Aşıklar Şehri

24 Ocak 2017

La La Land (Aşıklar Şehri) günümün sürprizi oldu. Sinemaya gitmek aklımda yoktu. Arkadaşımla hoş bir sohbetin ardından “Whiplash’in yönetmeninin yeni filmi çıkmış” cümlesi aklımı çeldi.

Yönetmen Damien Chazelle’nin önceki filminden kalan duygularla müziğin bu derece ön planda, hatta tutkuyla yer alması beni şaşırtmadı ama bir müzikal beklemiyordum. Hatta film başladığında sıkılacağımı bile düşündüm. Dans ve müzik ağırlıklı bir film izlemek değildi belki de aklımdan geçen. Ama ilk sahneyle beni şaşırtan film, merak uyandırarak devam etti.

Sebastian (Ryan Gosling) ve Mia’nın (Emma Stone) hikayesiydi bu kez izlediğim. Yine müziğe tutkuyla bağlanan bir karakter vardı karşımda: Sebastian.

Bu kez fonda piyano ve yine Caz var. Ryan Gosling oyunculuğunun yanı sıra, piyanosuyla adeta bir müzik ziyafeti yaşatıyor. Emma Stone da ona ruhuyla eşlik ediyor. Filmin güzel sürprizi olarak yönetmenin önceki filmi Whiplash’de oynayan J. K Simmons, Sebastian’ın patronu rolünde karşımıza çıkıyor.

Sebastian, geleneksel cazı tutkuyla seven ve piyanosuyla bunu icra eden bir sanatçıdır. Müzisyen olarak kendine ve müziğine bir türlü yer bulamazken, sadece bu müziğin çalacağı bir mekana sahip

Yazının Devamı

Yeni başlayanlara ufak bir okuma listesi

8 Nisan 2016

2 yaşına henüz giren kızım Deniz'le, o bebekken başladığımız okuma serüvenimizden ve yavaş yavaş geçiş yaptığımız çocuk kitaplarından bahsetmek istedim. Severek okuduğum ya da bazılarını sadece resimlerine bakarak anlattığım kitaplardan ufak bir liste hazırladım.

Yakın arkadaşımın özenle seçilmiş bir set çocuk kitabı hediyesi, kızım büyürken o kadar anlamlı hale geldi ki. Arkadaşıma kitap tercihleri için bir kez daha teşekkür ediyorum.

Günler geçtikçe okuduğumuz kitap sayısı artıyor - ki çocuklarda bu bir kere okuyup kitaplığınıza kaldırdığınız bir şey olmuyor, her gece tekrar tekrar aynı kitabı aynı heyecanla okumak epey şaşırtıcı. Karakterleri tanıdıkça onlara daha fazla anlam yüklüyorlar ve onları daha çok seviyorlar.

Kendilerinin sayfalarını çevirdikleri, belli parçaları çekip oynadıkları hareketli kitaplar ayrı bir eğlenceli hatta Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'nın Hareketli Kitaplar başlığı altında bir serisi var.

Ben daha çok hikayesi olan kitaplardan söz etmek istiyorum. Kızımla okumaya başladığımız (başlarda daha çok resimlerini kısa kısa anlattığım) kitap, Bekçi Amos'un Hastalandığı Gün'den özellikle bahsetmek isterim. Çünkü kitapları onunla sevdi.

Yap

Yazının Devamı

Kabuğunu Kıran İnci

9 Aralık 2015

Kitaplığıma kazandırdığım güzel bir kitap var elimde. Bu kez editörlüğünü de yaptığım için sindire sindire okuduğum bu kitaptan bahsetmek istedim. Farklı bir kadın hikayesi: Kabuğunu Kıran İnci.

Afgan-Amerikalı yazar Nadia Hashimi'nin bu ilk romanı Goodreads okurlarına göre 2014'ün en iyi on romanından biri olarak seçilmiş. Mehtap Gün Ayral çevirisiyle, Türk okuyucularla geçtiğimiz ay (Kasım 2015'te) buluştu.

Afgan kadınlarının özgürlük mücadelesini farklı bir yerden anlatıyor.

İki kadın...

Farklı zaman dilimlerinde...

Benzer bir kader...

Kendi kaderlerini çizme özgürlüğünün mücadelesini veriyorlar.

Aile baskısı, şiddet, korkular, kadın olmakla suçlanmak yaşamlarının bir parçası.

Yazının Devamı

Dizi yazarı mı olmak istiyorsunuz?

15 Ağustos 2015

Çoğumuzun televizyonda takip ettiği en az bir ya da birkaç tane dizi vardır.

Elbette bu dizi yağmuru ve reyting canavarları karşısında dizi izlemek ya da var olan dizinin devamını yakalamak güçleşiyor.

Son zamanlarda hiç izlemiyorum diyorsanız bile, bir zamanlar bir diziye gönlünüzü kaptırmışsınızdır.

İsim vererek kimseye ya da yapılan işlere haksızlık etmek istemem ama nedense benim aklıma hemen, sıcak ilişkileri kaybetmemiş sıradan bir mahallenin anlatıldığı Yeditepe İstanbul dizisi gelir.

Senaryosunu Ali Ulvi Hünkar’ın yazdığını hatırladığım dizi, oyuncu kadrosu ve hikayesi hatta bazı replikleri ile hala aklımdadır.

Bir şarkının nakaratını hatırlayıp tamamını söylemeye başlamak gibi…

İstanbul’da sıradan bir mahalle…

Kaderi kuyruklu bir piyanonun mahalleye girmesiyle değişiyor.

Yazının Devamı

"Damların Efendileri" bir arada

24 Nisan 2015

Kedilerle insanların ilşkisi biraz karışık. En azından benim gözlemim böyle.

Bazı insanlar kedilere çok düşkün, bazıları pek sevmez. Hatta nankör diye yaftalamışlardır.

Özellikle ev kedilerinin, sahipleriyle aynı alanı paylaşmalarına rağmen, kendi özgür alanlarını yaratma konusunda ısrarcı davrandıkları iyi bilinir.

Zaman zaman sizi kendi evinizde misafirmiş gibi hissettirecek kadar eve hakimdirler.

Kolay hayvanlar değillerdir. Sezgileri güçlüdür, kolay kandıramazsnız, tavlayamazsınız.

Ama tahmin edersiniz ki, kediler yalnızlığa iyi gelir.

Bu yüzden mi bilinmez ama yazarların kedi tutkusu malum. Pek çok yazar, şair, edebiyatçı kedileriyle anılır. Pek çoğu sadece evlerinde değil, eserlerinde de onlara yer vermiştir.

Köpekler kadar olmasa da kedilerin de kendine özgü özelliklleriyle edebiyatta çokça yer aldığını biliyoruz.

Yazının Devamı

Kızböcekleri

26 Aralık 2014

Yılın sonu geliyor. Elimde hala alıp okuyamadığım, yılın son aylarında çıkan kitaplar var. Bunlardan biri Tahir Musa Ceylan'ın Kızböcekleri...

Kitap rafında ismiyle beni cezbetti. İtiraf ediyorum yazarla da bu kitapla tanıştım. Görülen o ki geriye doğru diğer tüm kitaplarını da okuyacağım.

İsmi ve aslında kapak tasarımı ilginçti.

İlginç geldi, çünkü kapakta kızböcekleri yani "yusufçuk" olarak bilinen kanatlı böceklerin çizimi vardı.

Neye ithafen bu isim verilmişti anlamadan kitabı elime aldım ve arkasını okumaya başladım;

"Kızböcekleri, gündelik dilin yavanlığına dilin sonsuz olaslıklarıyla başkaldıran bir metin. Bir ayrıkotunun; düzenin dişlileri arasında hayatta kalma uğraşı veren bir 'tutunamayan'ın; erkeğin kadınla imtihanını sorgulayan Bektaş Toztoprak'ın romanı"

İlk okuduğumda anlamlandıramadığım bu cümleler romanı okudukça o kadar yerine oturuyor ki!

Bir de, yine arka kapakta "Kadınlar yırtıcı hayvan misali, adamlar ise korka korka ölüme giden sürüler" diyordu.

Yazının Devamı

Sanat sokağınıza gelirse....

28 Ekim 2014

Bazen yapmaktan keyif aldığınız şeyler ile aranıza tatlı bir bebek giriverir.

Yeni bebeği olanlar bilir, rutin olarak yaptığı çoğu şeye bir süreliğine ara vermek ya da kıyısından köşesinden devam etmek zorunda kalırlar.

Benim de gündemimi, hatta günümün büyük bir bölümünü bu aralar bebeğim oluşturuyor.

Ama artık yavaş yavaş tekrar eski hayatıma, alışkanlıklarıma dönüyorum.

Kültür sanat faaliyetlerini ucundan da olsa yakalıyorum.

Hele bir de sanat evinize değilse bile sokağınıza kadar geliyorsa iş kolaylaşıyor.

Bu kez kızımla birlikte katılıyorum.

Muhtemelen zaten takipte olduğunuz ya da Beşiktaş'a yolunuz düştüyse karşılaştığınız bir etkinlikten, İstanbul'un ilk uluslararası fotoğraf festivali olan Fotoistanbul 1. Beşiktaş Uluslararası Fotoğraf Festivali'nden bahsediyorum.

Yazının Devamı

Köpekler İçin Gece Müziği

24 Eylül 2014

Bu ay yeni çıkanlar arasında yer alan taze bir kitap var elimde. İtiraf ediyorum ismi beni vurdu önce: Köpekler İçin Gece Müziği.

Faruk Duman'ın Can Yayınları'ndan çıkan son kitabı.

Tedirginlik, ürperti içeren biraz da karanlıktı hikaye, hatta masal bile denilebilir. Hatta belki de Selim İleri'nin arka kapak yazısında tanımladığı gibi "kara masal".

Doğa canlı bu masalda.

Hem de kendinizi içinde hissedeceğiniz kadar canlı.

Kentten uzakta, doğadasınız.

Daralan eski bir asfalttan doğaya geçiş.

Bir kazayla başlayan doğaya geçiş aslında bir kayboluş.Siz de doğada kayboluyorsunuz okurken.

Yazının Devamı