Tarkan’ın yeni saçı Rihanna’ya benziyor. Onunki de Grace Jones’a. Peki konunun IMF’yle ne ilgisi var?
Geçenlerde karşıma çıkan bir fotoğrafla ampul yandı. Rihanna tarz itibarıyla 80’lerin kült karakteri vahşi kedi, siyah panter, “vampirella” Grace Jones’tan esinleniyor. Öyle ki stilistler, fotoğrafçılar da onu o şekilde konumlandırıyor.
Bir süre önce İtalyan Vogue’u için fotoğrafçı Steven Klein’a poz vermişti Rihanna. Bu dergi çekimleriyle Jones’un Conan’daki hali arasındaki bağı kurmak için uzman olmaya gerek yok. Sadece saçı değil, tarzıyla da Rihanna, Grace Jones’tan çok fazla esinlenmiş. Klein da ondaki “Grace”i görmüş zaten.
Şu sıra karşıma çıkan tek “Grace Jones” Rihanna değil. Masamda duran albümleri karıştırırken Coca-Cola single’ı dikkatimi çekti. “Her Şey Değişir” diye bir şarkı...
Hatırlarsınız hani Pamela, Fuat, Özcan Deniz ve bir de Amerikalı şarkıcı Jannelle Monae bu proje için bir araya gelmişti. Hatta (Özcan Deniz’siz kadro) Rock’n Coke’ta bir mini konser vermişti. Laf aramızda, bizi her şeyin değişebileceğine ikna etmek üzere bir araya getirebilecek en kötü ekipti bu. Ve bizi ikna ettiği tek şey Coca-Cola’nın etrafa para saçarak “Ben krizden etkilenmedim” mesajı vermeye çalıştığı oldu.
Monae’nin saçına takıldım. Aynı tasarım. Yanlar tıraşlı, hanım hanımcık giyinmiş bir diğer tür Grace Jones bu Monae.
Tarkan’ı trendleri takip ettiği için suçlayanlar ona haksızlık ediyor. Adam star, elbette yapacak bu saçları başları...
Bu arada Grace Jones 1989’da yayımlanan “Bulletproof Heart” isimli albümünden neredeyse 20 yıl sonra, 2008’de “Hurricanes” isimli bir albüm yayımladı. Şu anda da yer yer konserlerine devam ettiği bir turnesi var. Ve hâlâ çok etkileyici bir fiziğe sahip. Çok da cool.
Son albümünün ilk single’ının adı tesadüfe bakın ki “Corporate Cannibal”. “Şirketleşmiş yamyam” diye okuyabilirsiniz.
Diyor ki Jones; “Her erkek, kadın ve çocuk hedef kitle, sürekli daha fazla ödüyorlar, hayatlarındaki boşluğu doldurmak için. Hepimiz para oyununu oynuyoruz. Hepimiz şirketleşmiş hapishanenin ritmine köle oluyoruz.”
Nasıl ama? Çeviri pek şairane olmadı ama anlayan anladı... IMF’yi protesto illa ayakkabı fırlatarak olacak değil ya...
Grace Jones da böyle çakıyor kapitalizme...
Ey Özgürlük!
“Bu şarkı kamuya mal olmuş bir şarkı, nasıl kıydın da reklama verdin ey Zülfü?”
Olay buydu değil mi? Sonra Zülfü Livaneli hayli küfür, savunma ve pişmanlıktan sonra bu şarkıyı geri çektiğini açıkladı. Açıkladı da bir şey değişti mi? Hayır. Her gün 50 kez Tugay internete bağlanmayı nasıl keşfettiğini anlatıyor, fonda “Özgürlük” çalıyor. Bu işte neyin yanlış olduğunu söyleyeyim.
1. Zülfü Livaneli savunmaya geçmeyecekti. Verdiysen verdin. Vicdanın rahatsa ve yaptığın yasalsa hesap vermek zorunda değilsin. Sanatçılar gelir elde etmek için bunu yapıyor. Eleştiririz ayrı. Ama bu sanatçının tercihidir. Sanatçı bu tercihini savunabilmelidir. Küfür etmeden.
2. Eğer “Şarkımı geri çektim” diyorsanız o zaman sahiden çekiniz. Fiilen kampanya bitene kadar zaten bu şarkı kullanılacak anlaşılan. O zaman “çektim” demek kandırmak demek. En başta kendini.
Santralistanbul’da şenlik var