İsimleri Die Antwoord. Güney Afrika’nın gettolarından dünyaya açıldılar. Ve şunu söylemem lazım, son dönemin “çılgın kadın”ı M.I.A. yanlarında “Ayşe teyze” gibi kalıyor
Bu kulaklar bugüne kadar neler dinledi. Ama cidden bu çok acayip, hatta garip bir grup bu. Sevdim mi? Bilmiyorum, ilgimi çektiği kesin. Hatta alışmaya bile başladım. “Enter the Ninja” diye bir şarkıları var, geçenlerde içimden söylerken yakaladım kendimi. Ama bu albümü dinlemek mi daha zevkli yoksa onun hakkında konuşmak ve alt kültürler konusunda fikir yürütmek mi emin değilim. Galiba ikincisi.
Die Antwoord’u dinlemek Güney Afrika’nın gettolarında seyahate çıkmak ve hayatınızda hiç görmediğiniz tiplerle, dillerle, alışkanlıklarla, seslerle tanışmak gibi. Aklınıza etnik müzik falan gelmesin. Getto diyorum, getto...
Ayağında sarı Nike ayakkabıları, üzerinde Pink Floyd’un “The Dark Side of The Moon” albümünün kapağı olan şortu, üzeri çıplak, her yanı dövmeli piercing’li bir adam.
Adı Ninja. Afrikan aksanıyla İngilizce rap yapıyor (uzaylı dili gibi), ailesiyle Cape Town’da bir gettoda yaşıyor.
Yanındaki ufak tefek albino bir zenciyi andıran varoş kokoşu görünümlü kızın adı Yo-Landi.
Ve bir adet de DJ Hi Tek var.
Die Antwoord grubu bu.
Folklorik falan değil, zehirli, tekinsiz, teklifsiz, sağı solu belli olmayan bir hip hop ve elektronik müzik evlenmesi bu.
“District 9” filminin Güney Afrika’nın gettolarında geçmesi fikrinin neden isabetli olduğunu daha iyi anlıyor insan Die Antwoord ile tanışınca. Bu adamlar zaten bu dünyada uzaylı gibi. “Çılgın kadın” imajlı M.I.A. bu adamların yanında Ayşe teyze gibi kalıyor.
Dinlerken “Bu ne acayip şey, bu şimdi müzik mi?” diye söylenmeye başlayan olursa “Zef” diye bir şeyden bahsedildiğini hatırlamanızı tavsiye ederim. Zef’in ne olduğunu başka bir zaman anlatırım yerim dar. Kısaca Güney Afrika’nın karma bir alt kültürüne verilen isim diyeyim. Bu müzik biraz bu kültürü yansıtıyor.
Bazı insanlar rap yapan garip saç kesimli bir adam ve yanındaki garip tavırlı tiplere baktığında “yozlaşmış gençler” görür, bazısı de bir coğrafyanın gerçeklerini. Müziğe nereden baktığınıza bağlı.
Ve şunu söyleyeyim Die Antwoord’un “SOS” isimli albümü şu anda müzik basınından hayli olumlu yorumlar alıyor. Çünkü çok farklı ve özgün. Seneye dünya çapında festivallerde hatta Madonna’nın yeni klibinde falan görürsem hiç şaşırmam. İlk benden okumuş olun.
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?
-Oasis solisti Liam Gallagher’ın, grubun eski davulcusu Tony McCarroll ile zamanında bir vale şirketinde çalıştığını ve zamanın Manchester United’lı futbolcusu Eric Cantona’nın yeni Mercedes’inin kapısını kopardıklarını;
-David Backham’ın oğlu Romeo’nun Nirvana
hastası olduğunu ve babasının maçlarını bu grubun tişörtüyle izlediğini;
-Amy Winehouse’un Fred Perry ile ortak kendi giyim markasını hazırladığını;
-Şu ara Amerika ve Avrupa’da elektronik dans müziğinin yeni bomba isminin DeadMau5 isimli bir
DJ olduğunun konuşulduğunu;biliyor muydunuz?
Mahrumiyet klasiklerimiz II: Sular kesilince...
Geçenlerde elektrik kesilince aklıma özgün bir Türk kültürü olarak elektrik kesintisi klasikleri gelmişti. Bu hafta dev yazı dizimiz devam ediyor: “Sular kesilince”
-Su doldurma telaşı: Ben çocukken pet şişe yoktu. Her türlü sürahi, leğen, süt şişeleri, vazo mazo, tencere ne varsa suyla doldurulur. “Tıssss” sesinin duyulmasıyla olağanüstü hal uygulaması başlar.
-Büyük beyaz bidonlar: Onları hatırladınız değil mi? Altında küçük musluklu olur bu bidonlar. Lavabonun kenarında durur. Sular kesildiğinde bu bidonun musluğu açılır. Eller öyle yıkanır. Bunları doldurup icabında duş alanlar bile vardı.
-El yıkama macerası: Banyoya iki kişi gidilir. Biri elini yıkayacak, diğeri su dökecek. Su dökme konusunda iki ekol çarpışırdı. Birinci ekol suyu foşş diye tek seferde kuvvetle boşaltır, bu şekilde sabunlu ellerin daha kolay durulanacağı tahmin edilirdi. İkinci ekole göre az miktarda ama sürekli akıtılan su başarının anahtarıydı.
-Vücut dilini okumak: Bu çok önemli. Zira eline su döktüğünüz babanız mini bir havuz gibi tuttuğu iki elini yukarı şişenin ağzına doğru kaldırırsa bu “Tamam yeter” demek. Bunu anlamayan çocuk suyu boşa döktüğü için azarı işitir: “Hep zarar, hep masraf.”
-Tıslama sesini okumak: İşin kalbidir. Hiç ses gelmiyorsa zaten hasta sizlere ömür demek. Uzaktan hoş bir sada gibi gelen tıslama suyun uzun süre önce gittiğine işaretti. Gök gürültülü tıslama ise sular az önce gitmiş ya da geliyor anlamındadır.
-Duş perdesini açınca içi su dolu kovalarla karşılaşmak: Günümüzde pek kalmadı. Bu misafirliklerde başınıza geldiğinde o evin durumu hakkında bilgi de verir.
-Depolu evlerin lüks kabul edilmesi: Özellikle emlak ilanlarında “yeşillikler içinde”nin yanında “müstakil depolu” şeklinde yer alan bu ifade, daha sonra da “depolu hidroforlu” olarak gelişti. Azalarak bitti.
-“Yaşasın, barajlar doluyor sevinci: Yağmur, kıyamet, fırtına, sel önemli değil. Kağıthane deresi değil Boğaz taşsa fark etmez. Yağmur yağacak, barajlar dolacak. Önemli olan bu.
-Musluk oryantasyonu: Sular kesik evden çıkıyorsunuz. Ancak musluklar acaba açık mı kapalı mı? Musluk saat yönünde kapanır, diğer yöne açılır. Yoksa tersi miydi? En iyisi ana vanayı komple kapat sen...
-İş dönüşü daire dışındaki vanayı her iki yöne defalarca çevirerek suyun gelmiş olmasını ummak: Zira ilk çevirmede sonuç alınamaması şu demek: Sular gelmedi, eyvah. Moraller bozulur. Ancak “Acaba ben sabah yanlış yöne mi çevirdim vanayı” diye bir umut diğer tarafa hızla çevrilir. Yine sonuç yok.
Sağ olsun emektar beyaz bidon.
-Kanalizasyon taşmış yapıyorlarmış. Her dönem klasiktir...
-Ve neticede suların patlama ve foşlamalarla gelmesinin verdiği sevinç ve rahatlık: Bir süre sarı ya da kahverengi akan sular. Annelerin “Biraz bekle aksın” uyarısının ardından elinizi yüzünüzü yıkayabilirsiniz.
Twitter’a sorduk
Kedili şarkılar
1. “Kediler” / Bülent Ortaçgil
2. “Kedi” / Candan Erçetin
3. “Cat People” / David Bowie
4. “Alley Cats ” / Hot Chip
5. “Wild Cat” / Ratatat
6. “Nankör Kedi” / İbrahim Tatlıses
7. “Kara Kedi” / Serdar Ortaç
8. “Gülümse” / Sezen Aksu
9. “Lovecats” / The Cure
10. “Cool Cat” / Queen