Başlıktaki gibi... N’oldu bize? Neden barışsız ve şenliksiz bir toplum haline geldik? Bitmeyen bir karmaşa var. Halkımız protesto için sokaklara dökülmekten, şenlik için biraraya gelmeye fırsat bulamıyor.
Prof. Dr. Yankı Yazgan diyor ki:
“İnsanlar topluluk içinde kendilerini ‘güçlü’, kendi başlarına kaldıkça ‘pasif ve zayıf’ hissederler. Pasiflik ve zayıflık hissi, birbirini sevmeme, şiddet ve farklılığa tahammülsüzlük getirir. Toplum içindeki birbirine bağlılık duygularının gevşemesi zayıflık hissi yarattığında insanın insana düşmanlığını doğurabilir.”
Nedir bu halimiz?
Yankı Yazgan (1959) psikiyatri alanında uzman. Geçen ay bir söyleşide Özlem Gürses’in, “Biz toplum olarak neşemizi mi kaybettik? Nedir bu halimiz?” sorusunu şöyle cevaplıyor: “Şenliksizlik diye bir kavram var; aslında bu yaşam enerjisinin yokluğudur. Şenliksizlik yastan farklı bir şey, üzüntü, sıkıntı, gerginlik gibi birçok duygunun birarada olduğu, ‘yolunu izini kaybetmişlik’ hali. Bu tür bir belirsizlik olduğunda insanlar dürtüleri ile hareket etmeye başlıyorlar. ‘Yarın’ı yokmuş gibi. Peki ne oluyor o zaman? Kutlayacak bir şey ortaya çıkaramıyorsunuz. Çünkü kutlama, geleceğe doğru giden süreçte tamamladıkları işleri ve ortaya çıkardıkları ürünleri, değerleri olan insanların yaşadığı bir durum. Şenliksizlik, üretme, tasarlama, buluş yapma olmayınca ortaya çıkıyor.”
Gürses soruyor: Herkes ‘barışmaktan’ söz ediyor. Biz toplumsal olarak küs müyüz?
Prof. Dr. Yazgan cevaplıyor:
“İnsanların ve toplumların birbirine ihtiyacı var, bir şekilde hayatlarımız birbirlerine bağlı. Bu gerçeği gören toplumlar, aileler, daha iyi geçinmenin yolunu buluyorlar. Bizim ise bir geçinme sorunumuz var. Geçimsizlik, empati yokluğu ve beceriksizlikle birleştiğinde aile facialarına yol açar. Fakat tersi de mümkün, geçimsizliklerin, diğerini anlamaya çalışarak mutlu beraberliklere dönüşebiliyor. Türkiye’de barış, yeni bir mutlu beraberlik kurulması gibi tanımlanırsa, şu anda birbiriyle barışması gereken birçok kesim var. Trafikte bile insanlar ‘barışsız’ durumda. Bizde geçinme kültürünün, geçimli olma kültürünün öncelikle geliştirilmesi gerekiyor.”
Şenlikli toplum olmak
Yazgan, kötümserlikten kurtulmanın, moralin önemine değiniyor: “İyimser olmak bir bakış açısıdır. Bütün bakış açıları gibi öğrenilebilir. Ama bunun için çalışmamız lazım. Duygularımızı yönetebilmek, insan olarak en büyük özelliğimizdir. Bu özelliğimizi geliştirirsek daha gerçekçi oluruz. İyimser oluruz. Neşemizi, üzüntümüzü, öfkemizi dengeleme imkanına kavuşuruz. Karamsar olmak, moral bozukluğu, toplumun neşesini kaybetmesi iyi değil. Ülkede üretimin, büyümenin, refahın artması için işimize gücümüze bakmamız gerekiyor. Barış içinde hep birlikte yaşama yollarını bularak, birlikte yaşamanın meyvelerini tatmak, şenlikli bir toplum olmak zorundayız.”