90 dakika

22 Nisan 2002


<#comment>Galatasaray’ın gol haberi 30. dakikada Saracoğlu Stadı’na geldiğinde, Fenerbahçe ilk kez durdu. Baştan bu yana gelen baskı aniden kesildi. Sarı - Lacivertliler’in o ana kadar ki gol niyeti, sürekliydi. 8 ve 16’da Revivo’nun Andersson’a kestiği güzel ortaların ilkinde İsveçli bir metreden topu Bülent’e nişanladı. İkincisinde uzattığı koluyla bile golü atamadı.
Fenerbahçe ligin belki de en atak oyununu oynuyordu. Mirkovic’i Da Silva’nın başına bırakıp, Yusuf’un derinlemesine, Hakan ve Ali Güneş’in kanatlara inişleri ile durmak bilmeyen kalabalık bir baskı yarattılar.
Trabzon, Serhat’ı Macit, Andersson’u Kürşat, Revivo’yu Hasan Üçüncü, Yusuf’u Güngör ile markajlıyordu. Ama Fenerbahçe bunu çok kolay aştı. Uzun süre aşamadığı kaleci Bülent oldu. 19’da Revivo’nun serbest vuruşunda Johnson’ın kafasını 90’dan kornere itti. 26’da Serhat’ın şutunu ise vücuduyla çıkardı. 28’de Johnson’un şiddetli kafası üst direği sıyırdı ve gol gelmedi bir türlü.
31’de Galatasaray’ın golüyle doğan bunalımı, 34’te Maraton Tribünü sahte Ankaragücü golü sevinciyle bozdu. Buna Hakan’ın ortasına Andersson’un direği sıyıran kafa şutu da eşlik etti.
38’de Serhat, 39’da

Yazının Devamı

90 dakika

18 Nisan 2002


<#comment>Millilerin çok arzulu başladığını söylemeli. Artık bir özel kazanmak gerektiğini kavramış olmalılar. Ama bu arzunun planlı bir oyunla kendini gösterdiğini de söylemek zor. 4 - 3 - 1 - 2 ‘de forvetimize kanatlardan Tugay ve Emre’den top taşıyamadık zira. Bunun sonucunda forvete ilk yarıda savunmadan şişirilen sekiz orta oldu. Yedincisinde, 30. dakikada Fatih’in pası, İlhan’ın harika kontrolü ve Hakan Şükür’ün görüşüne, Parmalı soluyla güzel bir gol vuruşu yaptı: 1 - 0.
Bu beş senede oynanan 16 hazırlık maçında attığımız beşinci golümüz. Bayram ola...
Başa dönelim, dikkat çekilmesi gereken bir nokta var. Seri A’da fevernovaya tecrübeli Emre’nin 8’deki korneri ve 9’daki serbest vuruşu muhteşemdi. Rotada birisi olsa çarpıp girecek cinsten. Bu topun, bu avantajından yararlanmalı.
12’de K.Hakan’ın nadir ortasına Hakan’ın arkasından Tayfun’un sarkışı iyi vuramamasına rağmen 4 - 4 - 2’nin gereğidir. Alkışlanmalı.
17. dakika Ömer’in yaşadığı iki sıkıntının zamanı. Tapia’nın aşırtma vuruşu üstten aut. 22’de Ömer’in boşa çıkışı ise korkutucuydu. Rüştü’nün durumu belli değil. Sonra başta söylediğimiz orta saha plansızlığı, kanatların ne yapacağını bilememesi

Yazının Devamı

90 dakika

15 Nisan 2002


<#comment>Bir kırmızı kart bekleniyordu doğrusu, sert mücadeleler gerginler vardı zira... Özellikle İlhan - Mustafa Doğan eşleşmesi kaynıyordu. Ayrıca Mirkovic ile Ahmet Dursun’u, Ali Güneş ve Ogün ile Baya’yı, Johnson ile Tümer’i markajlayan Fenerbahçe’nin kendi sahasında kabul ettiği sert oyundan bir kart çıkacaktı. Ama hiç beklenmedik bir yerde Ali Eren’in Serhat’a diziyle vurması yan hakemin uyarısı ile bir kırmızı karta dönüştü. Ve dengeler alt - üst oldu.
Klasik bir 4 - 4- 2 ile hücumu düşünen Beşiktaş’a, Fenerbahçe’nin uyguladığı markajda açıklar vardı. Mustafa Denizli dönemini hatırlatan bu çok markajlı 3 - 5 - 2’de konuk ekip, Beşiktaş kalesine kırmızı karta kadar iki kere gidebildi.
12’de Ceyhun - Revivo - Johnson seri paslaşmasında, Ganalı’nın şutu direğin yanından dışarı çıktı. Bir de 28’de Ali Güneş’e giden topu, Khlestov’un ceza sahası içinde eline çarpması var. Siyah - Beyazlılar Fenerbahçe’nin markajının yarattığı boşlukları kullanmaya çalıştı. 18’de herkes adamını kovalarken Tümer sola kaçtı, terse ortasında Baya çok kötü vurdu. Aynı dakikada yine Ahmet’in pası ile Tümer sağ kanatta buluştu ama vuruşu felaketti.
Lorant’ın saha kenarına gelip, sık

Yazının Devamı

90 dakika

14 Nisan 2002


<#comment>Aşırtma topta Zdravkov hatalı bir çıkış yaptı. Ama yine de Ümit’in o topa vurabileceğini her halde kimse tahmin etmemişti. Kafa ile Bulgar kalecinin üzerinden aşırıp, yere indirildiğinde, İstanbulspor’un ikinci kırmızı kartı geldi. Arif penaltıdan Haluk’u avladığında dakika 35, skor 2 - 0’dı. Bunu söylemek için çok mu erken, bilmiyorum; belki de Galatasaray’ın şampiyonluğu anlamına geliyordu bu penaltı...
İki takımın da orta sahasını sağlam tutmaya çalışarak başladığı maçta ev sahibi oldukça sertti. İlk 20 dakikada tribünleri yerinden kaldıran üç ağır hareketin en hafifinin sonuncusunda Ferdi’nin 21’de Hasan’a dalışı, ilk kırmızı karttı. Galatasaray solunu kullanmaya çalışıyordu. Başrolde hep Hasan vardı. 5. dakikada Arif’e ortasında Zdravkov erken çıkıp, topu aldı. 9’da Ümit Karan’ın kafasına kesişinde yine Bulgar kaleci başarılıydı. 18’de Arif’i gördü. O’nun ortasında Saffet kariyerinde çok görülen gollerden bir yenisini filelerine bıraktı.
Galatasaray rakip eksik kalınca saldıracağına, kalabalık şekilde kendi sahasında kaldı. İstanbul ise Güven’i Cenk’in yerine çekti, ama hücum zenginliği sağlayamadı. Kırmızı kart öncesinde Petkov’un soldan ortaladığı,

Yazının Devamı

Karizma, misyon, vizyon

11 Nisan 2002


<#comment>Güneş’in "karizma" zaafı hiç yoktuysa bile, özellikle playoff’tan bu yana verdiği demeçlerde bir sorun yaşandığı görülebiliyor. Sürekli tekrarladığı "Beni yok sayamazsınız" cümlesi tam da bir karizma zaafını yansıtıyor gibi değil mi? Peki sadece Hıncal Uluç ve Kazım Kanat’tan ağır eleştiriler alırken sanki genel bir muhalefet varmış gibi davranması. Onunla sürekli kontak kurmaya çalışan, röportajlar yapan, bir dolu gazeteciyi bir kenara atıp sadece eleştirenlere odaklanması bir karizma zaafı değil mi? Bir güvensizliği yansıtmıyor mu? Bu durum ayrıca sürekli gergin bir duruş yaratıyor. Bu gerginliğin Güneş’te ifade güçlükleri yarattığının farkında değil misiniz? Bir şeyi anlatırken sinirinin galip geldiği açıkça görülmüyor mu? Birden, bambaşka ilgisiz konulara sapıyor.
Güneş’in tek "misyon"u Dünya Kupası’na gitmekse tartışılacak bir şey yok. Ama bence bununla kalmamalıydı. Türkiye, 2000’de basın mensuplarınca en kötü futbolu oynayan ekip seçilmişti. Evet çeyrek final tarihi bir başarıydı, ama bir sorun vardı. Bu sorun eleme maçlarıyla ve o takımın iskeletini oluşturan - özellikle Avrupa’daki - birçok oyuncunun form düşüklüğü ile acı meyvelerini verdi. Şimdi "Sonuç

Yazının Devamı

90 dakika

8 Nisan 2002


<#comment>Futbolun klişeleri var ya... Hani "top yuvarlaktır", "maç 90 dakikadır" gibi... Bir de yeni çıkan klişe var; "ligin sonlarına geliyoruz, kimse artık iyi futbol beklemesin"... İşte öyle. Gerçekten de iyi futbol beklememeli. Ve aslında Şenol Güneş’e de çok yüklenmemeli. Bu ligden çok fazla bir şey çıkarmak mümkün değil. Şöyle düşünün; Galatasaray ilk yarı 10’dan fazla orta yaptı. Özellikle soldan. Ama bundan elde edilen kafa şutu sayısı bir. 7’de Ergün’ün ortasında Emre’nin vuruşu Allum Buker’de kalan top. Kalabalık dört adam adamalı savunmayı göbekten delme çabalarında ise 42’de Hasan’ın markajcısı Mehmet Nas’tan kurtulup, ceza sahasına girerken terse vurduğu şut var. Can’ın ayağına çarpan. Bir de 45 artı 2’de Batista’nın savunmadan dönen şutu. Tabii 29’da Arif’in, Allum Buker’de kalan serbest vuruşunu da saymalı. Onun dışında savunma duvarını aşıp, arkadaki Ercan’ı zor duruma düşürmüşlükleri, ayrıca Allum’a giden başka bir şut yok.

Doldur, boşalt
Kısaca Samsun’un önlemlerine çözüm bulamadılar. Ama Samsun da bu önlemler nedeniyle rakibinin üzerine asla kalabalık gidemedi. Mehmet Yılmaz’ı yalnız bıraktılar ve defalarca ona top şişirdiler. Hepsinin

Yazının Devamı

90 dakika

6 Nisan 2002


<#comment>Cumhur, ceza çizgisi üzerinde Johnson’a topu kaptırdı. Ardından Ganalı oyuncuyla girdiği mücadelede Fenerbahçeli futbolcu yerde kaldı. Hafiften penaltı itirazları yükseldi. Ama bizce de Kuddusi Müftüoğlu penaltı vermemekte haklıydı. Zaten, ilk yarının uzatma dakikasında gerçekleşen bu pozisyonun üzerinde durmamızın nedeni de penaltı değil, kaptırılan top. Zira ilk değil, dördüncü. İlki yine Cumhur’un dörde bir durumda 16. dakikada akıl almaz şekilde kaptırdığı... Hani Revivo’nun alıp, Majdan’ın üzerinden gol yaptığı. İkincisi 30’da Emre’nin bomboş pozisyonda Andersson’a verdiği pas. İsveçli’nin bunu bile kontrol edemeyip tribünlerden protesto aldığı. Sonra 37’de Erkan’ın Ogün’e bıraktığı, Revivo’nun ofsayta takıldığı pozisyon var.

Fahiş, akıl almaz hatalar bununla kalmıyor, bir de üstüne ceza sahası çevresinde dördü gollük şutla sonuçlanan yedi faul yaptılar dün akşam. 7’de Revivo’nun soldan kullandığında Mirkoviç’in güzel kafa şutu, ilk yarının kahramanı Majdan’da kaldı. 11’de yine Revivo, yine serbest vuruşla Ümit Özat’ı buldu. Onun volesi Polonyalı kaleciden korner oldu. 15’te kullandığı serbest vuruş ise Andersson’un kafasından az farkla aut. 18’de

Yazının Devamı

90 dakika

1 Nisan 2002


<#comment>Maçın havasını anlamak için 35. dakikadaki bir pozisyonun tribünlerde yarattığı etkiye bakmak lazım. Birden sanki gol olmuş gibi alkış kıyamet koptu. Tezahürat en üst noktaya çıktı. Aslında olan biten, Serhat’ın sağdan ters kanada ortasına Revivo’nun direği yalayan volesiydi. O ana kadar sahada hiçbir şey olmamıştı. Aslında bu hafta diğer büyüklerin maçlarında da neredeyse hiçbir şey olmamıştı. Bu zulmün sonunda bir organize atak, gol gibi karşılanıyordu. Öyle alt düzey bir oyun vardı ki, Lorant bugüne kadarki en erken değişikliğini yapmak zorunda kaldı, 31’de Andersson’un yerine Yusuf’u aldı. İsveçli, hareketsiz orta saha ve hücum hattının arasında her topun merkeziydi ve Fenerbahçe’yi tembelliğe itiyordu. Fenerbahçe bu değişiklikle 3 - 4 - 3’ten, 3 - 5 - 2’ye dönüp sonuca dönük olmasa da orta sahada daha fazla topa sahip oldu. O ana kadar 15’te Hakan’ın pasına Andersson’un dönerek vurduğu ve auta attığı şut 16’da Ümit Özat’ın 30 metrelik serbest vuruşu ve 26’da Andersson’un Revivo’ya, ceza sahası dışına indirdiği, onun üstten dışarı attığı pozisyon dışında şans bulamamıştı. Gençler ise İsmail’i Revivo’ya, Tolga’yı Serhat’a bağladığı 3 - 4 - 1 - 2 ile sahaya çıktı. 4’te

Yazının Devamı