
Afiş çalışmasında Koç “Çok” olmuş. Eczacıbaşı “Cezacıbaşı”, Turkcell ise “Ürkcell”. Bienal’in küratörleri bile bu eleştirel tavırlı hareketi o kadar beğendiler ki Antrepo’ya gelenlere broşürleri bizzat dağıttılar.
Direnal, Direnistanbul isimli hareketin bir parçası. Merak edenler direnistanbul.wordpress.com adresine girerek ya da katranvetuy.com sitesini inceleyerek neye ve neden direndiklerini görebilir.
Afişin yaratıcısı olan Beğenal ise daha eski bir oluşum. Öne çıkan isim ise Serhat Köksal. 2/5 BZ projesini bilenler Köksal’ı oradan hatırlayacak. Köksal

Yazının Devamı

Bayramda dinlemek için muhtelif albümler

19 Eylül 2009

Eski bayramları özledik diyenlere
Tam denk gelir mi bilmem ama önümde duran iki farklı Zeki Müren albümü ilaç gibi sanki. Bayram yemeğinin fonunda neden olmasın. Odeon firması Müren’in 70’lerin sonunda kaydedilen Lunapark Gazinosu konserini albümleştirdi. Konser olarak iyi ama kayıt pek içaçıcı değil. Benden söylemesi...
24 Eylül’de ise Universal Müzik Taxim edisyon Burak Kut (evet Kut) ve Burhan Bayar prodüktörlüğünde Zeki Müren Saklı Kayıtlar 1952-1984 isminde bir albüm yayımlayacak. Bayrama yetişmese de bir kenara yazsın meraklıları...

Eski “disko”ları özledik diyenlere
Çok şanslısınız, eski “disko ”ları özleyenler... Her kimseniz bana kulak verin. Bu bayram her evin salonu dans pisti olacak. Halayı, yengeyi anneanneyi alın tutun elinden dansa kaldırın. “Disco Fasıl” albümü “Düriyemin Güğümleri”yle başlıyor, “Küçüksu’da Gördüm Seni” diye devam ediyor, “Şehnaz Longa”yla bitiyor. Sultanahmet’ten de tanesi 5 TL’ye iki-üç tane fes aldınız mı dekor tamam. Ossi Müzik’in yayımladığı albümü Baha Boduroğlu sunuyor imiş...
Ya “Diskomatik Katibim”e ne demeli? Aynı şirket bu defa Osman İşmen orkestrasıyla iş başında. Yeni TV müzikleri başlığı altında dinleyince insan

Yazının Devamı