Dün haberlerde IMF'nin hükümetten 3 katrilyon liralık ek önlem istediği ve bu kapsamda ek vergi ile ÖTV (Özel Tüketim Vergisi) artışı talep ettiği belirtiliyor, bunun gerekçesi olarak da dünya petrol fiyatlarındaki artış gösteriliyordu.
Öğrendiğimize göre, IMF 2004 yılında dünya petrol fiyatlarında düşüş bekliyor. Bu düşüş tüketiciye yansıtıldığında Hazine önemli bir gelir kaybına uğruyor. Çünkü miktar olarak daha az vergi toplanmış oluyor. Bugüne kadar yapılan ayarlamaların vergi kaybına neden olması nedeniyle IMF akaryakıt fiyatlarındaki ÖTV'nin artırılmasını talep ediyor. Kaldı ki, akaryakıt fiyatlarındaki ayarlamalar sadece ÖTV gelirini değil, KDV ve matrah artışı gibi kalemleri de etkiliyor. Kısacası, ÖTV ve akaryakıt kullanımını IMF vergi toplamanın bir aracı olarak görüyor.
IMF'nin itirazlarını dikkate alan ekonomi yönetimi ise ek önleme gerek kalmadan IMF'yi ikna yollarını arıyor. Özellikle 2004 bütçesinin çok muhafazakar biçimde hesaplandığını savunarak ek önlemlerden kaçınıyor.
Babacan haklı mı?
Ancak hükümet inandırıcı değil. Dün Milliyet gazetesinin manşeti ilginçti: "Bu Derviş'in programı değil." Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan'a göre Derviş'in programında zorunlu tasarruflara ödeme, emeklilere zam yoktu. Yani dar gelirli ihmal ediliyordu. Olabilir. Gerçekten Derviş döneminde emekçilerin refah düzeyleri ciddi biçimde düşmüştü. Ancak o bir kriz dönemiydi. Şimdi ise konjonktür çok farklı.
Derya Sazak'ın söyleşisinde Babacan Dünya Bankası'nın her istediği yapısal reformun kabul edilmediğini de söylüyor. İşte bu gerçekten ilginç. Çünkü hükümet 14 aydır IMF ile tartışıyor ve her denileni kabul etmiyormuş. Gerekçesi de bazı önerilerin Türkiye için yanlış olmasıymış. İnsanın inanası gelmiyor!
IMF'ye tartışma
Gerçekten o dönemde Tütün Yasası gibi tartışılmadan geçen ve üreticiye zarar veren uygulamalar oldu. Ancak halen uygulanan program IMF'nin arzusu dışında olsaydı, AKP hükümeti geri ödenecek borçları erteletebilir miydi? Bırakınız ertelenmeyi, program devam eder miydi?
Babacan yanılıyor. Ya da yanlış konuşuyor. Bu program bal gibi IMF programı. Zaman zaman tartışmalar olsa da bunlar gayet normal sayılmalı. 2002 yılında da IMF enflasyon hedefini yüzde 25 istemiş, Derviş ise yüzde 35 olarak bastırmıştı. O zaman da benzer bir açıklamada bulunulmuştu: IMF ile tartışıyoruz.
Asgari ücretteki artışın kısmen bütçeden karşılanması, emeklilere zam ve zorunlu tasarrufların geri ödenmesi gibi konular elbette sosyal bakımdan çok önemli. Ancak bunların hepsinin bütçeye getirdiği bir yük var. Bu yük hesaplanmadan, yani kaynağı bulunmadan harcama yapılınca da IMF işin peşine düşüyor. Hükümet kamu maliyesinde hafif yollu gevşeme yapınca IMF de haliyle 3 katrilyon ek gelir talep ediyor.