Beyaz Türk-Siyah Türk

31 Ekim 2010

“Ben beyazım, siyahım” demekle olmuyor değerli okurlar. Madem renklere göre tarif trendi var, gelin iki dakikalığına biz de sosyologculuk oynayalım
-Ajda Pekkan’ı seviyorsan beyaz Türksün.
-Sezen Aksu’yu seviyorsan siyaha kaymaya başladın demektir.
-Cem Yılmaz’a gülüyorsan beyaz Türksün.
-Recep İvedik “Gonuşma laaaaaayn” çekince kahkahayı patlatıyorsan siyah Türk.
-Son gittiğin konser bir Kenan Doğulu ya da Yalın konseriyse büyük ihtimalle beyaz Türksün.
-En son İsmail YK halk konserine gittiysen siyah Türk.

Yazının Devamı

George Michael diye biri

30 Ekim 2010

Yeni nesiller George Michael’ı “sürekli alkollü araba kullandığı için gözaltına alınan eski popçu” sanıyor. Ama değil. Madem meşhur “Faith” albümü yeniden basılmış, o halde bu konuda iki çift laf etmeye hakkımız var

George Michael’ın başı uyuşturucularla, alkolle hep derttedir evet. Ve kamusal alanda seks yapmak falan gibi suçlarla da gözaltına alındığı olmuştur. Polisle diğer starlardan daha büyük sorunları olmuştur ve belki bunun 1998’de bir barın tuvaletinde bir polisle seks yaparken yakalanmasıyla da bir ilgisi vardır. Michael o sene gay olduğunu açıkladığında ne gürültü kopmuştu ama...
- George Michael’ı yargılayabilir, tamamen kendine ait olan, adı üzerinde, özel hayatında yaptıklarından dolayı kötü örnek olarak gösterebilirsiniz, dalga da geçebilirsiniz ama bu onun çok iyi müzik yaptığı gerçeğini değiştirmiyor.
-Yeniden yayımlanan “Faith” albümünde “Remastered” denen düzeltilmiş, yeniden elden geçirilmiş orijinal albüm, ekstra şarkılar ile akustik versiyonlar içeren ikinci bir CD ve video kliplerden oluşan bir de DVD var.
-DVD’deki 1987 yılına ait röportajda Michael yeni hit’i
“I Want Your Sex”i BBC’nin yasaklamamasına çok şaşırdığını söylüyor (biz olsak

Yazının Devamı

Benim ne işim var burada?

24 Ekim 2010

Bu pazar ne dinliyorum biliyor musunuz? Nick Cave babayı. “Grinderman 2” isimli albüm şöyle başlıyor: “Bu sabah kalktım ve benim ne işim var burada’ dedim”

Aynen böyle diyor Nick Cave ve sonra olaylar kopuyor. Bence bu pazar yataklarınızdan kalkın ve oraya o an uzaydan gelmiş gibi kendinize sorun: “Ben ne yapıyorum burada?”
Kendinize en az bir iyi neden bulamıyorsanız da hemen vınlayın oradan. Aslında bu konuda çok güzel bir liste yapardım (Ben burada ne yapıyorum sorusuna verilecek yanıt bulunamadığında dinlenecek 10 şarkı) ama yerim dar. Söz başka sefere.
Bu pazar albümüm Nick Cave’in grubu Grinderman’ın (Warren Ellis, Martyn P. Casey, Jim Sclavunos) ikinci albümü. Babanın arızalı hırıldamalarıyla, ulumalarıyla (kapaktaki kurt misali) dolu bir albüm. Cave albümün kapağına salonun ortasındaki vahşi kurtu koyarak zaten anlatmış anlatacağını. İntikam alır gibi sözler, klavyeler ve gitarlarla dolu bir tür kopuş ve özgürleşme albümü bu. Grupla aynı ismi taşıyan ilk albüm 2007’de çıkmıştı. Bu ikincisi geçenlerde yayımlandı. Sağolsun EMI da üşenmemiş getirtmiş, Türkiye’de piyasaya sürmüş. Bu fırsatı değerlendirin. Kendinize o soruyu sorun...


Yazının Devamı

Ceylan Ertem’in albümünü dinlerken...

23 Ekim 2010

Eskiden Anima diye bir grup vardı. Onun solistiydi Ceylan Ertem. Gerçi şu anda yaptığı müziğin Anima ile bir ilgisi yok. Bambaşka bir tarzı var. Siz aslında onu yeni biri olarak düşünebilirsiniz...

Soluk” isimli albümü illa bir müzikal sınıfa sokacaksak caz / alternatif diyelim. Öncelikle dikkatli ve üzerinde çalışılmış kapak (İllüstrasyon: Ece Kalabak) ve kitapçık için tebrikler. Çok az bulunuyor artık iyi ve özenli albüm kapağı tasarımı. Albüme gelince, dinlerken aldığım notlar şöyle...
* Bir kere şunu söylemem lazım; bu albüm çok değerli bir çalışma olmuş. Ayşe Tütüncü’den Şevket Akıncı’ya, Oğuz Büyükberber’den Alp Ersönmez’e daha pek çok müzisyen katkıda bulunuyor. Bu katkılar albümü kendine has bir tür modern caz albümü gibi dinlememize neden oluyor.
* Birileri ne zaman farklı bir işlere girişse heyecanlanırım. Özellikle de herkesin aynı formüllere başvurduğu dönemlerde. Ceylan Ertem’in tarz ve üslup olarak yaklaşımını ve onunla çalışan ekibin gözü karalığını sevdim.
* Yasemin Mori’nin de içinde olduğu bu “güzel sesli-enteresan-kendine has” kadın solistlerimiz ne kadar artsa o kadar iyi. Çünkü müziğe çeşit geliyor. Ceylan Ertem’i nedense kafamda böyle bir yere koydum.
*

Yazının Devamı

Çok “acayip” bir grup!

17 Ekim 2010

İsimleri Die Antwoord. Güney Afrika’nın gettolarından dünyaya açıldılar. Ve şunu söylemem lazım, son dönemin “çılgın kadın”ı M.I.A. yanlarında “Ayşe teyze” gibi kalıyor


Bu kulaklar bugüne kadar neler dinledi. Ama cidden bu çok acayip, hatta garip bir grup bu. Sevdim mi? Bilmiyorum, ilgimi çektiği kesin. Hatta alışmaya bile başladım. “Enter the Ninja” diye bir şarkıları var, geçenlerde içimden söylerken yakaladım kendimi. Ama bu albümü dinlemek mi daha zevkli yoksa onun hakkında konuşmak ve alt kültürler konusunda fikir yürütmek mi emin değilim. Galiba ikincisi.
Die Antwoord’u dinlemek Güney Afrika’nın gettolarında seyahate çıkmak ve hayatınızda hiç görmediğiniz tiplerle, dillerle, alışkanlıklarla, seslerle tanışmak gibi. Aklınıza etnik müzik falan gelmesin. Getto diyorum, getto...
Ayağında sarı Nike ayakkabıları, üzerinde Pink Floyd’un “The Dark Side of The Moon” albümünün kapağı olan şortu, üzeri çıplak, her yanı dövmeli piercing’li bir adam.
Adı Ninja. Afrikan aksanıyla İngilizce rap yapıyor (uzaylı dili gibi), ailesiyle Cape Town’da bir gettoda yaşıyor.

Yazının Devamı

Banksy diye biri

16 Ekim 2010

“The Simpsons” için çekilen alternatif jeneriği izlediniz mi? İzlemediyseniz hemen internete girip hâlâ erişebildiğimiz sitelerden birinde izleyin. Ben de size jeneriğin arkasındaki adamı anlatayım
Adı konusunda rivayetler var. Robin Gunningham, Robin Banks ya da öyle bir şey. Bristol’da 1974’te doğduğu tahmin ediliyor. Gerçekten kim olduğu konusunda şehir efsaneleri var. Ortaya çıkmıyor çünkü tanınmayı ve ardından gelecekleri istemiyor. Şöhret umrunda değil. Ailesi bile onun bir grafikerden öte dünya çapında tanınan, sokak sanatını bir tarz ve estetik olarak hayata sokan en büyük sanatçılardan biri olduğunu bilmiyor.
Bugün çağ, bunun yüzde 1’ini bile yapsanız kendinizi ortaya atıp “Bakın ben ne yaptım” deme çağı. Onun umrunda değil. İnternette ararsanız
o olduğu tahmin edilen birinin fotoğrafını buluyorsunuz sadece. Twitter’da takip edemezsiniz, Facebook’ta arkadaşınız olmaz.
O elinde boyalarıyla binaların, arasında, çatılarda, apartman girişlerinde, ıssız sokakların derinliklerinde dolaşır. Çizdiği
resimlerle kapitalizmi, siyaseti, militarizmi, savaşları, ırkçılığı,
önyargıları protesto eder. Medeni dünyanın ipliğini pazara çıkarır. Unutmak istediklerinizi

Yazının Devamı

Tebrikler Bülent Forta!

10 Ekim 2010

İnternet sansürü bugün tehdit ve istenen hedefe ulaşmak için meşru bir araç olduysa bunda sizin de payınız büyüktür


Bülent Forta Müzik Yapımcıları Derneği MÜYAP’ın başkanı. Ama onu yeni nesil MySpace’i kapattıran sansürcü adam olarak tanıyor. Gözdağı vermek için site kapattırma dönemini o başlattı. Sansürü sıradanlaştırdı, istenilen hedefe ulaşmak için kullanılan bir araç haline getirdi. “Atatürk’e hakaret ediliyor” diye kapanmıştı Youtube. Ama internette sansür meselesini Bülent Forta’nın Müyap’ı Myspace’i ve Last FM’i kapattırarak meşrulaştırdı.
O zaman kendisiyle görüştüğümde
“Evet kapattırdık ama hayırlı bir iş için” demişti, “Telif sorununa dikkat çekebildiysek küfür yemeye razıyız.”

Yazının Devamı

“İn-Out” durumları

9 Ekim 2010




“İn-out’ listesi out oldu Mehmet Tez’ diyebilirsiniz. Ne yapayım, yeni sezon geldi mi yeni in’ler ve out’lar bulmaktan alamıyorum kendimi


Out: Konserlere davetiye talep etmek.

Yazının Devamı