Hamdi Türkmen

Hamdi Türkmen

hamdi-turkmen@hotmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

O yılların değer yargılarını çoktan yitirdik.
Bugün yaşananlar, 80 öncesi ve sonrasında iki binli yıllara kadar yaşanmış olsaydı, gazetelere manşet olur ve günlerce tartışılırdı.
Bugün sıradanlaştı...
Neden böyle oldu, bilmiyorum ama, sessiz, tepkisiz, umursamaz bir toplum olduk çıktık...
* * *
Yine bir seçim öncesiydi.
ANAP iktidar, 12 Eylül yasakları referandum ile kalkmış, Süleyman Demirel tekrar siyasete dönmüş, DYP’nin başına geçmişti.
Rahmetli Turgut Özal, sağkolu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Kaya Erdem’i İzmir’den milletvekili adayı yapmıştı.
Kaya Bey, seçim çalışmaları için eşiyle birlikte bugün adı Swissotel Efes olan Büyük Efes Oteli’nde özel bir odaya yerleşti.
Günlerce yazıldı çizildi.
Kaya Bey’in otel masraflarını kim ödüyor?
Kendisi mi?
Bakanlık mı?
ANAP mı? diye soruldu, sorgulandı...
O da bakandı.
Üstelik de Başbakan Yardımcısı idi.
Seçim sürecinde İzmir’de yaşayan yakın bir dostunun, arabasını kullandı.
Şoförü sivildi, bir aylığına tutulmuştu.
Ne eskort, ne gideceği güzergahlarda özel önlem; hiçbirini kabul etmediği halde, kazara konvoyuna bir resmi plakalı araç katılsa, ertesi gün gazetelerin birinci sayfasındaydı.
Kaya Bey, seçimlerden önce ve sonra toplantılar yaparak İzmirlilere ödediği otel ve yediği yemeklerin faturalarını gösterdi.
Bunu bir görev olarak kabul ettiğini, hesap vermeye mecbur olduğunu ısrarla söyledi...
* * *
Ya bugün?
CHP Milletvekili ve 2. Bölge adayı Mehmet Ali Susam, dün İZSİAD’da, İzmir’de seçimlere “adil” olarak gidilmediğini seslendirdi.
Hedefinde, Ulaştırma eski Bakanı Binali Yıldırım ile, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay vardı.
Ve İzmir Valisi Cahit Kıraç’a bir çağrı yaptı:
“Sayın Kıraç, Devletin Valisi olun!...”
Binali Bey’in, kendileri gibi düz milletvekili olduğunu söyleyen CHP’li Susam, Vali Kıraç’ın eski Ulaştırma Bakanı’nı, devletin kendisine özel olarak tahsis ettiği resmi araca bindirerek, üstelik oturduğu makam koltuğunu vererek, davetli olduğu açılışlara taşıdığını iddia etti.
Susam ardından da, “Sayın Vali Bey’den beni de seçim açılışı için gideceğim bir yere götürmesini ve koltuğunu vermesini istesem acaba kabul edecek mi?” diye sordu.
* * *
İzmir’de uzun süredir, bu ve buna benzer iddialar seslendiriliyor.
Ne kadarı doğru, ne kadarı siyaseten ortaya atılan laf, bilemiyorum.
Ama CHP ve MHP’li adaylar, özellikle AK Parti’den İzmir adayı olan iki bakanın kentteki devlet olanaklarını hiç çekinmeden kullandıklarını, bunun da suç olduğunu ısrarla dile getiriyorlar.
Herkes bu dönemde her zamankinden daha “hassas” olmak zorunda.
Çünkü AK Partililer de CHP’li adaylar için, “Onlar da belediyelerin bütün olanaklarını kullanıyorlar” diyor.
Bu mantık yanlış...
Hiç kimsenin seçimlere giderken; ister bakan ister milletvekili, ister aday...
Devletin de, belediyelerin de olanaklarını kullanmak gibi bir hakları yok.
“Onlar kullanıyor”, “Biz de kullanırız” demek asla etik değildir.
Seçime, tüm siyasi partilerin eşit koşullar içinde gidebilmesi sağlanmalı, bu ortam yaratılmalıdır.
Bu görev Valilere düşer.
Devletin Valisi, tüm siyasi partilere ve adaylara “eşit mesafede” durmak zorundadır.