İZMİR’İN kalbi neresi diye sorarsanız yanıtım; Kemeraltı olur...
Okuyucularımdan çok şikayet alıyorum.
Benden de şikayetçiler...
“Hep Kordon’u yazıyorsunuz; bir de gelip Kemeraltı’nı gezin ve görün” diyorlar.
Haklılar...
Ama bu konudaki “Kemeraltı’nı da gezin” yakınmalarına katılmıyorum.
Çünkü haftanın en az iki günü Kemeraltı’na Hisar Camii önünden girer, Taşcılar içine kadar dolaşıp, dönerim.
“ELİNE sağlık” diyen de var...
“Yazınızı üzülerek okudum” diyen de...
“Keşke yazmadan önce konuyu araştırmış olsaydınız” diyen de...
Eleştiriyorsanız, eleştirilmeyi de kabul etmeniz gerekiyor.
Hepsine katılıyorum..
Ancak görüşüm değişmiş değil..
Balçova Princess Oteli, yıllardır bu kentin kanayan yarası.
KİRACISINIZ... Ödemiyor, ödeyemiyor ya da ödemeye niyetiniz yok. Kiraladığınız mülkte ne kadar oturursunuz? Beş ay, bir yıl, iki yıl!.. Dört yıl beş kuruş kira ödemeden, üstelik de beş yıldızlı bir oteli çalıştırabilir misiniz?
Bir de...
Çık diyen, elinde mahkeme kararı bulunan mülk sahibine kira ödemediğiniz, hiçbir yükümlülüğünü yerine getirmediğiniz halde “zeytinyağı” gibi üste çıkıp gazete ilanlarıyla kamuoyuna şikayet edebilir misiniz?..
* * *
Olmaz değil mi?
Ama İzmir’de yaşanıyor. Ve ne yazık ki bir kısım yerel medya, bu kanunsuzluğu günlerden beri aslanlar gibi savunuyor.
Balçova da beş yıldızlı Princess Oteli’nden söz ediyorum.
DÜN;
Bu başkanla, bu Bayraklı’da, beş yıl, “çok zor” diyen bendim.
Bugün;
Tam tersine yazacak olan yine benim.
Ne değişti?
Ben değişmedim.
Ama belli ki ya birileri değişmiş..
MUSTAFA D. Somersan, yıllardan beri İzmir’de görev yapan bir fahri trafik müfettişi..
Zaman zaman hepimizin şikayetçi olduğu, dert yandığımız, sinirlerimizi alt-üst eden trafikle ilgili olarak ilginç tespitleri var.
Somersan, ülkemizde iki tip trafik kurallarının yürürlükte olduğunu söylüyor:
Biri, “Devlet Baba”nın koyduğu, diğeri ise “Yurdum İnsanı”nın kuralları...
Özünde bu iki kural birbirleriyle olduğu gibi kendi aralarında da çelişiyor.
Yollarda, “elimizin-ayağımıza” dolanmasının nedeni de, zaten hangisine uyacağımızı kestiremediğimiz ya da karar veremediğimizden..
İşte size birkaç örnek:
Aaaaaaaaaaaaa... Demek ki bu kentte belediye zabıta memurları varmış!..
Hem de sürüyle, afedersiniz; ordu gibi demek istedim...
Önceki gün Birinci Kordon’da görünce, şaşırdım..
Neden mi?
Çünkü günlerdir yazıyorum, çiziyorum, konuşuyorum; bu Birinci Kordon’un hali ne olacak diye soruyorum.
Çıt yok...
Üstelik her şey eski tas, eski hamam...
AZİZ Kocaoğlu, önümüzdeki 5 yıllık süreçte, ilçe belediye başkanlarıyla nasıl bir ilişki içinde olacak, nasıl bir yol izleyecek; üç aşağı-beş yukarı belli gibi...
Peki nasıl?
Mesafeli...
Yasalarla çizilen çerçeve içinde...
Ve en önemlisi...
Sev beni seveyim seni... Say beni sayayım seni...
Yani;
ANKARA son beş yılda 104 “aç kapa” yaparak kavşaklardaki trafiğini yer altına aldı.
İstanbul 145 adet...
İzmir ise aynı dönemde sadece 6 tane yapabildi.
Aliağa-Menderes hattında yapılacak 11 geçitle bu rakam 20’yi ancak bulacak..
Bir de yanılmıyorsam; Karabağlar ve Karşıyaka Soğukkuyu “aç-kapa”ları yapım için onay bekliyor...
Gaziemir’e; biri Serbest Bölge olmak üzere iki...
Bir de Çiğli’ye “aç-kapa” yaptırıncaya kadar Ege Tv’deki “Haftalık” programında göbeğimiz çatladı.