Dünyanın en seksi yıldızlarının albümleri aynı dönemde piyasaya çıktı. Promosyonlar başladı, klipler çekildi, magazinel açıklamalar, açılışlar, kapanışlar... Sonuç? 48 yaşındaki “ev kızı” Susan Boyle herkesi solladı. “I Dreamed a Dream” isimli albüm Amerika ve İngiltere’de bir numara
Beş büyük kadın yıldızın yeni albümlerinin yayımlanması aynı döneme geldi.
Rihanna’nın “Rated R” isimli albümü 20 Kasım’da yayımlandı.
Lady Gaga’nın “The Fame Monster”ı; 18 Kasım...
Leona Lewis’in “Echo”su; 9 Kasım...
Asmalımescit ve Şişhane’de hareket bereket üst düzeyde. “Kulüp” eksikti, artık o da var
Geçen hafta 11.11’e gittim. Hani şu Tepebaşı’nda yeni açılan kulüp. Malum Asmalımescit coşuyor, hatta kalabalık Şişhane’ye doğru uzuyor ya... O kalabalığa bir tane de “club” lazım düşüncesinden hareketle olacak, Dinamo DJ’lerinden Tangun (Tangun Gençer) ve “Sezen Aksu’nun oğlu” ön tanımlamasından sanırım hayat boyu kurtulmasına izin vermeyeceğimiz Mithat Can burada 11.11’i açtı bir süre önce.
Değerli DJ dostumuz Ali Şahinbaş’ın (Fuchs) çaldığı pazar günü cümbür cemaat toplandık gittik. Gözlemlerim şöyle:
-Biz “DJ’in arkadaşı” olarak girdik ama hissiyatım o ki içeri kafayı sokmadan hayli kıvrandırırlar adamı burada.
-Dostlar dedi ki burası basında yanlış tanıtıldı. Aslında çok klas bir gece kulübü, hepsi bu. Bu müzikten ve eğlence tarzından anlayanlar gelecek. İyi de dostlar milletin burayla ilgili algısı “Şekerim İstinye Park’a gidelim sonra da Mithat Can’ın yeri varmış oraya” düzeyinde. Kabahat kimde bilmem. Bende olmadığı kesin.
-Girişte önce bir lounge bölümü ardından da gece kulübü kısmı var mekanın. Çok çok klas döşenmiş. Michael Jackson ile kardeşi Janet Jackson’ın “Scream”
Amerika’nın Oklahoma kentinde her yıl yapılan çok ilginç bir etkinlik var. Rocklahoma Festivali.
80’lerin hair metal gruplarının ve hayranlarının bir araya gelip çaldığı kostümlü parti gibi bir festival.
Eski şaşaalı günler, “grupie”ler, çılgın partiler geride kalmış. Ama hair metale baş koyanlar ilerleyen yaşlarına rağmen görüntülerini muhafaza etmeye çalışıyor.
Hâlâ saçı olan “hair” metal’ci boyamış, saçı dökülen peruk takıyor.
Zaten kalabalığın yarısı, zamanında şimdi adı hatırlanmayan bir grupta ya gitar ya da davul çalmış insanlardan oluşuyor. Ve herkes kendini vazgeçilmez ve ünlü sanıyor.
Öyle ki “Önceden hangi grubun gitaristi olduğun umrumda değil” yazılı tişörtlerle dolaşanlar var. 30 bin kişi sabahtan akşama kadar coşmak için bir araya toplanmış.
Onlara göre dünyanın merkezi burası.
Hande Yener’i eleştirmek, ona “çakmak” çok moda. Tarz değiştirdi kimseyi inandıramadı. Şimdi de eski tarzına dönecek olması alay konusu yapılmak isteniyor.
“Nasıl da yapamadı ama. Nasıl da havalara girmişti ve nasıl da dersini aldı, nasıl da parasız kaldı...” Pardon ama yıllardır
aynı şeyi yapan, yeni bir şey denemekten özenle kaçınan insanlarla dolu bir camiada Hande Yener cesur bir adım attı.
Oldu olmadı ayrı, en azından
denedi ve sonuçlarına da katlanıyor.
Bu bile takdire değer. Eleştirinin de dozu var.
Ama bu camiada farklı bir adım atan başarılı olacak diye herkesin ödü koptuğundan şimdi dalga geçiliyor kendisiyle.
İsmail YK’nın son albümü “Haydi Bastır”ı dinledikten sonra cennet vatanın her kesiminden insanla kucaklaşmış oldum. Hayatım film şeridi gibi gözümün önünden geçti, “Facebook”a bile girdim
Arabadasınız ve teybinizde bangır bangır bir şarkı çalıyor. İleride çevirme var. Sizce bu çalan şarkı bir rock şarkısı olduğunda mı çevrilme şansınız artar, pop şarkısı olduğunda mı yoksa İsmail YK mı? Bence o şarkı İsmail YK’nın “Kudur Baby”siyse evraklarınız tam olsa iyi olur.
Türk pop ve fantezi aleminin en çok satan albümlerine imza atan İsmail YK’nın “Haydi Bastır” isimli çalışması son zamanlarda dinlediğim en “punk” çalışma. 80’lerin az bilinen punk gruplarından Boss Hog’u arabasına plaka yapan Alinur Velidedeoğlu bu albümü dinlese komple “YK” plakaya döner.
Albümün yayınlanmadan 70 bin
sipariş aldığını okumuştum. Bu rakam, Türkiye’de Michael Jackson gibi bir şeysiniz anlamına geliyor şu andaki şartlarda. Eh Türkiye’nin tercihini incelemek görevimiz. Bizimkisi hizmet yarışı diyelim ve notlarımıza bir göz atalım:
-Aldım CD’yi, gazetede dolanmaya başladım. Kimi jilet attı, kimi göbek. Aynı anda, aynı şarkıya biri gülerken diğeri içine kapandı. Türkiye’de zaten her ikisini birden
Manga (soldan sağa) Özgür Can Öney, Yağmur Sarıgül, Cem Bahtiyar, Efe Yılmaz ve Ferman Akgül (önde).Geçenlerde sorduğum sorunun yanıtını artık vereyim ki kariyerlerinin zirvesinde olan Manga apar topar askere falan alınmasın
Manga asker kaçağı falan değil. Grubun menajerine göre Manga, MTV Türkiye grubun tamamını Berlin’de ağırlama konusunda kararsız kaldığı için orada iki kişi temsil edildi. Bir defa bunu söyleyelim, sonra detaylara girelim.
Grubun Avrupa’nın en iyi sanatçısı ödülünü aldığı gecenin ertesi Berlin’den (tabii ki rötarlı kalkan) THY uçağında İstanbul’a dönerken Hadi Elazzi’yle karşılaştım. Hadi Manga’nın olduğu gibi Emre Aydın’ın da menajeri. Son iki yıldır MTV’nin en iyi sanatçı ödülü hep onun sanatçılarına gidiyor yani. Ve ben karşımda keyiften dört köşe olmuş birini beklerken sıkıntılı biri vardı.
Özetle aktarmam gerekirse “MTV bizi üzdü” dedi Hadi. MTV baştan beri grubun tamamını ödül törenine götürme konusunda kararsız davranmış. “Sadece solist gitsin, diğerleri çalgıcı değil mi?” olarak özetlenecek bir yaklaşımla karşılaşmışlar. Ben bu anlayışın 1980’lerin Türkiye’sinde kaldığını düşünüyordum. “Eğer MTV 2009 yılında bu şekilde düşünüyor, grup
Ahmet Kaya dokuz yıl önce 16 Kasım’da Paris’te hayatını kaybetti. Yarın ölüm yıldönümü. Peki ne için kovduk onu hatırlıyor musunuz? Ajda Pekkan’ın şu anda yaptığı için alkış aldığı şeyi yapacağını söylediği içinKürt açılımına destek vermek için başbakanı aramak. Sahnede Kürtçe şarkı söylemek. Güneydoğu’da konserler vermek. Bunlar şimdi olabiliyor. Elbette takdir ediyorum.
Ama dilimin ucuna geliyor. Söylemeden de edemiyorum. Geç kaldınız...
Başbakanın “mozaiğimizdir” diye açıkladığı listede Ahmet Kaya adını görünce düşündüm ilk bunu. Moda olmadan, trend olmadan, herkes bunları yazıp çizmeye başlamadan, açılım devletin resmi politikası olmadan sesimizi yükseltseydik keşke. Ahmet Kaya Paris’te sürgünde öldüğünde onun için iki çift laf etseydik. Keşke şimdi açıklayanlar o zaman açıklasaydı mozaiği.
* * *
Son zamanlarda edindiğim izlenimlere göre hem de bal gibi olur. Gossip Girl’deki kızımız olmuş mesela...
Şarkı söylemek illa Sertab Erener’in şu sıra pek popüler olan reklamda yaptığı gibi kadeh çatlatan bir sesle çığlık atmak demek değil Allah’tan. Yoksa Tom Waits diye bir şarkıcı olmazdı. Ya da Leonard Cohen kariyer yapamazdı. Serge Gainsbourg’u ve şarkılarını tanımıyor olurduk. Ne bileyim Erkin Koray diye biri olmazdı mesela. Hayat sadece Whitney Houston, Mariah Carey, Celine Dion’dan ibaret olur, Türkiye’de de herkes Sertab Erener ve Işın Karaca dinlerdi. Ve altı ay gece yaşayan Norveç’lilerin kış depresyonu bunun yanında espri gibi kalırdı. Bu travmayı yoga moga da kesmez. Cümleten sabah akşam jilet...
Şarkı söylemekle ilgili bakış açımı bu şekilde koyduktan sonra neden bu mevzuu kaşıdığımı anlatmak isterim.
Olur da hepsinden değil...