Gelişmekte olan piyasalar revaçta, ama şimdilik

17 Şubat 2004

Gelişmekte olan ülkeler denildiğinde aklımıza Rusya, Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, İsrail, Mısır, Venezüella, Peru, Meksika, Kolombiya, Şili, Brezilya, Arjantin, Tayland, Tayvan, Güney Kore, Singapur, Filipinler, Malezya, Endonezya, Hindistan, Hong Kong ve Çin gibi ülkeler geliyor. Bu ülkeler hem orta gelir düzeyine sahip, hem de genellikle sermaye açıklar. Bazıları da çok ciddi borç sıkıntısı içinde. En kötüsü Arjantin olmak üzere, Rusya, Brezilya, Türkiye ağır borçlu durumdalar. Ve bu borç senetlerine de zaman zaman talep oluyor.Bu ülkeler geçen yıl özellikle şubat - haziran döneminde ciddi sermaye akımı çekmiş. Yaz aylarında bir miktar çıkış gerçekleşse de bunu kar gerçekleşmeleri olarak nitelemek daha doğru. Ve yılın sonuna doğru akım tekrar hızlanmış.Aşağıda sunulan grafikte bu tür ülkelerin borç endeksi görülüyor. Nisan -haziran döneminde endeksin ciddi bir yükselme gösterdiği ancak daha sonra gevşemesinin nedeni kar realizasyonundan başka bir şey değil. Ancak yaz sonuna doğru endeks yeniden bir çıkış doğrultusuna doğru giriyor.Malum bir bononun fiyatı yükseliyorsa, vadeye kalan faiz getirisi de düşüyor demektir. Daha çok para ödeyerek elde edilen bononun getirisi de

Yazının Devamı

Gelişmekte olan piyasalar revaçta, ama şimdilik

17 Şubat 2004

<#comment>
<#comment> Geçen hafta The Economist dergisinde gelişmekte olan ülkelerin borç senetlerinin değerleri üzerine bir makale vardı. Başlık şöyleydi: "Mükemmellik için fiyatlandırma". Gerçekten de gelişmekte olan ülkelerin çoğu borç senedi bir hayli yüksek değerlere ulaşmış durumda.
Gelişmekte olan ülkeler denildiğinde aklımıza Rusya, Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, İsrail, Mısır, Venezüella, Peru, Meksika, Kolombiya, Şili, Brezilya, Arjantin, Tayland, Tayvan, Güney Kore, Singapur, Filipinler, Malezya, Endonezya, Hindistan, Hong Kong ve Çin gibi ülkeler geliyor. Bu ülkeler hem orta gelir düzeyine sahip, hem de genellikle sermaye açıklar. Bazıları da çok ciddi borç sıkıntısı içinde. En kötüsü Arjantin olmak üzere, Rusya, Brezilya, Türkiye ağır borçlu durumdalar. Ve bu borç senetlerine de zaman zaman talep oluyor.
Bu ülkeler geçen yıl özellikle şubat - haziran döneminde ciddi sermaye akımı çekmiş. Yaz aylarında bir miktar çıkış gerçekleşse de bunu kar gerçekleşmeleri olarak nitelemek daha doğru. Ve yılın sonuna doğru akım tekrar hızlanmış.
Aşağıda sunulan grafikte bu tür ülkelerin borç endeksi görülüyor. Nisan -haziran döneminde endeksin ciddi bir yükselme

Yazının Devamı

Babalar gibi satacaklardı! Fosladılar!

13 Şubat 2004

2003 yılının özelleştirme programı hayli yoğundu. Petkimin blok satışı tamamlanamadı. Gerkonsan satılamadı. Eti Krom da öyle. SEKAnın Taşucu limanı, Akdeniz ve Aksu işletmeleri de satılamadı. Tekelin sigara kısmı hala bekliyor. TÜGSAŞın Samsun işletmesi satılamadığı gibi, Eti Bakır işletmeleri de satılamadı.Oysa önceki gün Bakan Unakıtanın açıklaması çok farklıydı; pespembe! 2 milyar dolarlık satış yaptıklarını iddia ediyordu. Fakat 1.3 milyar dolarlık TÜPRAŞ satışı dışarıda bırakılırsa ortada topu topu 700 milyon dolarlık özelleştirme kalıyor. Bu da açıkçası çok düşük.2004 programında da Telekom, yine Tekel, yine Petkim ve bazı elektrik dağıtım şirketleriyle şeker fabrikaları, Milli Piyango, Araç Muayene İstasyonları, Manavgat içme suyu, bir türlü satılamayan Eti Krom ve Elektrometalurji ile Alüminyum bulunuyor.Burada elbette en büyük rakamı Telekom yüzde 51 hissesi oluşturuyor. Kaç para eder bilinmez ama eski bakanlardan Kemal Derviş "Şu anda satış için dünya konjonktürü uygun değil" dediğinde gerçekten 11 Eylül sonrası ABD borsası NASDAQtaki tüm dünyada teknoloji hisseleri değer yitirmişti. Ancak şimdi toparlanıyor. Bununla beraber, teklifler tahminlerin çok gerisinde

Yazının Devamı

Babalar gibi satacaklardı! Fosladılar!

13 Şubat 2004

<#comment>
<#comment>
Dünkü basında Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın özelleştirme üzerine sorularla karşılaşınca somut rakam vermekten kaçındığı yazıyordu. Oysa aynı kişi bir yıl önce özelleştirme hedefini açıklarken kararlılıklarını göstermek için "Babalar gibi satacağız!" diyordu. Açıkçası 2003 yılında hükümet bu alanda fos çıktı! 4 milyar dolarlık bir hedeften bahsettiler. Yarısını bile zar zor elde ettiler.
2003 yılının özelleştirme programı hayli yoğundu. Petkim'in blok satışı tamamlanamadı. Gerkonsan satılamadı. Eti Krom da öyle. SEKA'nın Taşucu limanı, Akdeniz ve Aksu işletmeleri de satılamadı. Tekel'in sigara kısmı hala bekliyor. TÜGSAŞ'ın Samsun işletmesi satılamadığı gibi, Eti Bakır işletmeleri de satılamadı.
Oysa önceki gün Bakan Unakıtan'ın açıklaması çok farklıydı; pespembe! 2 milyar dolarlık satış yaptıklarını iddia ediyordu. Fakat 1.3 milyar dolarlık TÜPRAŞ satışı dışarıda bırakılırsa ortada topu topu 700 milyon dolarlık özelleştirme kalıyor. Bu da açıkçası çok düşük.
2004 programında da Telekom, yine Tekel, yine Petkim ve bazı elektrik dağıtım şirketleriyle şeker fabrikaları, Milli Piyango, Araç Muayene İstasyonları, Manavgat içme suyu, bir türlü

Yazının Devamı

Ayşe tatile çıksın mı?

12 Şubat 2004

Kıbrısta Sampson darbesiyle Makarios idaresi devrilmiş, Enosisçi yani "anavatan Yunanistanla" birleşme süreci başlatılmıştı. Adadaki azınlık Türkler baskı altındaydı, çaresizdi. Malum o zaman Avrupa Birliği de yoktu. Kıbrıslı Türklerin tek yasal garantörü Türkiye adaya gereken askeri çıkarmayı yapmak zorunda kalmıştı. Böylece Yunanistan karışarak askeri idare düştü. Kısacası, Türkiye bir taşla iki kuş vurarak, saygınlığını daha da artırdı.Türkiye elbette o müdahaleyi sadece Kıbrıstaki Türkler için yapmadı. Stratejik olarak Kıbrısın bir Yunan bölgesi haline gelmesi Akdenizde sıkıntılar yaratacaktı. Ve aradan yıllar geçti. Bu süreçte ne Kıbrıstaki Türk azınlık Rumlardan eziyeti gördü, ne de Türkiye güneyden çevrildi. Adanın kuzeyinde oluşan bağımsız Türk devleti ise Türkiye tarafından korundu.Ancak bu devleti bizden başka hiç kimse tanımadı. İşte sıkıntının temel kaynağı da bu. Hiç kimsenin tanımadığı bir devlet yaşayabilir mi? Bu durumun sürdürülemeyeceği aşikar. Kıbrıslı Türklerin geleceğinin belirlenmesi gerekiyor.Sıkıntının geçici tarafı ise Yunanistanın ardından Güney Kıbrısın da ABye tam üye olması. Gerek AB, gerekse Yunanistan Kıbrısın bütünüyle ABye girmesini istiyor. Yani

Yazının Devamı

Ayşe tatile çıksın mı?

12 Şubat 2004

<#comment>
<#comment>
Neredeyse 30 yıl önce Cenevre'de Kıbrıs müzakeresi sürerken, Başbakan Bülent Ecevit ile Dışişleri Bakanı rahmetli Turan Güneş arasındaki bu parolayla İkinci Barış Harekatı başlamıştı. O zamanlar Yunanistan'da askeri yönetim, Türkiye'de ise genç ve demokratik bir iktidar işbaşındaydı. Köhne Yunan idaresine karşı, Türkiye'nin bu çağdaş görünümü etkileyici oluyordu.
Kıbrıs'ta Sampson darbesiyle Makarios idaresi devrilmiş, Enosisçi yani "anavatan Yunanistan'la" birleşme süreci başlatılmıştı. Adadaki azınlık Türkler baskı altındaydı, çaresizdi. Malum o zaman Avrupa Birliği de yoktu. Kıbrıslı Türklerin tek yasal garantörü Türkiye adaya gereken askeri çıkarmayı yapmak zorunda kalmıştı. Böylece Yunanistan karışarak askeri idare düştü. Kısacası, Türkiye bir taşla iki kuş vurarak, saygınlığını daha da artırdı.
Türkiye elbette o müdahaleyi sadece Kıbrıs'taki Türkler için yapmadı. Stratejik olarak Kıbrıs'ın bir Yunan bölgesi haline gelmesi Akdeniz'de sıkıntılar yaratacaktı. Ve aradan yıllar geçti. Bu süreçte ne Kıbrıs'taki Türk azınlık Rumlardan eziyeti gördü, ne de Türkiye güneyden çevrildi. Adanın kuzeyinde oluşan bağımsız Türk devleti ise Türkiye tarafından

Yazının Devamı

Enflasyon beklenenden hızlı düşüyor

11 Şubat 2004

Enflasyondaki bu hızlı düşüş Merkez Bankasına cesaret verdi ve kısa vadeli faizleri 2 puan indirdi. Kısacası, bu kez Merkez Bankası beklentilere değil, gerçekleşen enflasyona göre karar aldı. Fakat bize göre MBnin bu faiz indiriminde iki etmen ayrıca rol oynadı. Biri çevreden gelen faiz indirme baskıları. Diğeri de döviz kurundaki hayli düşük olan düzey.Ancak MBnin dirayetini sürdürmesi gerekiyor. Son 30 yıllık enflasyon tarihimize baktığımızda enflasyonun bir türlü yenilememesinde mücadelelerin sonuna kadar sürdürülmemesinin neden olduğu biliniyor. İlk defa 50 - 60 puanlık enflasyon düşüşü gözleniyor. Ve bu fırsat kaçırılmamalı.Şimdi yıl sonunda resmi enflasyon hedefinin elde edilip edilemeyeceği tartışılıyor. Kimileri resmi hedef olan yüzde 12nin altında bir gerçekleşme bekliyor, kimileri de yaz aylarına yaklaştıkça işlerin zorlaşacağını ve hedefin bu kez tutturulamayacağını iddia ediyor. Ancak şunu peşinen belirtelim ki, ocak verileri ilk tezi giderek daha güçlü hale getiriyor.Gerçi hava koşullarına bağlı olarak yazın meyve ve sebzede bolluk olmazsa oluşan yüksek fiyatlar yine işleri bozabilir. Kaldı ki, geçen yazın eksi enflasyonlarından sonra oluşan yeni fiyatlar bu kez

Yazının Devamı

Enflasyon beklenenden hızlı düşüyor

11 Şubat 2004

<#comment>
<#comment> Geçtiğimiz hafta DİE enflasyon verilerini yayımladı. Hatırlayalım; ocak tüketici fiyatları 0.7, toptan eşya fiyatları da yüzde 2.6 artmıştı. Yıl sonunu yüzde 18.4 ile tamamlayan tüketici fiyatları da ocak sonunda yüzde 16.4'e düşmüştü. Toptan eşya fiyatları ise yüzde 10.8'e kadar gerilemiş, yani toptan eşya enflasyonu neredeyse tek haneliye yaklaşmıştı.
Enflasyondaki bu hızlı düşüş Merkez Bankası'na cesaret verdi ve kısa vadeli faizleri 2 puan indirdi. Kısacası, bu kez Merkez Bankası beklentilere değil, gerçekleşen enflasyona göre karar aldı. Fakat bize göre MB'nin bu faiz indiriminde iki etmen ayrıca rol oynadı. Biri çevreden gelen faiz indirme baskıları. Diğeri de döviz kurundaki hayli düşük olan düzey.
Ancak MB'nin dirayetini sürdürmesi gerekiyor. Son 30 yıllık enflasyon tarihimize baktığımızda enflasyonun bir türlü yenilememesinde mücadelelerin sonuna kadar sürdürülmemesinin neden olduğu biliniyor. İlk defa 50 - 60 puanlık enflasyon düşüşü gözleniyor. Ve bu fırsat kaçırılmamalı.
Şimdi yıl sonunda resmi enflasyon hedefinin elde edilip edilemeyeceği tartışılıyor. Kimileri resmi hedef olan yüzde 12'nin altında bir gerçekleşme bekliyor, kimileri de

Yazının Devamı