İyi haberlere ihtiyacımız var. Dün Rusya’dan iyi haberler geldi. Rusya ile uçak krizinden sonra kesilen ticari ilişkiler tekrar başlıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin’e mektubuyla açılan kapıdan dün Rusya’ya giden Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ve Ekonomi Bakanı Zeybekci’nin Rusya Başbakan Yardımcısı Dvorkoviç ile görüşmesi sonunda yapılan açıklamalar ticari ilişkilerin hızla düzeleceğini gösteriyor.
1) Türk ürünlerinin, özellikle tarım ürünlerinin Rusya’ya satışı önündeki engellerin kaldırılması için Rus yetkililerle önümüzdeki günlerde görüşmeler başlayacak. Rusya, ihraç ürünlerinin kalitesinin denetimi konusuna önem veriyor.
2) Vize engelinin kaldırılması için yetkililer görüşmelere başlıyor. Rus tarafı, terör örgütüne dahil kişilerin Rusya’ya girişinin engellenmesi. Türkiye’nin talebi üzerine işadamlarının seyahati konusu ayrıca değerlendirilecek.
3) Rusların Türkiye’ye tarifeli seferlerle turistik seyahat etmeleri destekleniyor. Türkiye’ye seyahat edecek Rusların güvenlikleri konusunda alınacak önlemlerin denetlenmesinden sonra Charter uçuşlarına izin verilebilecek.
Kısıtlamalar kaldırılıyor
4) Türk işadamlarının Rusya’daki yatırımları ve faaliyetleriyle ilgili
Finans piyasası sakinleşiyor. Finansal piyasanın arkasında bir de “reel piyasa” var. Reel piyasa demek, yatırım, üretim, istihdam demek.
Finansal piyasayı oluşturan döviz fiyatını, borsayı, faizi gün boyu izleme şansımız var. Reel piyasada olan biteni ise gecikmeli öğrenebiliyoruz.
Aslında iki piyasanın durumu birbirini etkiliyor. Reel piyasada işler kötüyse, finans piyasasında işlerin iyi olması imkânsız.
15 Temmuz’da başarısız darbe girişiminden sonra piyasalar kapanmadı. Çökmedi. Ama dolar fiyatında beklenmedik bir artış, borsada da olağandışı bir gerileme oldu.
Bu hafta dolar fiyatı gerilemeye, borsa hareketlenmeye başladı.
83 binlerden 71 binlere gerileyen borsa endeksi dün 74.174’den kapandı. Dolar 2.89 TL’den 3.09 TL’ye kadar yükselmişti. Dün akşam 3.03 TL’den satılıyordu.
Normale dönmeliyiz
Bunlar içeride finansal piyasanın başarısız darbe girişiminden büyük ölçüde etkilenmediğini, ilk tepkinin de yavaş yavaş ortadan kalkmakta olduğunun işareti.
Başarısız darbe girişiminin ekonomiye etkileri belli olmadan, ekonominin darbe girişimine tepkisi açıklığa kavuşmadan kredi derecelendirme kuruluşlarından biri (S&P) notumuzu kırdı. Diğer ikisi kırmaya soyundu.
Geçen hafta sonu bu konudaki gelişmeleri değerlendiren İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, “Kredi derecelendirme kuruluşlarının objektif, sadece teknik analizlere dayalı kararlar veren tarafsız kuruluşlar olmadığını bilelim. Politikadan etkileniyorlar. Daha neyin, ne olduğu belli değilken politik gelişmelere bakarak not düşürüyorlar“ dedi.
Sonra da ekledi: “Kredi notu ülkenin borçlanma maliyetini, borçlanma vadesini, borçlanma kalitesini belirliyor. Kolay kaybediliyor, ama kolay geri alınamıyor. 1994 yılında ‘yatırım yapılabilir’ ülke notunu kaybettik. İki kuruluştan not alabilmek 2013 yılına kadar 19 yıl sürdü.” İşte bu nedenle kredi notu önemli.
Borç ‘atla deve’ değil
Kredi notunu acele ile düşüren kredi derecelendirme kuruluşunun not düşürme gerekçesinde, politik değerlemelerden sonra yer alan teknik değerlemede, ülkenin kısa vadeli borcunun yenilenmesinde, güçlük yaşanacağı, Merkez Bankası’nın 30 milyar dolar dolayındaki net rezervi ile borçların yenilenmesinde güçlükle
Başlıktaki gibi... N’oldu bize? Neden barışsız ve şenliksiz bir toplum haline geldik? Bitmeyen bir karmaşa var. Halkımız protesto için sokaklara dökülmekten, şenlik için biraraya gelmeye fırsat bulamıyor.
Prof. Dr. Yankı Yazgan diyor ki:
“İnsanlar topluluk içinde kendilerini ‘güçlü’, kendi başlarına kaldıkça ‘pasif ve zayıf’ hissederler. Pasiflik ve zayıflık hissi, birbirini sevmeme, şiddet ve farklılığa tahammülsüzlük getirir. Toplum içindeki birbirine bağlılık duygularının gevşemesi zayıflık hissi yarattığında insanın insana düşmanlığını doğurabilir.”
Nedir bu halimiz?
Yankı Yazgan (1959) psikiyatri alanında uzman. Geçen ay bir söyleşide Özlem Gürses’in, “Biz toplum olarak neşemizi mi kaybettik? Nedir bu halimiz?” sorusunu şöyle cevaplıyor: “Şenliksizlik diye bir kavram var; aslında bu yaşam enerjisinin yokluğudur. Şenliksizlik yastan farklı bir şey, üzüntü, sıkıntı, gerginlik gibi birçok duygunun birarada olduğu, ‘yolunu izini kaybetmişlik’ hali. Bu tür bir belirsizlik olduğunda insanlar dürtüleri ile hareket etmeye başlıyorlar. ‘Yarın’ı yokmuş gibi. Peki ne oluyor o zaman? Kutlayacak bir şey ortaya çıkaramıyorsunuz. Çünkü kutlama, geleceğe doğru giden süreçte
Başarısız darbe girişimi sonundaki gelişmeler, olağanüstü hal ilanını zorunlu kıldı. Kredi derecelendirme kuruluşları gelişmelerin yönünü görmeden kredi notunu kırmaya kalktı.
İnsanlarımız, tabii olarak, olağanüstü hal ortamının ve kredi notlarının kırılmasının ekonomiyi nasıl etkileyeceğini merak ediyor.
OHAL’in huzuru sağlaması, ekonomik gelişmelere destek verir. Not düşüşü yavaşlamaya veya krize yol açmaz. Türkiye ekonomisi bu gibi olağandışı durumlarda, sorunları kısa sürede atlatma gücüne sahip.
- OHAL, ekonomik sorunlar nedeniyle değil, ülkede asayişi, huzur sağlamak için ilan edildi.
- Kredi notunun kırılmasıyla ülke dövizsiz kalmaz. Döviz yükselir ama orta dönemde dengeye ulaşılır.
OHAL ne getirir?
Ülke genelinde 90 gün süreyle olağanüstü hal ilan edildi. OHAL kararında, “ekonomi” dışı düzenlemelerin hedef alındığı belirtiliyor.
Bu çok önemli. Şunun için önemli: OHAL kapsamında ekonomi konusunda yeni yapılanma veya düzenleme veya ekonomiye müdahale söz konusu olmayacak demektir.
Başarısız darbe girişiminde sorumluluğu olanların belirlenmesi ve cezalandırılması tabii ki öncelik taşıyor.
Tabii ki başarısız da olsa darbe girişimi, her bakımdan kötüdür. Benzer girişimlerin olmaması için gereken tedbirlerin alınması gerekir.
Hafta sonu ülke başarısız darbe girişimiyle büyük sarsıntı geçirdikten sonra, pazartesi sabahı finansal piyasaların olağan şekilde açılması, bankaların, borsanın faaliyete geçmesi çok, hem de çok önemlidir.
Finansal piyasanın kısa sürede normale dönmesi reel sektörü de etkiledi. Reel sektörde hiçbir işyeri, hiçbir üretim tesisi kapısını geçici olarak da kapatmadı.
Dış bağlantılar önemli
İnsanlar, başarısız darbe girişimini protestoyu sürdürürken, işlerini güçlerini aksatmadı. Hayat devam ediyor.
Türkiye’nin değişik nedenlerle değişik şekillerde dış dünyayla bağlantısı var. Dış dünyada, Türkiye ile gönül bağı olanlar var. Ekonomi bağı olanlar var. Gönül bağı olanlar olanı biteni başka gözle izliyorlar. Ekonomik bağı olanlar olanı biteni izlerken “risk” değerlemesi yapıyorlar.
Türkiye ile ekonomik ilişkilerinde ne gibi riskler ortaya çıkabileceğini merak ediyorlar.
Pazartesi sabahı, başarısız darbe girişimini izleyen sabah, piyasaların nasıl açılacağı, neler olacağı bilinemiyordu.
Halkımız, iş çevreleri panik havasına girmedi.
Pazartesiyi çok ufak kayıplarla kazasız belasız atlattık.
Bu olumlu bir gelişmedir.
Merkez Bankası ile bankalar, finans piyasalarını sakinleştirmede başarılı oldular.
Darbe girişimi duyulduğunda, insanlar “yarın endişesi” ile banka otomatlarına koştular. Sınırlı miktarda da olsa para çektiler.
Hafta sonu olmasına rağmen bankalar, otomatları parasız bırakmadı. Bu, banka sistemine güven sağladı.
İyi haberlere her zaman ihtiyacımız var.Haftaya iyi haberlerle başlamak, çalışma, üretme gücünü artırır.
Geçen hafta sonu beklenmedik gelişmelerle moralimiz bozuldu. Üzücü gelişmeler dönülemeyecek noktaya ulaşmadan bastırıldı.
Beklenmedik gelişmeler, geçen haftanın “iyi haberlerini” gölgelemesin diyerek, bu ülkede yaşayanların tamamını ilgilendiren gelişmeleri sıralamak istiyorum...
İstihdamda iyileşme var
Nisan ayı rakamları geçen yıla göre de, bir önceki aya göre de istihdamdaki iyileşmeyi işaret ediyor.
Nisan’dan Nisan’a bir yılda çalışmaya hazır nüfus 1 milyon arttı. Bunların tamamına iş bulundu.
Çalışan sayısı 1 milyon artarken işsiz sayısı aynı kaldı.
İşsizlik oranı yüzde 9.8’den yüzde 9.5’e geriledi.