Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) 2016 ocak ayı ihracatının, 2015 ocak ayı ihracatının yüzde 14.4 gerisinde kaldığını açıklayınca üzülmüştük ve ekonominin durumu hakkında endişeye kapılmıştık.
Daha sonra Gümrük ve Ticaret Bakanlığı açıklama yaptı. Ocak ayı ihracatındaki gerilemenin yüzde 21.2 olduğunu öğrendik.
İhracat gelirinin 5 yıl aradan sonra ilk defa aylık 10 milyar dolar altında gerçekleşmesi, ithalatın ise son 6 yılın en düşük rakamına gerilemesi önemlidir. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın açıklamalarına göre:
- Ocakta ihracat yüzde 21.2 daralarak 9.6 milyar dolar,
- İthalat yüzde 19.6 daralarak 13.4 milyar dolar oldu.
- Dış ticaret açığı yüzde 15.2 küçülerek 3.8 milyar dolar olarak gerçekleşti.
- İhracat geliri, ithalat giderinin yüzde 71.8’ini karşılayabiliyor.
- 12 aylık birikimli rakamlara göre ihracat yıllık olarak yüzde 10.3 daralmayla 141.2 milyar dolar, ithalat ise yüzde 14.9 daralmayla 203.9 milyar dolar seviyesinde oldu.
Ocak ayında ihracat geliri 2015’in Ocak ayına göre yüzde 14.4 oranında geriledi.
İhracat ekonomimiz için çok hem de çok önemlidir. (1) İhracat demek döviz geliri demektir. (2) İhracat talebi içeride üretim ve yatırım artışına, büyümeye, istihdamda iyileşmeye imkân verir.
2014 yılından bu yana ihracatta gerileme var.
2014 yılında yıllık ihracat gelirimiz 157 milyar dolarken, 2015 yılında 143 milyar dolara geriledi. İhracat gelirinde yüzde 8.7 oranında azalma ortaya çıktı. Bu gelir azalmasının arkasında (1) Miktar olarak ihracatı artıramamamız, dışarıya bir yıl önceki kadar mal satabilmemiz var. (2) Euro’nun değer kaybının etkisi var.
2016 yılına ihracatımızda iyileşme beklentisiyle girdik. Hedefimiz, 2015 yılında 143 milyar dolara gerileyen yıllık ihracat gelirini 155 milyara yükseltmek.
Ne var ki ocak ayında ihracat gelirimiz 2015 yılı ocak ayı gelirinin yüzde 14.4 oranında gerisine düştü.
3 milyar dolar azaldı
2015 Ocak ayında ihracatımız 12 milyar 300 milyon dolardı, 2016 yılı ocak ayında 9 milyar 200 milyon dolar oldu. Aylık ihracat gelirinde 3 milyar dolar azalma var.
Nüfusumuz 2015 yılında 78 milyon 741 bin olarak açıklandı. Son 3 yıldır nüfusumuz her yıl 1 milyon 40 bin-1 milyon 28 bin-1 milyon 145 bin artıyor. Çok kimse merak ediyor:
-Suriyeli sığınmacılar bu hesaba dahil mi ? Nerede ülkemizde yaşadığı söylenen 2.5 milyon sığınmacı?
-Terör nedeniyle eskiden kırsal kesimden (köylerden) Doğu’daki şehirlere göç olmuştu. Şimdilerde Batı’ya göç edenler var. Bunların sayıları ne kadar?
Bu 2 sorunun cevabı TÜİK’in açıkladığı istatistiklerinde yok. Çünkü artık nüfus sayımı kapı kapı dolaşılarak yapılmıyor. “Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi”nden belirleniyor.
Bu yüzden de Suriyeliler ile ülke içinde terör nedeniyle gerçekleşen göçler izlenemiyor.
-Yabancıların bu sistem içinde nüfusa dahil olabilmeleri için, “oturma iznine sahip olmaları ve bir adrese kayıtlı olmaları” gerekiyor. Halbuki Suriye’lilerden oturma izini alabilenlerin, adres kaydı yaptırabilenlerin sayıları çok az. Bu nedenle 2015’in 78 milyon 741 bin olan nüfus rakamına, sayıları 2.5 milyon olarak tahmin edilen Suriyeliler dahil değil.
-Terör nedeniyle göç edenlerin sayıları henüz bilinemiyor. Bunun için ayrı bir göç araştırması yapılacak. Şimdiki sistemde, göçün
Günümüzde “Batı’lı Babalar” ülkelerindeki ‘karar ve kumanda’ odalarında oturuyorlar. ‘Dünyayı istedikleri gibi şekillendirmek arayışında’ önlerindeki masanın üzerinde bulunan düğmelere basıyorlar. Havada füzeler, hava araçları uçuşuyor. Karar ve kumanda odasından binlerce kilometre uzaktaki toprakların ve insanların üzerine bombalar yağıyor. Evler, barklar yerle bir oluyor. İnsanlar ölüyor. Evlerin barkların yok olması, insanların ölmesi önemli değil de... Ölmeyenler sorun... Ölmeyen, evini barkını kaybeden, yakınları ölen insanlar, yollara dökülüyor. Al başına belayı(!)... Bu insanlar ‘hadleri olmadan’ Batı ülkelerine doğru yola çıkıyor. Batı ülkelerine göç etmeye çabalıyor... Olur mu böyle?
Olmaz ama oluyor. Buna bir çözüm getirmek lazım. Savaş teorilerini gözden geçirmek lazım... Bombalar sadece binaları yıkmakla kalmasın, insanları da yok etsin ki... Evsiz, barksız, aç insanlar Batı’lıların başına bela olmasın.(!)
Cahit Kayra yazdı
Birinci Cihan Savaşı yıllarında doğan, İkinci Cihan Savaşı’nı yaşayan ve daha sonraki ‘marjinal savaşları’ izleyen Mülkiye’li büyüğümüz Cahit Kayra, yeni kitabında “Marjinal Savaş ve Başkaldırı Teorileri”ni anlatıyor. Cahit Kayra büyüğümüzün
Et fiyatlarını aşağıya çekmek için Et ve Süt Kurumu gene kesilmiş, donmuş et ithalatına başlıyor.
Et ve Süt Kurumu şimdilerde üretimi artırarak fiyatları aşağıya çekmeye çalışacak yerde, üretimin zarar görmesini göze alarak et ithal ederek fiyatları aşağıya çekmeye çalışıyor.
Sonuç olumsuz. Her ithalatta fiyatlar düşecek bekleyişinde besiciler hayvanları kesiyor. Hayvan kesimi artınca fiyatlar biraz düşüyor. Fakat kesilen hayvanların yerine yenileri yetişmeyince fiyatlar gene tırmanışa geçiyor. Bundan önce kaç defa oldu. Ama ithalat ile hayvan üreticilerini terbiye etme sevdası bitmedi.
15 milyon sığır, 30 milyon koyun varlığımız var. Yılda 4 milyon baş sığır kesiliyor, 900 bin ton et elde ediliyor. Yılda 5 milyon koyun kesiliyor, 100 bin ton et elde ediliyor. Son yıllarda koyun eti üretimi olduğu yerde duruyor. Sığır eti üretimi yılda 10 bin ton kadar artıyor.
Çayır ve mera kalmadı
Koyun ve sığır varlığımızın artmama nedeni, ülkede hayvanların besleneceği meraların kalmaması. Doğu Anadolu’da terör var. Batı’daki meralar kararname ile toplu konutlara tahsis edildi. 1990‘larda 24 milyar hektar, 2000’in başında 16 milyar hektar olan kullanılabilir çayır, mera alanı 9-10
Avrupa ülkeleri, başta Almanya olmak üzere, sığınmacıların Yunanistan üzerinden Avrupa’ya girişini Türkiye’nin önlemesini istiyorlar. Beklenen şu:
-Türkiye öyle önlemler alacak ki, sığınmacılar deniz ve kara yolu ile Türkiye dışına çıkamasınlar. Türkiye ülkesine giren ve girecek tüm sığınmacılara baksın. Onlara iş ve aş imkânı sağlasın.
-Es kaza bu sığınmacılardan Avrupa ülkelerine şu veya bu yoldan giriş yapacaklar olur ise, bunlar Türkiye’ye iade edilsin. Türkiye de bunları kabul etsin.
Türkiye‘nin bunları yapması için; (1) Türkiye’ye bir defalık 3.3 milyar dolar ödeme yapmayı, (2) Türkiye’nin Avrupa Birliği ile yıllardır sürüncemede kalan, dondurulan müzakerelerinde kolaylık göstermeyi, (3) Türklere vizesiz seyahat imkânı tanımayı “vaat” ediyorlar.
Bir defa için verilecek 3.3 milyar dolar Türkiye’nin dişinin kavuğunu doldurmaz. Bir aylık cari açığı (döviz açığını) ancak kapatır. Kaldı ki, ortada para yok. Toplamayı ümit ediyorlar.
AB ilişkilerinde vetolar duruyor. Yeni başlıklar açılamıyor. Sığınmacılar karşısında bu kadar paniğe uğrayan Avrupa Birliği’nin Türklere vize muafiyeti tanıması çok ileri bir iyimser bekleyiştir.
Kişi başı geliri 25 - 35 bin dolar olan
Koç topluluğu Türki-ye’nin ilk aile şirketlerinden biridir. Aile şirketi olarak rakiplerinin arasından sıyrıldı. Aile şirketlerinin çoğunda birinci kuşak girişimciler işin başında. Çok azında ikinci kuşağa fırsat tanındı. Bazılarında ilk kuşak ölünce işler yavaşladı veya dağıldı.
Aile şirketleri başarılı olabilmek için Koç’u örnek almak zorundadır. Koç’un başarısı, ilk kuşak girişimci olarak kurumsallaşmayı, şirketlerde ve holdingde profesyonel yönetime geçişi sağlamasıdır.
Vehbi Koç hayattayken aile şirketinin başından ayrıldı. Rahmi Koç, sağlığı ve gücü yerindeyken yönetimi oğluna devretti. Bu değişimlerde Koç Topluluğu geri gitmedi, ileri gitti.
Mustafa Koç genç yaşta öldü. Onun sorumluluğunu kardeşlerinden biri üstlenecek. Ama Koç Topluluğu’nun gelişmesi devam edecek.
Çünkü aile temsilcisi işin başında olmasına karşın, Koç Topluluğu artık bir kurum. Kurumda çarkları döndüren profesyonel kadro. Profesyonel kadronun özelliği ise, kurum içinde yetişmiş olmaları.
Başarıları ölçüsünde sorumluluklarının artması. Başarıları ölçüsünde ücret ve kârdan pay almaları, topluluğu benimsemeleri, ailenin bir üyesi haline gelmeleri.
Kanuna göre, motorlu bir aracın kullanılması sırasında maddi bir zarara neden olan veya bir kimsenin ölümü veya yaralanması gibi bedensel bir zarara neden olan, araç sahibi, bu zararlardan sorumludur.
Zarar görenlerin haklarının korunması için, araç sahiplerinin sorumluluklarının gereği olan ödemenin zamanında yapılabilmesi için, trafik sigortası zorunluluğu getirildi.
Araçların zorunlu sigortayı yaptırmadan trafiğe çıkmaması gerekiyor. Zorunlu trafik sigortası kaza durumunda, bu kazada kusuru bulunmayan karşı tarafın ve üçüncü kişilerin uğradığı maddi ve bedensel zararların karşılanmasına imkan veriyor.
Zorunlu trafik sigortasının kazalardaki tazminat miktarları her yıl Hazine Müsteşarlığı tarafından tespit ediliyor.
Sigorta şirketleri ise zorunlu trafik sigortası yaparken araç başına alınacak primleri serbest olarak belirliyorlar.
Kaza başı ödeme var
Hazine Müsteşarlığı’nın belirlemelerine göre yolcu taşıyan araçlarda, otomobilde, minibüste, otobüste bir kaza halinde;