Merkez Bankası, sürpriz yapıp faizi artırdı. Bankalara likidite sağlayacak kararlar aldı.
Merkez Bankası’nın bankaları fonlama miktarı ve dağılımı aynı kaldığı takdirde, fonlama maliyeti yüzde 7.91’den yüzde 8.27’ye yükselecek. Ayrıca, kanuni karşılıklarda yapılan indirimle finans sistemine 1.5 milyar dolar likidite geldi.
Faizde bir ikilem var. (1) İktidar, faizin düşürülmesinden yana. Ekonomideki yavaşlamayı hızlandırmak, tüketimi, yatırımları artırmak, borçluları rahatlatmak için faizi aşağıya çekmek istiyor. (2) Döviz fiyatları tırmanışa geçti. Ülkeye döviz girişi yavaşladı. Döviz çıkışı ve dövize talep var. İktidar bu gelişmelerden rahatsız. İstemeye istemeye, dış finans çevrelerinin ve iktisatçıların faizlerin artırılması konusundaki ısrarlarına direnemeyerek, faiz artırımına göz yumdu.
Beklenti, TL’nin faizinin artırılmasıyla Türkiye’ye döviz girişinin başlaması, döviz çıkışının yavaşlaması.
Normal şartlarda faiz oranları içeride talep üzerinde, yatırımda etkili olur. Yabancıların ülkeye döviz getirmeleri ve ülkede dövizlerini TL’ye çevirerek değerlendirmeleri konusunda etkili olur.
Ciddi sorunlarımız var
Ama unutmayalım, Türkiye ciddi sorunlarla boğuşuyor. İçeride PKK, IŞİD, FETÖ belaları ve terör devam ediyor. Komşu iki ülkede sıcak çatışmalarda ordumuz sorumluluk taşıyor. İçeride başkanlık ve referandum tartışmaları nedeniyle, Ankara’da ekonomide olan bitenle ilgilenmeye vakit kalmıyor.
Bu tabloda Merkez’in faiz artırımıyla döviz arzı artar, talebi yavaşlar mı? Dolardaki tırmanış durur mu?
Merkez Bankası’nda başkan yardımcılığı görevinde bulunan iktisatçı Fatih Özatay’ın bu konuda çok güzel değerlemesi var. Fatih Özatay diyor ki; “Döviz kuru iki nedenle yükseliyor. (1) Trump’ın kamu harcamalarını artırması, (2) Zenginlerden alınan vergileri azaltması bekleniyor.
Bunun ise 3 sonucu olacak. (1) ABD’de (bütçe açığı yükseleceği için) faizler artacak, (2) Büyüme birkaç yıl daha yüksek olacak ve (3) Enflasyon bir miktar yükselebilecek.
Bu durumda ABD Merkez Bankası’nın, hemen değil ama bir süre sonra, beklendiğinden daha agresif biçimde faiz artırma ihtimali var.
Ayrıca Trump’ın diğer politikaları hakkında büyük bir belirsizlik hakim. Yaygınlaşan belirsizlik nedeniyle; (1) ABD finansal varlıklarına olan talep artıyor, (2) Türkiye ve benzeri ülkelerden sermaye (döviz) çıkışı oluyor ve yeni sermaye pek gelmiyor. (3) Döviz arzı azalıp talebi arttığı için döviz kuru yükseliyor.
Gelelim bizim mahalleye
Bunlar bizim kontrolümüz dışındaki gelişmeler. Şimdi gelelim, bizden kaynaklanan yüklere:
(1) Başkanlık tartışmaları ve tez zamanda referandum olasılığı, (2) Irak ve Suriye, terör, zayıflayan ekonomi, (3) 15 Temmuz ile birlikte kurumlarımızın yıkılmanın eşiğine geldiğini görmemiz, (4) Demokrasi açısından içinde bulunduğumuz durum ve (5) AB ile ilişkilerin sertleşmesi, dünyadaki döviz fiyatı artışının üzerine bize özgü sorunlar nedeniyle önemli büyüklükte risk priminin binmesine yol açıyor.
Merkez Bankası’nın faiz artırarak ya da döviz satarak bu koşulları değiştirmesi mümkün değil.
Bu anlamda Merkez Bankası’nın TL’nin değerindeki erimeye karşı koyma şansı yok.
Merkez Bankası’nın faiz artırımı kararı, iktidarın “ucuz faiz isteği” doğrultusunda, faizleri ve özellikle konut kredilerini, kredi kartı ve tüketici kredisi faizleri ile KOBİ kredileri faizlerini aşağıya çekmeye, ihracatçıya ucuz faizle kredi vermeye yönelen banka sisteminde de önemli politika değişikliğine yol açacak. Mevduat faizlerindeki gerilemeyi durduracak.
Merkez Bankası’nın kararının döviz fiyatında tırmanışı durdurmada ne kadar etkili olacağı henüz belli değil ama mevduat ve kredi faizlerinin artması kaçınılmaz.