Tür ve coğrafya farkı gözetmeden 2023’te yayınlanan dikkat çekici albümleri tanıtan diziye devam.
“Work of Art” - Asake
Yoruba ve İngilizceyi ustaca karıştıran Amapiano’nun yeni büyük starı Asake (okunuşu Aşake), sadece memleketi Lagos ve Nijerya’ya değil, elbette dünyanın her köşesindeki milyonlarca pop dinleyicisine hitap ediyor. Bu ikinci albüm orijinal beat’leriyle (mesela “2:30”daki bas vuruşları tekrar tekrar dinlemelik) etkileyici. Öte yandan elbette Asake’nin üslubu ve kendini ifade şekli hip hop ile kurduğu ilişkiyle orantılı olarak kimi zaman sokak hikâyeleri kimi zaman zirvelerde yalnız olmak kimi zaman da lüksle ilgili. Eskiden dünya müziği diye kestirilip atılan ve bu kategori altında izole edilen müziklerin pop ele geçirmesinin en taze örneği. Bu arada Lagos’U merak edenler Keziah Jones’tan Tiwa Savage’a şöyle bir isim ve müzik taraması yapabilir bu hafta sonu.
“12” – Ryuichi Sakamoto
Japon besteci ve piyanist Ryuchi Sakamoto, 28 Mart 2023’te öldü. İki ay önce ocakta yeni albümü “12” yayınlanmıştı. Sakamoto 2014’ten beri kanserle yaşıyor, zamanının az kaldığını biliyor, duygularını piyanosunun tuşlarına aktarıyordu. 2022’de dördüncü aşamaya geçen hastalığı döneminde kaydedildi bu albüm. Sakamoto film müzikleriyle tanınıyor. Ancak ne film ne kanser… Aslında Sakamoto’nun herhangi bir bağlama ihtiyaç duymayacak, zaman ve mekân ötesi sihirli müziği her şekilde ilgiyi hak ediyor. Modern klasik müzikte bu yıl kayda geçmiş en güzel, sade, doğrudan ve tam anlamıyla büyülü bir iş “12”.
“The Ballad of Darren” - Blur
Bu albüm, ilk şarkıdan başlayarak bana 2003 tarihli “Think Tank”in melankolik havasını hatırlattı. Mutsuzluğun kitabını Radiohead yazar o coğrafyada Blur’ün çağdaşı olarak, biz buna alışığız. Ama Blur’ün içten, derinden, çaktırmadan sarsan şarkı sözleri, Damon Albarn’ın dingin vokali tokatı atıyor “The Ballad of Darren”da. Aslında eğlenceli, hareketli anları çoğunlukta olan sağlam bir alt-rock albümü bu ve Blur’ün bütün maharetlerini de barındırıyor. Ama bu Blur yepyeni bir Blur. Aynı şahanelikte, aynı müzikal dehayı devam ettiren, bata çıka, dağıla birleşe aynı üyelerle yoluna devam eden, ununu eleyip eleğini asmış, bu saatten sonra eyvallahsız, farklı bir Blur. Favori şarkım, Lennon’vari balad “Russian Strings”.
“Legna” - Gaslamp Killer ve The Heliocentrics
Gaslamp Killer başlı başına enteresan bir müzik personası. Los Angeles’ta faaliyetlerine devam eden, türlerin sınırlarını zorlayan elektronik, funk, psychedelic, rock, caz sınır tanımayan bu zat bir de Londra çıkışlı tarz bükücü The Heliocentrics ile beraber iyiden iyiye uçmuş gitmiş. “Legna”, Mulatu Astatke’den DJ Shadow’a, Archie Shepp’e uzun bir ortaklıklar listesi bulunan ekibin Gaslamp Killer ile uzayda çarpışıp bir tür big ben yaratmasına neden olmuş. Ön yargılarım yok, sınır tanımam diyen biri için cidden yılın zihin açıcı işlerinden biri.
“Variables” – Alfa Mist
Doğu Londralı Alfa Mist şöyle diyor: “Benim geldiğim yerde siyah çocuklar üç şey olabilir: Müzisyen, sporcu ya da suçlu.” Alfa Sekitoleko futbolcu olma hayalleri kurarken annesinin ısrarıyla liseyi bitiriyor, üniversitede prodüksiyon okuyor. Bu arada piyano çalmayı öğreniyor. Beste yapmaya başlıyor. Londra’nın hip hop’a armağanı Grime’dan etkilenerek beat’ler yazıyor, üzerine rap yapıyor. Hip hop – caz arasındaki gelgitler onu 2015’te ilk albümü olan “Nocturne” EP’sini yayınlamaya götürüyor. Bu albümün ardından kendini Londra caz dünyasına kabul ettirmeyi başarıyor. 2023’te gelen “Variables”, ilk albümden bu yana devam eden üretim süreçlerinin yayınlanan albümlerin ardından daha derli toplu bir uzunçalar. Alfa bazen piyanosuya standart caz melodileri arasında dolaşıyor. Bazen rap yapıyor. Büyüdüğü yerleri, sokakları anlatıyor. Bazen, mesela Kaya Thomas-Dyke ile çok özel bir R&B atmosferine dalıyor. Cazın pahalı kulüplerde elitlere sunulan bir tür ayrıcalık olmadığının güncel kanıtlarından biri Alfa Mist’in albümü ve kariyeri.