Beklediğimiz bereketli yağışlar başladı.
Ekim ayında ülkemiz az yağış aldı. Kasımda yağışların artması bekleniyordu. Bu haftaya kadar beklenen olmadı.
Su hayattır. Yağışın az olması bizim yaşamımızı etkiler.
- Kullanma suyu barajlardan geliyor. Barajları yağışlar dolduruyor.
- Tarımda üretimin bırakınız artması, sürmesi bile yağışa bağlı.
- Elektrik enerjimizin 2015’te yüzde 25.7’sini, 2016 yılının ilk 9 ayında yüzde 26.5’ini sudan elde ettik. Su yenilenebilir ve en ucuz enerji kaynağı.
Biz dalgalı bir yağış düzeni altında yaşıyoruz.
Normalde yılda 574 mm yağış alan ülkemizde, bazı yıllar normalin altında yağış nedeniyle kuraklık yaşanıyor. 2000, 2004, 2007, 2008 ve 2013 yıllarında normalin altında yağış aldık.
Döviz yükümlü-lüklerimiz ile döviz varlıklarımız arasındaki fark (basit anlatımıyla, ekonomimizin birikimli döviz açığı) 390 milyar dolara yükseldi.
Uluslararası değerlemelerde ülkenin döviz durumu “Uluslararası Yatırım Pozisyonu” adı verilen bu açık rakamına bakılarak değerlendiriliyor.
Olağan döviz gelirlerimiz ile olağan döviz giderlerimiz arasındaki açığı aylık olarak “Ödemeler Bilançosu”ndan izliyoruz.
Aylık döviz hareketi açık verince “cari açık” ortaya çıkıyor. Sermaye hareketiyle de aylık ve yıllık açıkları finanse ediyoruz.
Cari açığı finanse etmek için yurda değişik kanallardan giren dövizi kullanıyoruz, yetmeyince döviz kredisi alıyoruz.
Bunun sonucu kamunun ve özel sektörün bir borç birikimi oluşuyor. Yabancıların borsadaki, borçlanma senetlerindeki yatırımları nedeniyle alacakları oluşuyor.
Bütün bunlara karşı, vatandaşlarımızın da yurtdışında bankalarda paraları var.
Yatırımları var. Alacakları var. Çift yönlü döviz hareketi sonucu ülkenin döviz varlıkları ve de yabancılara karşı döviz yükümlülükleri oluşuyor. İşte bu yükümlülükler ile varlıklar arasındaki farka “Uluslararası Yatırım Pozisyonu” deniliyor.
Hepimiz ülkemizin iyiliğini istiyoruz. Hepimiz ekonomimin canlanmasını, üretimin, istihdamın, gelirin artmasını istiyoruz.
İktidar da bunları istiyor. İktidar ekonomiyi harekete geçirmek için devamlı arayışlar içinde. Tedbirler alıyor.
Ne var ki, iş çevreleri, işveren temsilcileri, sermaye sahiplerinin üye oldukları kanuni ve gönüllü kuruluşlar, iktidar temsilcilerini belki üzmemek, belki de olumsuz tepkilere yol açmamak endişesinde gerçekleri anlatmıyorlar. Gerçeklerden söz etmiyorlar.
İktidarın niyeti iyi, Ama alacağı tedbirler, uygulayacağı politikalar konusunda politikacının iş çevreleri kadar her konuyu bilmesi imkânsız.
Ben saf ve bakir bir Anadolu çocuğu olarak, Anadolu’yu geziyorum. Anadolu’da ekonominin durumunu biliyorum. İstanbul’daki büyük sermaye çevrelerinin durumunu biliyorum. Veya bildiğimi sanıyorum.
İyi niyet ile, tedbir ve politika belirleyicilere yardımcı olmak arayışında Anadolu ve İstanbul iş çevrelerinin durumu ve bekleyişleri hakkında özet bilgi arz edeceğim:
u İhracat yavaşladı. Turizm geriledi. Bu iki sektörün talebi küçülünce üretim yavaşlıyor. Buna halkın tüketim talebinin daralması eklendi. Parası olsa da halk gelecek endişesi ile harcamalarını kısıyor.
Du
Şişli Feriköy’de Şişli Belediyesi’ne ait kapalı alanda pazartesi-perşembe günü semt pazarı, cuma günü Giyim Pazarı, cumartesi günü ekolojik pazar ve pazar günü antika ve 2. el eski eşya pazarı kuruluyor.
Buğday Derneği’nin desteğiyle kurulan ve yaşayan ve bu yıl onuncu yılına giren ekolojik pazarda kimyasal kalıntı taşımayan ekolojik ürünler, organik sertifikalı ürünler satılıyor.
Geçen pazar günü antika ve 2. el eşya pazarına gittim. Önce tezgâh sayısı dikkatimi çekti. Kapalı alanda küçüğüyle büyüğüyle 1.200’ü aşkın tezgâh vardı.
Tezgâhlarda Batılı zengin ülkelerin antika pazarlarında rastlanan kalitede her tür antika eşya sergileniyordu.
Alıcı da var, bakıcı da
Çok kalabalık yerleri anlatmak için “ana baba günü” idi derler ya... İşte o biçim. Tezgâhların sahipleri, alışveriş veya ne var ne yok görmek için gelenlerle pazar yeri ana baba günüydü.
Her tezgâhta ilgi çekici eşyalar, kitaplar, belgeler sergileniyor. Tezgâh sahipleri doğru dürüst, müşteriyle ilgilenen, bilgi veren kadınlar, erkekler.
Merkez Bankası, sürpriz yapıp faizi artırdı. Bankalara likidite sağlayacak kararlar aldı.
Merkez Bankası’nın bankaları fonlama miktarı ve dağılımı aynı kaldığı takdirde, fonlama maliyeti yüzde 7.91’den yüzde 8.27’ye yükselecek. Ayrıca, kanuni karşılıklarda yapılan indirimle finans sistemine 1.5 milyar dolar likidite geldi.
Faizde bir ikilem var. (1) İktidar, faizin düşürülmesinden yana. Ekonomideki yavaşlamayı hızlandırmak, tüketimi, yatırımları artırmak, borçluları rahatlatmak için faizi aşağıya çekmek istiyor. (2) Döviz fiyatları tırmanışa geçti. Ülkeye döviz girişi yavaşladı. Döviz çıkışı ve dövize talep var. İktidar bu gelişmelerden rahatsız. İstemeye istemeye, dış finans çevrelerinin ve iktisatçıların faizlerin artırılması konusundaki ısrarlarına direnemeyerek, faiz artırımına göz yumdu.
Beklenti, TL’nin faizinin artırılmasıyla Türkiye’ye döviz girişinin başlaması, döviz çıkışının yavaşlaması.
Normal şartlarda faiz oranları içeride talep üzerinde, yatırımda etkili olur. Yabancıların ülkeye döviz getirmeleri ve ülkede dövizlerini TL’ye çevirerek değerlendirmeleri konusunda etkili olur.
Ciddi sorunlarımız var
Ama unutmayalım, Türkiye ciddi sorunlarla
Bir İsviçre finansman kuruluşu olan Credit Suisse, her yıl bir Küresel Servet Raporu yayımlıyor.
2016 yılı raporuna göre, dünyadaki toplam servet 255 trilyon dolar. Türkiye’nin ülke olarak serveti 1.0 trilyon dolarla dünya servetinin binde 4’ü büyüklüğünde.
Türkiye’de yetişkin kişi başına 10.087 dolar finansal, 15.687 dolar finansal olmayan servet var. Fakat yetişkin başı ortalama 6.094 dolar borç nedeniyle kişi başına ortalama net servet 19.585 dolar olarak hesaplanıyor.
Stok bir kavram olan servet ülkenin, bir kişinin sahip olduğu, piyasa değeri olan, mülkiyeti devredilebilir, maddi ve gayri maddi tüm varlıkların toplamıdır.
Gelir akıcıdır. Servet birikimdir.
Uluslararası servet karşılaştırmaları dolarla yapılıyor. Türkiye’de dolar değeri değişince, Türk Lirası’ndan dolara dönüştürülen servet rakamlarında iniş çıkışlar büyük olabiliyor.
Servet birikimdir
Gelir dağılımı gibi, servet dağılımı da önemli.
Mersin
Mersin’e geldim. Turizm, güneş enerjisi, otomotiv yan sanayi kollarında faaliyet gösteren Ali Doğan’a sordum: “İşler nasıl?” “Türkiye’de nasıl ise, öyle” dedi.
Otomotiv bayii Ruken Uzunadam ise “İşler kötü hocam. Talep azaldı” diyor.
Mersin çok yönlü ekonomik yapısı sayesinde ekonomideki yavaşlamaya rağmen canlılığı sürdürmeye çalışıyor.
Mersin ekonomisinde ağırlık taşıyan tarım da sanayi de ihracata yönelmiş durumda. Mersin’de Türkiye’nin ikinci büyük serbest bölgesi var. Mersin limanı ekonomiye hareket getiriyor. Bu farklı ekonomik yapıyla Mersin şanslı bir şehir. Birçok şehrin sahip olamadığı imkânları var.
İl gelirinin yüzde 40’ı sanayi, yüzde 30’u tarım ve yüzde 10’u ticaretten elde ediliyor. 1 milyon 750 bin nüfusun 390 bini aktif çalışan, 230 bini emekli. Bunlara bağımlı nüfus 830 bin. Yaklaşık 1.5 milyon nüfusun yaşadığı haneye her ay maaş, ücret veya emekli aylığı giriyor. Mersin’de 35 bin işyeri var. İşyerlerinde 250 bin işçi, 65 bin memur, 45 bin esnaf çalışıyor. 30 bin de kayıtlı çiftçi var.
Tarım önemli
Mersin’de tarımın il ekonomisine ve Türkiye ekonomisine katkısı büyük. Türkiye’de üretilen sebzenin yüzde 5’i, yaş meyvenin yüzde 10’u Mersin’de üretiliyor. Mersin’de
Altın fiyatları aldı başını gidiyor. Bu aylar geleneksel olarak Türkiye’de altın talebinin en yüksek olduğu aylar.
Harman sonu çiftçinin eline az çok para geçti. Sünnet ve düğün mevsimi başladı. Dolar fiyatı tırmanışa geçti. Bu durumda birikimi olsun olmasın insanlarımız altına ilgi duyuyor.
Altın fiyatlarının son yıllardaki tırmanışı ilgiyi artırıyor. Altının gramı 2013 yılında 80 TL idi. 2014 yılını 88 TL, 2015 yılını 99 TL ile tamamladık. Şimdilerde 130 TL’nin üzerinde veya altında.
Üç yıl önce çeyrek altın 140 TL idi. Şimdilerde 215 TL. Unutmayalım, bir ay önce çeyrek altın 124 TL idi.
Yılbaşından bu yana parasını bankalarda mevduat hesabında tutanlar vergiden sonra yüzde 8.5 dolayında getiri elde ederken, doları olanların dolarlarının değeri yüzde 15 oranında, ama altını olanların altınlarının değeri yüzde 32 oranında arttı.
Altın kazandırdı
Dünyada dolar ve altın değer kazanırken, içeride dolar fiyatı yükselirken, içerideki altın fiyatı iki artışın da etkisinde artıyor.
-Yılbaşından bu yana dünyada altın fiyatındaki artış yüzde 14 oranında.