Baba Zula’nın yeni albümünde sevdiğim pek çok şeyden biri taksimlerin altına yerleştirilmiş sokak sample’ları. Sirkeci tren istasyonundan bir anons, simitçi, domatesçi, eskici, bilumum sokak satıcısı sesleri, gaza basan bir otomobil, 20’nci YY’ın kimbilir, hangi yarısında Boğaz’dan geçmiş akibeti meçhul bir vapurun düdüğü, o vapurun tepesinde öten martının çığlığı. Adı “İstanbul Sokakları” olan bir albüm için hedefi vuran bir tercih. Albüm adını Murat Ertel’in dayısı büyük karikatürist Turhan Selçuk’un 1960’larda yazdığı bir hikâyeden alıyor. Kapak da onun çizimlerinden oluşturulmuş. 180 gram plak versiyonu mutlaka edinilmeli, bir sanat eseri inceliğinde hazırlanmış.
Dört taksim ve dört yeni parçadan oluşan albümde, taksimler İstanbul’un sesleriyle canlanırken, parçalar Baba Zula’nın dub ve Ankara havası arasında bir yerlerde klasikleşmiş beat yapısı üzerine Murat Ertel’in doğaçlama anlayışıyla gelişiyor. Baba Zula müziği her zaman bulunduğu ortamda bir dünya yaratmak için kullandı. Bir defasında Güney’de bir çay bahçesinde çalmışlardı. Tepside tombul bira şişeleri dolaştırılan, tepesi asmalarla kaplı bu çay bahçesinde masalar köşeye çekilmiş, sandalyeler konser düzenine getirilmiş olsa da ortam neticede bir çay bahçesiydi ve Baba Zula orasını da dilediği gibi itip çekerek, müzikle, bağlamayla, dansla ve ritimlerle büyülü bir masal âlemine çevirmeyi başarmıştı. Albümlerinde ve neredeyse bütün konserlerinde ortamı kolayca büyüleyen o sesler bu albümde de fazlasıyla var. “Yaprakların Arasından” bir istisna şarkı olarak dikkat çekti. Ritim anlamında bir LCD Soundsystem şarkısı gibi başlayan, ardından bağlama etkisiyle Baba Zula normallerine dönen bu sekiz dakikalık macerayı ilgiyle dinledim.
Albümdeki 11 dakikalık “Yok Haddi Yok Hesabı” içinde farklı bölümler barındıran bir diğer dikkat çekici parça. “Geçmişi ve Türk geleneğini kucaklıyoruz. Ama bu yetmez. 21’inci YY’da yaşıyoruz ve tüm dünya bizim elimizde” demiş Murat Ertel. Ne kadar doğru. Baba Zula dinleyicisini hayalini kurduğu ‘psychedelic İstanbul’un sokaklarında dolaştırıyor. Kâh günümüze geliyor, kâh bilinmeyen bir geçmişten bildiriyor. İnancım o ki, içinde yaşayan insan sayısı kadar İstanbul var. İstanbul’un milyonlarca suretinden biri Baba Zula’nınki.
Ne dinlesek?
Linkin Park’ın uzun bir aranın ardından yayınlanan yeni albümü “From Zero” adı gibi grubun sıfırdan başlaması hikâyesine odaklanıyor. Haftaya yayınlanacak albümden gelen yeni single’ın adı “Over Each Other”. Chester Bennington’ın ölümünün ardından yeni solist Emily Armstrong ile yeni bir çehreye kavuştu ekip ve tatmin edici bir iş çıkardı.
Ella Mai’nin “Little Things”i bu hafta karşınıza çıkacak en iyi klasik R&B şarkısı olabilir. Derhal takip.
Küçük ölçekli grup ve sanatçılar için
Songwhip ve Fansifter. Bu iki uygulamanın adını özellikle müziğe meraklı hayranların daha fazla duyacağını söyleyebilirim. Sony geçen hafta Londra’da bu iki uygulamayı satın almak üzere görüşmelere başladı. Songwhip, özetle gruplara ve sanatçılara pratik bir şekilde web’de müziklerini ve yan ürünlerini (merchendise) sergileyip satabilecekleri bir adres yaratmaya yarıyor. Web sitesi açmak, bakımını yapmak, editörlerle çalışmak yerine eğer küçük bir isimseniz bu site hayatınızı kurtarabilir ve sizi hayran grubunuzla zahmetsiz ve maliyetsiz bir şekilde buluşturabilir.
Fansifter ise endüstrinin her aşamasındaki aktörlere, amaçlarına uygun hayran verisi sunuyor. Bir tür süper hayran hedef kitle belirleme aracı diyelim.
Süper hayran (super fan) kavramının müzik sektörünün yeni umudu olduğunu ben de yazmıştım. Bu tip teknolojik dokunuşları daha çok göreceğiz gelecekte.